Hak-İş Genel Başkan Yardımcısı ve Öz Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Devlet Sert basın mensupları ile kahvaltıda bir araya geldi. Çalışma hayatı açısından 2024 yılının değerlendirildiği toplantıda Başkan Sert, 2025 yılına dair sendika olarak beklentileri ve taleplerini de dile getirdi.
“ASGARİ ÜCRET ARA ZAMLA YENİDEN DÜZENLENMELİ”2024 yılı çalışma hayatı ve biz işçiler açısından oldukça zorlu geçen bir yıl olduğunu ifade eden Sert, “Dünyadaki ve ülkemizdeki ekonomik sıkıntılar, enflasyondaki yüksek artış, satın alma gücünde yaşanan sürekli erozyon, özellikle temel ihtiyaçlarla ilgili dizginlenemeyen fahiş fiyat artışları, aldığımız zamların, yaptığımız sözleşmelerin ömrünü kısalttı. Her seferinde yeniden yeniden mücadelesini verdiğimiz Ek Protokoller ile kamuda çalışan işçilerin biraz nefes almasını sağlamakla geçen bir yıla veda ettik” dedi.
2025 yılının asgari ücreti için, “Yeni belirlenen ve işveren hariç kimseyi memnun etmeyen asgari ücreti gördük” ifadesini kullanan Sert, “22 bin 104 lira. Yıllara göre artış oranı kendi içerisinde tutarlı olabilir. Ancak belirlenen asgari ücret geçim ücreti olarak bu enflasyonist ortamda, ne yazık ki dizginlenemeyen fahiş fiyatlar karşısında, bu kadar yüksek ev kiraları, gıda fiyatları karşısında, emeğin hakkını koruyabilecek, refah sağlayabilecek bir artış olmadı. Hiç beklemediğimiz ve emek dünyasını gerçekten üzen bir artışa, son toplantıda bulunan taraflar evet dedi. İşçi kesiminin temsilcilerinin teklifi masada görüşülmedi dahi.
Ortalama ev kiralarının 15-20 bin lira olduğu ülkemizde 22 bin 104 liralık bir sefalet önümüze konuldu ve “işveren isterse fazlasını versin” denildi. Bu ülkede tabanı belirlenmiş bir ücreti artıracak işveren sayısı bir elin parmağını geçmez. İşçi bunu hak etmedi. Önceden “insan onuruna yaraşır bir asgari ücret” derdik. Artık tanımımız da değişti, hiç değilse kişinin ailesi ile en temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir asgari ücret diyoruz. Sendika olarak talebimiz; asgari ücretin ara zamla yeniden düzenlenmesidir. Asgari ücret artışının yüzde 30 ile sonuçlanmasını, 2025 yılı için pek çok parametredeki artışlarla ilgili de bir işaret fişeği olarak algılıyoruz” diye konuştu.
“AİLELERİMİZLE BİRLİKTE 1 MİLYON KİŞİYE ULAŞIYORUZ”Kamu Çerçeve Protokolü’ne ilişkin konuşan Sert şunlara değindi: “HAK-İŞ adına KÇP Koordinasyon Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyorum. İlk toplantımızı yaptık. İşkollarımızın sıkıntılarını ve çözüm önerilerimizi raporlaştırıyoruz. Bildiğiniz gibi Anayasa Mahkemesi KÇP ile ilgili verdiği kararda “Bu protokolün toplu sözleşmeler için bağlayıcılığını” kaldırdı. Son gelişmelerden önce, işveren kesimi olarak kabul ettiğimiz kamu kurum ve kuruluşlarının, işçi hak ve menfaatleri için KÇP Protokolünün üzerinde bir hak ve kazanım öngörebileceklerini, bunun için sendikalar olarak önümüzün açıldığını düşünüyorduk. Ama artık bu konuda da endişelerimiz var. Protokolün bağlayıcılığı kaldırılınca kimi kurumlarda acaba daha alt seviyede mi toplu sözleşme masaları kurulacak?
