Prof. Dr. Sevil Atasoy’dan acil eylem çağrısı

Dünya kamuoyu 26 Haziran Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü’nü gündemine alırken, Uluslararası Narkotik Kontrol Kurulu (INCB) Başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, küresel ölçekte yankı uyandıracak bir mesaj yayımladı. Açıklama, yalnızca uyuşturucu tehdidine karşı teknik ve hukuki önlemleri değil; empati, insan onuru, dayanışma ve bilimin rehberliğinde şekillenecek bir yaklaşımı da merkeze alıyor.
INCB’nin küresel analizine göre, uyuşturucu tehdidi artık yalnızca geleneksel kaçakçılık faaliyetleriyle sınırlı değil; çok daha karmaşık ve görünmez biçimlerde karşımıza çıkıyor:
Sentetik Uyuşturucuların Yayılımı: Nitazenler ve benzeri sentetik maddeler, hızla üretilip dağıtılarak denetim mekanizmalarını işlevsiz kılabiliyor.
Yapay Zekâ Destekli Suç Modelleri: Suç şebekeleri YZ’yi sadece kaçakçılıkta değil, formül geliştirme ve pazar analizi gibi alanlarda da kullanarak kontrol edilemez dinamikler oluşturuyor.
Kripto Ekonomiler Üzerinden Kara Para Aklama: Darknet piyasaları ve DeFi mekanizmaları, uyuşturucu ekonomilerinin izini sürmeyi zorlaştırıyor.
İklim Göçü ve Yasadışı Ekim: İklim kaynaklı yoksulluk, kırsal halkları yasa dışı üretim süreçlerine daha bağımlı kılıyor.
Kırılgan Bölgelerde Organize Suçun Tırmanışı: Devlet otoritesinin zayıf olduğu bölgelerde uyuşturucu, hem geçim kaynağı hem de silahlı çatışma finansörü hâline geliyor.
Bu beş temel risk, yalnızca güvenlik politikalarının değil; sürdürülebilir kalkınma, iklim dayanıklılığı ve sosyal eşitlik ekseninde bütüncül çözümler üretilmesini zorunlu kılıyor.
BİLİM TEMELLİ POLİTİKALAR VE İNSAN HAKLARINA DAYALI MÜDAHALE: YENİ PARADİGMA
Bu yılın teması olan “Daha Sağlıklı Bir Gelecek İçin Kanıta Dayalı Çözümler”, uyuşturucuyla mücadelenin yalnızca cezalandırıcı yaklaşımlarla değil; sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler temelinde yürütülmesi gerektiğini vurguluyor.
Prof. Dr. Atasoy, bu bağlamda hükümetlerin ve küresel kurumların:
Ceza yerine toplumsal yeniden entegrasyonu önceliklendirmesi,Koruyucu hizmetlere yeterli kaynak ayırması,Alternatif geçim kaynaklarına yatırım yapması gerektiğini özellikle belirtiyor.Sistemin merkezine insan onuru ve fırsat eşitliği yerleştirilmedikçe, mücadele tek yönlü ve yetersiz kalacaktır.
 “HİÇ KİMSE GERİDE BIRAKILMAMALI”: DAMGALAMADAN UZAK, ŞEFKATE DAYALI YAKLAŞIM
Uyuşturucu kullanan bireylerin sıklıkla damgalanma, dışlanma ve cezalandırılma gibi ikincil travmalara maruz kaldığını hatırlatan Atasoy, bu döngünün insanları yardım aramaktan uzaklaştırdığını vurguluyor:
“Bağımlılık, ahlaki bir çöküntü değil; klinik müdahale gerektiren bir nörobiyolojik süreçtir. Bu gerçeğin inkârı, çözüm yollarının önünü tıkıyor.”
Yalnızca bireyleri değil, aileleri ve toplumu da kapsayan bütüncül destek sistemlerine ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Atasoy, eğitimin, açık iletişimin ve şefkatli politikaların öncelik kazanması gerektiğini vurguluyor.
MEDYA, ÖZEL SEKTÖR VE KAMU KURUMLARI: ORTAK SORUMLULUK ÇAĞRISI
Atasoy’un çağrısı yalnızca hükûmetlere değil, toplumu etkileyen her aktöre yönelik:
Medya: Damgalayıcı değil, kanıta dayalı ve bilgilendirici içerik üretmeli.Teknoloji ve İlaç Sektörü: Üretim-tedarik zincirini kötüye kullanıma karşı denetlemeli ve çevrimiçi riskleri izlemeli.Eğitimciler ve Sağlık Uzmanları: Direnç artırıcı eğitim araçları ve bilimsel bilgilendirmeyi yaygınlaştırmalı.Aileler: Özellikle dijital çağda çocuk ve gençlerle açık iletişim kanalları kurmalı.Bu çok katmanlı mücadelede başarı, yalnızca kurumsal değil; aynı zamanda bireysel sorumluluklarla da mümkündür.
ULUSLARARASI KONTROL SİSTEMİ: GEVŞETİLİRSE SAĞLIK TEHLİKEYE GİRER
INCB’nin öncülüğünde yürüyen üç taraflı uyuşturucu kontrol sözleşmelerinin hâlâ küresel sağlığın sigortası olduğunu dile getiren Atasoy, bu sözleşmelerin terk edilmesinin:
Küresel sağlık krizlerini tetikleyeceğini,Suç şebekelerini güçlendireceğini,Düzenli ilaç erişimini sekteye uğratacağını belirtiyor.Yani düzenin boşluğa düşmesi, yalnızca bağımlı bireyleri değil, tüm toplumu risk altına alır.
ŞEFKAT, CESARET VE İŞ BİRLİĞİYLE DAHA SAĞLIKLI BİR GELECEĞE
Prof. Dr. Sevil Atasoy’un mesajı, karşı karşıya olduğumuz sorunun kapsamını dramatize etmektense; çözümün mümkün olduğuna dair umudu, bilimsel zemine oturtuyor. Ve sözlerini şu toplumsal çağrıyla tamamlıyor:
“Hiçbir ülke bu mücadelede yalnız kalamaz. Hep birlikte, objektif bilgiyle, empatiyle ve kolektif kararlılıkla ilerlemeliyiz. İnsanlığın sağlığını koruma taahhüdümüzde birleşelim.”