Sevtap Çapan: Tiyatro, hayatı anlamlandırma çabamdır

Televizyon ekranlarındaki ‘Kara Melek’ rolünden aşina olduğumuz, 90’lı yıllarda adım attığı tiyatro sahnesini bir tutkuya dönüştüren oyuncu-yazar Sevtap Çapan, otuz yılı aşkın tecrübe ve misyonuyla sanatın birçok alanında eser vermiş bir sanatçı. Rol aldığı dizi ve tiyatro oyunlarının yanı sıra kaleme aldığı kitaplarla da ses getiren Çapan için sahne, yıllardır ‘hayal kurabildiği ve hayallerinin çoğunu gerçekleştirebildiği için’ hayatının vazgeçilmez bir parçası.
Disiplinlerarası bir sanatçı olup sanatın birçok alanında eser vermiş Sevtap Çapan ile kendini en özgür hissettiği alan olan tiyatro hakkında konuştuk. Çapan kendisi için otuz yılı aşkın bir tutku olan tiyatroya dair şunları söyledi; “Tiyatro, tutkunun ve hazzın doruklarını yaşayarak insanları, insanlara ait olan ve olmayan her şeyi anlama ve hayatı anlamlandırma çabamdır. Hayal kurabildiğim ve hayallerimin çoğunu gerçekleştirebildiğim için de tek vazgeçilmezimdir. Sahnede herkesim ve hiç kimseyim, her şeyim ve hiçbir şeyim; muazzam bir eşik noktası.”
‘TİYATRO SANATI KAN KAYBETMEYE BAŞLADI’Günümüzde oynanan tiyatro oyunlarının uzun zamandır ya birbirinin tekrarı ya da yabancı hayranlığı ile kuşatılmış bir profil çizdiğini ifade eden Çapan, tiyatronun güncel durumu için şu değerlendirmelerde bulundu; “Kökeninde tiyatro eğitimi olmayan popüler isimlerin tiyatro sahnesinde sıklıkla boy göstermesi oyun kalitesini düşürüyor. Komedinin bayağı bir anlayışla sunulmasındaki artış da oldukça dikkat çekici… Ehil olmayan kişiler / gruplar tarafından oynanan oyunlar da oldukça fazla.”
Tiyatronun bir etkinlik değil de bir sanat kolu olduğu bilincini günümüz insanı taşımadığını belirten Çapan, tiyatronun geçmişten günümüze geçirdiği dönüşüm için şunları söyledi, “Geçmişte ise tiyatronun başlı başına bir sanat olduğu bilinirdi. İnsanlar tiyatroya giderken en güzel elbiselerini giyerlerdi, özenirlerdi. Adım başı her yerde tiyatro yoktu, bedavaya tiyatro ancak çok özel koşullarda sunulurdu. Şimdi ise neredeyse her AVM’nin içinde çok amaçlı bir salon var ve bedavaya, “etkinlik” kategorisinde “tiyatro” oynatılıyor. Teknolojinin gelişimiyle, televizyonun hayatımıza girişiyle tiyatro sanatı zaten kan kaybetmeye başlamıştır. Yöneticilerin ve tiyatro kurumlarının tiyatro sanatına dair ciddi bir çalışma yapması gerektiğini düşünüyorum.”
‘RUHA YENİ KAPILAR AÇMAK SANATIN İYİLEŞTİRİCİLİĞİNİN EN GÜÇLÜ YÖNÜDÜR’Sanatın iyileştirici yönünü son derece yüksek bulduğunu ifade eden Çapan, “Sanatın insanlar üzerindeki olumlu etkileri tartışılmaz. Olumsuz ya da kötücül bir konuyu ele alsa da temelinde yatan eleştirel tavrı ile iyiyi ve güzeli aramaya odaklanan sanat, insanları –açıkça ya da gizliden ve çoğunlukla- düşünmeye yönlendirir; bunu yaparken duygusal bağlar kurdurarak ve / veya tamamen yabancılaştırarak etkileşimi güçlendirir. Akla ve kalbe ve hatta ruha yeni kapılar açmak sanatın iyileştiriciliğinin en güçlü yönüdür. Tabii o açılan kapıyı görebilen, o kapıdan geçmeyi seçebilen insanlar için” diye konuştu.