225 bin sağlık ve sosyal hizmet işçisinin yetkili sendikasıyız. Ailelerimizle birlikte 1 milyon kişiye ulaşıyoruz. Hem Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda hem Sağlık Bakanlığı’nda, hem de 25 üniversitede örgütlü, yetkili, Türkiye’nin en büyük işçi sendikaları arasında 3. Sıradayız. Bizim taleplerimizin, moral motivasyonumuzun, geçim şartlarımızın, derdimizin sıkıntımızın ötelenmesi, çözümsüz bırakılması düşünülebilir mi? Üstelik sağlık gibi, sosyal hizmet gibi büyük fedakarlıklarla çalışılan bir işkolundayız. Sağlık ve sosyal hizmetler işkolunda çok büyük 2 toplu sözleşme masasının tarafıyız. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda 23 bin işçi adına bu masa kuruldu, ilk görüşmeler tamamlandı Sağlık Bakanlığı’nda ha keza 211 bin işçi adına toplu sözleşme süreci başlamak üzere. Türkiye’nin en büyük üniversitelerinde toplu sözleşme müzakere süreçlerimiz de yine aynı şekilde başlamak üzere. Öz Sağlık-İş Sendikası olarak da 225 bin sağlık ve sosyal hizmet işçisi üyemiz adına bu masalara oturuyoruz. Tabi ki taleplerimiz olacak. Tabi ki kazanılmış haklarımızı daha da iyileştireceğiz. Tabi ki yeni kazanımlar elde etmek için o masalarda fırtına gibi eseceğiz. Biz emekçiyiz, hizmet ediyoruz.
Ama şunun bilinmesinde fayda var toplu sözleşme masasında yetkili sendika Öz Sağlık-İş olarak, beklentilerimizi karşılamayan, taleplerimizi görmezden gelen bir sözleşme bu işçiyi mutlu etmeyecektir. Bizler 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde tayin yasağının kaldırılmasıyla ile ilgili bir müjde bekliyoruz. Kamu Çerçeve Protokolü’nün emek hareketini rahatlatacak düzenlemelerle 1 Mayıs’tan önce imzalanmasını bekliyoruz.”
Yeni KÇP’nin, 696 Sayılı KHK’lı ibaresinin oluşturduğu tüm ötekileştirmelerin, ayrımcılığın son bulduğu, sorunların çözümlendiği bir protokol olması gerektiğini ifade eden Sert sözlerini şöyle sürdürdü: “2023 yılında imza altına alınan ve 700 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolüne uyumlu olmayan bazı toplu iş sözleşmeleri var ve bu sözleşmelerden yararlanan 100 bin kamu işçisi bulunuyor. Yani 100 bine yakın işçi yürürlük sürelerinden kaynaklı olarak taban ücretin de altında kaldı. Şimdi yeni KÇP bizim için yeni bir fırsat. O 100 bin işçinin yürürlükten kaynaklı mağduriyetlerinin 1 Ocak 2025 itibariyle çözümlenerek eşitlemesi gerekiyor. Bu konuda da hem HAK-İŞ olarak hem Öz Sağlık İş olarak gerekli mücadeleyi vereceğiz.”
