Bazen en derin cümleler hiç kurulmaz. Kalabalıkların arasında geçen bir ömür, aslında tek bir kişinin bizi gerçekten anlamasıyla anlam kazanır. Ama modern yaşam, bizi sürekli konuşmaya, anlatmaya, açıklamaya itiyor. Sessizliğe yer yok gibi. Oysa bazen en çok da sustuğumuzda duyarız birbirimizi.
Konuşmak bir ihtiyaç, evet. Ama dinlemek bir seçim. Ve bu seçim, ilişkilerimizin, hatta insanlığımızın temelini oluşturuyor. Ne var ki günümüz dünyasında insanlar birbirini duymaktan çok, birbirine yetişmeye çalışıyor. Sözler artıyor, anlam azalıyor. Herkes anlatıyor, kimse dinlemiyor. Sessizlikse, sanki bir eksiklikmiş gibi görülüyor. Hâlbuki sessizlik, çoğu zaman en güçlü cevaptır.
Bir çocuğun gözlerinin içine bakarak onu gerçekten dinlemek… Sabah işe gitmeden önce eşinize sarılırken o kısacık anda içten bir “buradayım” demek… Yaşlı bir komşunun anlattığı aynı hikâyeyi sabırla, tekrar tekrar dinlemek… Bunların hiçbirinde kelimeler başrolde değil. Sessizlik konuşur. Hissederiz. Anlarız.
Bu yüzden belki de yeniden hatırlamamız gerekiyor: Sessizlik bir boşluk değil, bir alan yaratmaktır. Karşımızdakine “Seni önemsiyorum, burada seninle kalıyorum” demektir. Dolu dolu bir suskunluk, bazen binlerce kelimenin kuramadığı köprüyü kurar. Sessizlik; kalabalığın ortasında bile iki insanın birbirine temas edebildiği yegâne zemindir.
Toplum olarak belki de en çok buna ihtiyacımız var: Durmaya, bakmaya, dinlemeye ve hissetmeye. Günü kurtarmaya değil, hayatı anlamaya çalışmaya. Çünkü bazen bir suskunluk, bir bağırıştan çok daha fazla şey söyler. Belki de bu yüzden bir anne bebeğini kucağına aldığında konuşmaz; sadece sarılır. O anın dilinde sadece kalp vardır.
Bir diğer mesele de, kendi iç sesimizi duyabilmek. Hep dışarıyı dinliyoruz. Sosyal medyanın gürültüsü, haberlerin kaosu, iş yerindeki rekabet… Peki ya içimizdeki çocuk ne diyor? O çocuk ne zamandır ağlıyor, korkuyor, sevgi istiyor ama biz sürekli başka seslerle onu bastırıyoruz? Kendimizi duyamadığımız sürece başkasını anlayamayız. O yüzden bazen yalnız kalmak gerek, sadece nefes almak ve içimizdeki sesi dinlemek için.
Köşemi okuyan herkese bu hafta küçük ama güçlü bir önerim var: Bugün birini dinleyin. Gerçekten, yargılamadan, düzeltmeden, yönlendirmeden sadece dinleyin. Belki fark etmediğiniz bir sessizliği duyar, orada gizli kalmış bir hayatı keşfedersiniz. Belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyin, konuşmak değil, duyulmak olduğunu hatırlarsınız.Unutmayın, bazı sessizlikler fısıltıdan çok daha yüksek sesle konuşur.