‘OYUNCU, EMEĞİN GÖRÜNEN YÜZÜDÜR’Oyuncu, senarist ve yönetmen üçgeni hakkında konuşan Çapan şu değerlendirmelerde bulundu; “Her birinin amacı aynı, görevi farklıdır. Yönetmen, senarist/yazar olmadan filmini ya da tiyatro oyununu yönetemez; elinde bir metin olmalı neticede. Senarist/yazar olan birinin eseri, filme çekilmeden ya da tiyatroda sahnelenmeden ne kadar değerli olabilir, olamaz. Oyuncu ise bir senaryo/oyun metni ya da bir yönetmen olmadan da sanatını icra edebilir. Çünkü bu işin temel taşı oyuncudur; elbette bir belgeselden bahsetmediğimiz sürece. Günümüz sanatına bakacak olursak da bu üçlü sacayaklarını oluşturur, yan unsurlar olmadan – dekor, kostüm, aksesuar, ışık, müzik vs. – da yavan bir ekip olurlar elbette… O yüzden bu ayrıştırmalar bana cazip gelmiyor açıkçası. Kolektif bir işin her bir parçası tek tek değerlidir, biri olmadan bir diğeri var olamaz.
Otuz yıllık tecrübeme göre bu işte en serbest olmayan tarafın “oyuncu” olduğunu söyleyebilirim. Şöyle ki: Belli bir metin üzerinde, yönetmenin belirlediği tema doğrultusunda, yine yönetmenin verdiği mizansenlerle rolüne hazırlanacak. Çalışma saatleri açısından bir serbestlik mevzu bahisse o zaman, belki “oyuncu” diyebiliriz; o da başrol oynamıyorsa ya da yönetmen oyunu teslim edip gittiğinde, oyuncu, rolü kafasına göre değiştiriyorsa bunu serbestlik olarak algılıyor olabilir. Hepsi birbirine bağlı ve saygıyla hareket etmelidir. Oyun ise ne oyuncunun ne yönetmenindir. Oyun emeği geçen herkesindir; oyuncu, bu emeğin görünen yüzüdür.”
EFSANELERDEN ‘BEN KARA FATMA’: ARTIK KADIN- ERKEK YOK! ARTIK İSTİKLAL VAR!‘Ben Serisi Kurtuluş’ projesinin birinci oyunu olan ve usta oyuncu Çapan’ın performansıyla hayat bulan ‘Ben Kara Fatma’ Kurtuluş Savaşı’nda verdiği Milli Mücadele ile tarihimizin önemli kahraman kadın askerlerinden biri olan Fatma Seher Erden’in çocukluk anılarını, savaş yıllarından sonraki yaşamını, yaşlılığını ve hazin sonunu konu alıyor. Kara Fatma’nın Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunda kendi müfrezesi olan, resmi olarak üsteğmen rütbeli tek kadın komutan olduğu malumumuz. Haliyle bu projeyle oldukça ses getiren Çapan’a sanatta kadının temsiline dair neler düşündüğünü sormadan edemiyoruz.
Özel yaşamda da mesleki alanda da sıklıkla karşılaşılan kadın/erkek ayrıştırmasından son derece rahatsız olduğunu ifade eden Çapan, şu değerlendirmelerde bulundu; “Kadınlar bu dünyanın bir parçası ve erkek egemen toplumunda insan olmayı bekliyorlar. Tiyatro P.A.S olarak “Ben Kara Fatma” oyununu yapma sebebimiz de aynen budur. Fatma Seher Erden’in savaş için gönüllü toplamaya gittiği köylerden birinde söylediği şu cümle çok kıymetlidir: “Artık kadın-erkek yok! Artık istiklal var!” ve herkes Kara Fatma’nın peşinden cepheye gidiyor; bir kadını takip etmiyorlar, biliyorlar ki takip ettikleri bir kahraman! Aslında bu kadar basit bir bakış açısı değişikliği, inanın erkekleri de çok rahatlatacak. Günümüz içinse şu anki gerçeklik; genel olarak çoğu oyunda başkahramanın “erkek” olduğudur. Daha çok yolumuz var ama ilerliyoruz.”
YENİ SEZON “NEYDİ O ESKİ AŞKLAR” DEDİRTECEKKüresel salgının olumsuz etkilerini tiyatro camiasının hala atlatamadığını ifade eden Çapan, gelecek projelerini şöyle müjdeledi; “Yeni sezon için her şeyin yolunda gitmesini umuyorum ve bu kez bir komedi oyunuyla seyircimizi selamlamak istiyorum. Ayrıca sıcacık bir aşk hikâyesiyle de “Neydi o eski aşklar” dedirtebiliriz. İki projeyle sezona hazırlanacağız.”