14 Mart, 1827’de, II. Mahmut döneminde, Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle ilk cerrahhanenin, Şehzadebaşı’daki Tulumbacıbaşı Konağı’nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir.
14 Mart Tııp Bayramı öncesi bir değerlendirmede bulunan Sağlık Hizmetleri Sendikası (Sahim-Sen) Genel Başkanı Özlem Akarken şu değerlendirmelerde bulundu: “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Beni Türk Hekimlerine emanet edin” sözlerinden “Giderlerse gitsinler”e kadar geldik. Pandemide alkışlandık sonra ’yeterince zam almadınız mı ağlamayın’ durumuna geldik. Eğitim öğretimimize karşın hak ettiğimiz değeri görüyor muyuz düşünülür. Gelişmişliğin karnesinde eğitim ve sağlığın ne kadar önemli olduğunu her birey bilmektedir. Devasa şehir hastaneleri, hala önlenemeyen gerekli yaptırımlı cezaların olmadığı şiddet, personel eksiklikleri, adil olmayan nöbet paraları, kısa süreli MHRS randevuları, geçici görevlendirmeler, görev tanımlarının günümüzün şartlarına göre güncellenmemesi, sağlığımız ve iyiliğimiz için bir sistem ama mağduriyetler azalacağına çoğalıyor.”
YENİ NESİL HEKİM OLMAK İSTEMİYORÖzellikle yeni neslin, hekim olmayı tecrübe bile etmek istemediğinin altını çizen Akarken, “Direk yurtdışına gitme niyetindeler. Maddi–manevi en zor eğitim süreçlerinden geçen hekimler ve en fazla çalışan, yıllık izin dışında tatili olmayan, çocuğu hasta olduğunda izin vermek için en çok düşünülen ve çoğunlukla alamayan, yaşlandıkça daha çok çalışan, yıpranan, mesleğini bilimsel kriterlerle yapmak için çırpınan ama hak ettikleri ötelenen bir grup sağlık çalışanı aslında sağlık kurumunda çalışanlar. Bir kurumda 4-A 4-B 4-C 4-D farklı statülerde emekçi varsa ve eğitim öğretime karşı ücretlendirme yapılmıyorsa özlük haklarında bir düzenleme beklememiz elzemdir.” ifadelerini kullandı.
EK GÖSTERGE DÜZENLEMESİ EKSİK YAPILMIŞTIREk gösterge düzenlemesinin kamu personelinde eksik yapıldığına değinen Akarken, “Hekimler hak ettiği ek göstergeyi alamamıştır. Hekime en az 7800 ek gösterge verilmelidir. Bu arada Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurumlar dışında Adalet Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Türk Silahlı Kuvvetleri, YÖK’e bağlı kurumlarda görev yapan sağlık çalışanlarının da özlük hakları düzenlenmelidir. Bütün sağlık kurumlarında çalışanların özel hizmet tazminatlarının artırılması, yıpranmanın geçmişe işlemesi kısacası hekimler başta olmak üzere sağlık kurum çalışanları olarak çalışırken ve emeklilikte hakkımızı istiyoruz. Bu nedenle emekliliğe yansıyan tek kalem maaş düzenlemesi şart” dedi.
KİŞİ BAŞINA EN AZ HEKİM DÜŞEN ÜLKE TÜRKİYEKişi başına en az hekim düşen ülke Türkiye iken, hekim başına en çok hasta düşen ülkenin de Türkiye olduğunu ifadelerine ekleyen Akarken, “OECD içerisinde en iyi olduğumuz alan sağlık ama sınırlı kaynakla mucizeler başaran insanlar neden sahipsiz? Hekimlik meslek kanunu ve 39 sağlık branştaki mesleklerin meslek kanunu şart. Her yere eğitim kurumu açabiliriz ama mezununa atama veremiyorsak gerekli planlama yapılmadan yapılan atanmalar büyük sorun alt ediyor. Yakın zamanda sonuçlanacak diş hekimlerde göreceğimiz gibi 20.000 atama bekleyen diş hekimi varken 286 diş hekimi atanabilecek. TUS ve DUS sınavlarında kontenjanlar az. Bu sınavlar sonucunda eğitim görülecek kurumlarda eğitimi verecek uzman hekimlerin sayısı da düşündürücü” dedi.
‘SAĞLIK HERKES İÇİN TEMEL BİR HAKTIR’Sağlık kurum çalışanları olarak emeğin karşılığı olan, insanca yaşayacak ve emekliliğe yansıyacak güvenceli gelir almak istediklerine değinen Akarken, “Hekimlerin maaş ve emekli aylığına etki edecek, en az 7800 ek göstergenin uygulanmasını ve özel hizmet tazminat oranlarının yükseltilmesini talep ediyoruz. Özetle fiziki ve yasal düzenlemeler, nöbet ücretleri, temel özlük hakları ve adil maaş sistemi için bir kez daha sesleniyoruz ve çağrıda bulunuyoruz. Sağlık herkes için temel bir haktır ve bu hakkı sağlayanlar haklarını almalıdır. Aşırı iş yükü ve artan personel eksikliği ne denli vahim sonuçlara yol açabileceğini nöbet sonrası trafik kazaları, intiharlar görmeyelim. Yaşanan zorluklar, maruz kalınan baskılar ve özlük haklarındaki eksiklikler göz ardı edilemez boyuttadır. Ülkemizde her meslek grubunun satın alma gücü ciddi düzeyde azaldı. Satın alma gücünü artırıcı tedbirlerin başında vergi adaletsizliğinin giderilmesi gerekiyor. Sorunlara çözüm önerimiz kısaca insanca çalışma koşulları, adil iş yükü planlanması, emeğe eğitime öğretime karşı gelecek ücretlendirme, vergi adaletsizliğinin giderilmesi ve emekliliğe yansıyacak tek kalem maaş” dedi.