ATA PARTİ’si Uluslararası İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ferruh Sezgin, “ Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) AB direktifleri doğrultusunda hazırladığı ‘Ulusal Denizcilik Mekansal Planı’ Türk kıta sahanlığını ihlal ediyor” dedi.
Avrupa Birliği, muhtemel Rus baskılarına karşı koyabilecekleri bir fiziki güce ulaşabilmek için federal ya da en azından konfederal bir Avrupa Birleşik Devletleri yapısı gayreti içinde olduğunu belirten ATA PARTİ’si Uluslararası İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ferruh Sezgin, “AB, bu gayretleri kapsamında, bir entegre denizcilik politikası” oluşturabilmek için üye ülkelere kendi denizcilik planlarını hazırlama direktifini bir süre önce vermişti. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) de, bu direktif doğrultusunda hazırladığı ve ‘Ulusal Denizcilik Mekansal Planı’ adını verdiği bir planı 20 Aralık 2023 günü kabul etmiştir. Bu plan ile GKRY’nin karasuları ve Münhasır Ekonomik Bölgesi yeniden tanımlanmakta ve Türk kıta sahanlığı ihlal edilmektedir. Planın, GKRY olarak değil, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak verilmiş olduğunu hatırlatmaya da herhalde lüzum yok. Türkiye ve KKTC dışişleri bakanlıkları hemen ‘deniz yetki alanlarına ilişkin tek taraflı tasarrufların kabul edilmesinin mümkün olmadığını’ beyan etmişlerdir. Ancak, karşımıza çıkarılan soruna diplomasinin klasik üslubu içinde itiraz etmek muhtemel menfaat kayıplarımızı önlemeye yeterli olmayacaktır. Bu bakımdan, Türkiye ile KKTC’nin ilk tepkileri ‘göstermelik’ olmanın pek de ötesinde değildir” ifadelerini kullandı.
GKRY’nin bu kararının karasularımızı ve Mavi Vatan’ımızı ne derecede ihlal ettiği veya edebileceği ya da siyasi, stratejik, teknik sonuçlarının neler olabileceği hususları konunun uzmanlarınca ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Sezgin, “Bu değerlendirme yapılırken AB’nin ‘Yunanistan’ın doğu sınırlarını AB’nin doğu sınırları kabul ettiğini’ hatırlamayı unutmayalım. Unutursak, kısa bir süre önce Ege’de bir Alman hücumbotunun veya sahil güvenlik botunun Türk balıkçı teknelerine müdahaleye kalkıştığı aklımıza gelsin. Bu, gelecekteki muhtemel bir Türkiye-AB fiziki çatışmasına dair iyi bir ipucudur” dedi.
Ulusal güvenliğimiz açısından çok önemli bir konunun yeterince kamuoyunda yer bulmamasına tepki gösteren Sezgin, “Özellikle, tartışma konusu bulmakta zorlanan ve sansasyonel haberlere meraklı bazı TV kanallarının, sorunu uzun süre gündemde tutup izlenme oranlarını yukarılara çekmeleri mümkün olduğu halde bundan kaçınmaları manidardır. Bu durumda, bugünkü Türkiye Yönetimi bir süredir Mavi Vatan alanındaki her türlü faaliyeti durdurmuş olduğundan, sorunun üzerine gidilmemesi ve Türk kamuoyuna taşınmaması için yazılı/görsel basın organlarının uyarılmış oldukları tahmin edilmektedir. Halbuki, normal şartlarda, bugünkü Türkiye Yönetimi’nin ulusal güvenliğimizi fazlasıyla ilgilendiren bu konunun kamuoyumuzda tartışılması için bizzat ortam yaratması ve muhtemel gerginliklere karşı kamuoyumuzu hazırlaması gerekirdi. Bunlar olmayınca, bugünkü Türkiye Yönetimi’nin söz konusu sorundan önceden haberdar olduğu ve sessiz kalmayı tercih ettiği, hatta belki de bu konuda AB ile bir gizli mutabakat içinde olunduğu şüphesi hakim olmaktadır. Konunun, ileri tarihlerde, bugünkü Türkiye yönetimi için yeni bir suç duyurusu yapılmasını gerektirecek kadar önem taşıdığı değerlendirilmektedir” ifadelerini kullandı.