“KAMUDA BİNLERCE EMEKÇİMİZ MAĞDURİYET YAŞAMAMAK İÇİN EMEKLİLİK DİLEKÇESİ VERDİ”Emeklilik sisteminin getirdiği olumsuzluklarla ilgili “cenaze” ifadesini, kullanan Sert şunlara değindi: “Kamuda çalışan ve emekliliği dolan işçi 14 Ocak 2025 tarihine kadar emeklilik dilekçesi vermezse bağlanacak emekli maaşında yüzde 35’e varan oranla bir hak kaybı yaşayacak kaygısı içerisinde. Konfederasyon olarak çağrıda bulunduk, emekliliği hak kazanan kardeşlerimize dedik ki ‘durun bakalım belki hükümetimiz bu konuda acil bir düzenleme yapar. Aktif işgücünü pasife dönüştürecek bir uygulamaya izin vermez’ dedik. Bekleyin dedik, ama ne yazık ki herhangi bir düzenleme yapılmadı. Hep birlikte büyük bir hayal kırıklığı yaşadık ve üyelerimiz hak kaybına uğramasın diye ‘emekli olun arkadaşlar’ dedik. İş gücü piyasasında kalacak, fayda sağlayacak arkadaşlarımız hak kaybına uğramasın diye ‘verin dilekçeleri’ dedik. Halbuki beklediğimiz küçük bir düzenleme idi, ama maalesef yapılmadı. Üzüntümüz şu ki; kamuda binlerce emekçimiz bu mağduriyeti yaşamamak için emeklilik dilekçesi verdi. Çok büyük bir insan gücü, kurumsal hafıza ve tecrübeli işçi kaybı yaşanacak. Sendika olarak bu konuda da büyük endişe taşıyoruz.”
“MASAYI TERK ETMEDEN YAPILAN MÜCADELE HER ZAMAN KAZANDIRIR”Sert, vergi dilimlerinde yaşanan mağduriyetlere de değinerek acil bir düzenleme yapılması gerektiğini fide etti. Ocak ayında alınan ücret ile Aralık ayında alınan ücret arasında çok önemli sayılan bir oranın vergiye gittiğine değinen Sert, “1 Mayıs’tan önce beklediğimiz bir diğer müjde de işte bu vergi oranlarının sabitlenmesi, ücreti ile geçinmeye çalışan emekçi kesimin rahatlatılmasıdır” diye konuştu.
Yetkili sendikalar olarak hem talep makamı hem de mücadele makamı olduklarını vurgulayan Sert şöyle konuştu: “Masayı terk etmeden yapılan mücadele her zaman kazandırır. Ama ola ki taleplerimize kulak tıkandı, görmezden gelindi. İşte o zaman emeğin üretimden gelen, hizmetten gelen gücü var. Örgütlenmiş olmanın bir gücü var. Böyle bir görmezden gelinmesi durumunda ilgili mevzuata uygun şekilde bunu kullanmaktan da kaçınmayacağımızın bilinmesini isteriz.
Devletimizi seviyoruz. Hükümetimizin içerde ve dışarda bu vatan için, bu millet için verdiği mücadeleyi gönülden destekliyoruz. Ama bu mücadelenin bir parçası olduğumuzun da unutulmasını istemiyoruz. Bu büyük ülkenin nimet-külfet dengesinde duracağımız yeri çok iyi biliyoruz. Gelir dağılımında makasın hangi ucunda olduğumuzu da iyi biliyoruz.
Enflasyon ile mücadele stratejisinde ülke ekonomisi düze çıksın diye hepimiz destek veriyoruz. Ama bu enflasyonun sebebi biz değiliz, bu hayat pahalılığının sebebi biz değiliz. Hatta bu durumun ‘sonuçlarını yaşayan’ direkt bizleriz. Evimize götürdüğümüz ekmekten pay veriyoruz, çoluk çocuğumuzun rızkından pay veriyoruz bu mücadele için. Ama madem ekonomik politikaların sonuçları görülmeye başladı. İşte o zaman bizlerin oturduğu toplu sözleşme masalarında bunu da görmek, hissetmek, kayıt altına almak istiyoruz. Kamudaki diğer paydaşlar gibi şartlarda eşitlenmek, kazanımlarda eşitlenmek istiyoruz. Borcu borçla kapattığımız dönemleri bitirip, çoluk çocuğumuza alın terimizin onuru ile bakmak istiyoruz.
Ser sözlerini, “Bizler cumhuriyetimizin 2. yüzyılında sadece hakkımız olanı istiyoruz” diyerek sonlandırdı.