Türkiye’nin resim sanatında önemli bir yere sahip olan Sabri Berkel ‘in hayatına ilişkin anekdotları paylaşacağım bugün. Sabri Berkel gibi isimleri yaşatmalıyız ki Türkiye’nin sanat tarihi yukarılara çıksın ve yeni nesil için örnek olsun. Ben de elimden geldiğince köşemde özellikle Türkiye’nin sanat tarihine damga vurmuş isimleri sizlerle buluşturmak istiyorum. Bunlardan biri de Sabri Berkel.
Türk Ressam Sabri Berkel 1907’de Üsküp’te doğdu. Belgrad Güzel Sanatlar Okulu hazırlık bölümü diploması (1927-28) aldıktan sonra, Floransa Güzel Sanatlar Akademisi’nde (Regia Accademia di Belle Arti) (1929-1935) Felice Carena’nın atölyesinde çalışmış, burada iki yıl fresk ve gravür etüt ederek mezun olmuştur.
1935’te Türkiye’ye dönen sanatçı, çeşitli okullarda resim öğretmenliği yaptıktan sonra Leopold Lévy’nin isteği üzerine Güzel Sanatlar Akademisi Gravür Atölyesi asistanlığına atanmıştır (1939).
1947’de Milli Eğitim Bakanlığınca “Lüks Kitap” basan basımevlerinde araştırma ve inceleme yapmak için Paris’e gönderilmiş, kitap uzmanı J.G. Daragnes’in atölyesinde etütler ve André L’hôte atölyesinde, L’hôte’un resim düzeltme günlerini izlemiştir. İngiltere, İtalya ve İspanya’da araştırma gezileri yapmıştır. Paris’ten dönüşünde renk lekelerine, peyzaj ve natürmortlara yönelmiştir.
1949-1950 yılları arasında Kübizm sonrası anlayışla natürmortlar yapmıştır. 1949-1974 yılları arasında Güzel Sanatlar Akademisi Dekoratif Sanatlar Bölümü’nde galeri öğretmenliği yapmıştır. İlk dönem çalışmalarında tabiatın görünüşlerine sadık kalarak renk ve form araştırmalarına girişen sanatçı, bu eserlerinde zengin ve şiddetli renk armonisi ile öne çıkar. Aynı zamanda iyi bir gravürcü olan sanatçı Türk resminin güçlü sanatçılarındandır.
İstanbul Filarmoni Derneği’nde eski ve yeni dönem resimlerini bir araya getiren sanatçı üçüncü sergisini açarak, kaligrafi nitelikli soyut kompozisyonlar gerçekleştirdi. 1956’da Venedik Bienali’ne katıldı ve sergi komiserliği yaptı. Ertesi yıl Sao Paulo Bienali’ne katıldı. Sonraki yıllarda da uluslararası sergi ve yarışmalara katılmayı sürdürerek, 1961’deki 22. Devlet Sergisi’nde Kompozisyon No 1 adlı yapıtıyla birincilik ödülü aldı.
1962’de yurt dışında ilk kişisel sergisini Avusturya’da düzenledi. Bir sonra, aynı sergiyi Bern’de açtı. Avrupa’nın önemli merkezlerinde gerçekleştirilen Türk Sanatı sergilerine katıldı. 1965’te Akademi’nin Yüksek Resim Bölümü başkanlığına atandı. 1977’de Akademi salonlarında tüm dönemlerini bir araya getiren ayrıntılı bir retrospektif sergisi düzenlendi.
Özgün Soyutçuluk
Sabri Berkel’in sanatını iki dönemde incelemek gerekir. 1950 öncesi ve 1950 sonrası dönemleri. Birinci dönem resimlerinde titiz bir doğa incelemesine girişen, daha çok portre natürmort resimlerde yoğunlaşan nesne ressamlığına öncelik tanıyan sanatçının, bu anlayışı geliştirmede gravürcülüğünün de büyük katkısı olmuştur. Geniş hacimlerin yer aldığı natürmortlarında, nesneyi görüntü değerlerine, açık-koyu ayrımlarına bağlı kalarak tam bir nesnellik içinde yansıtmış, çıplak figürlerinde, anatomik gözlemlerine ağırlık vermiştir.
1950’lerin başında, önceleri geometrik-kübik bir eğilimle görüntüyü parçalama ve analitik kübizme yönelmekle, eski anlayışını geride bırakan Sabri Berkel, yalın biçim ve renk birleşimleri içinde yoruma ağırlık veren bir sanat anlayışım benimsemiştir. 1950 yıllarının sonuna doğruysa soyutlamacı kaygılarından bütünüyle uzaklaşmış, eski Türk hat sanatının ritimli çizgi öğelerinden yararlanarak, bütünüyle soyut bir kompozisyon şemasına yönelmiştir.