Sisli bir güne uyanmak

Loki yatağından kalıp giriş kapısına doğru yöneldi. O sırada zil çaldı. Uykulu bir şekilde yataktan kalktım. Kapıya doğru ilerlerken havanın hala yeterince aydınlanmadığını, koridorda yürürken salonun penceresinden karşı sitenin apartmanlarını göremeyecek kadar yoğun bir sis vardı. Lokinin daha zil çalmadan kapıya yönelmesinden anlamalıydım. Bugün günlerden Emine abla günüydü. Zamanında kapıyı açamadığım için Emine abla daire zilini tekrar çaldırmak için diyafonda tuşlara basıyordu. 
Lokinin heyecanını bastırmak için mama kapından bir ölçek mama alıp yemek kabına koydum tam da Emine ablanın dairenin kapısını tıklattığı sırada. 
Sabah kahvaltısı için çay suyunu koydum. Dolabın yumurtalık gözünden aldığım yumurtaları haşlama kabına koydum. Kabın içine de musluktan bir miktar su ekledim. Kabı ocağın üstüne koydum ve ateşini yaktım. 
Emine abla her zaman olduğu gibi ütü yaparak güne başladı. 
Loki kahvaltısını yaptığı için onun gezme vakti gelmişti. 
Tasmasını taktım, annesine dışarı çıkacağını haber vermek için onun yanına gitti ve hızlıca geri geldi. Ben ayakkabılarımı giyerken Loki açtığım kapıdan koşarak apartman girişine gitti. 
Alt komşum da sokaktan sahiplendiği köpeğini gezdirmiş geri dönüyordu. İkisinin de ayakları çamur olmuştu. Eğilmiş ayağındaki çamurları temizlemeye çalışıyordu.
Apartmanın dış demir kapısında Loki’nin kayışını da taktım.
Sisten sokağının tamamını görmek imkansızdı. Sabah yürüşü için parka doğru ilerlemeye başladık. Hava çok soğuktu. Yüzüme ince ince su tanecikleri vuruyor gibi hissediyordum. Karşı sokaktan kendisini göremesem de motor sesinden bir aracın geçtiğini duydum. 
Hızlıca yolu geçerek parkın çevresindeki yürüyüş parkuruna geçtik. Sadece çok yakınımdaki ağaçları görebiliyordum.
Yürüyüş yolunu ikiye bölen ayaklarımın düz beyaz çizgi sisin içinden gelerek sanki ayaklarımın altından geçip gidiyor gibiydi. 
Sabah yürüyüşü yapan birisi belirdi karşıdan, ilk bakışta kadın mı erkek mi ayrımı yapmak çok zor. Yaklaştı ve yanımızdan günaydın bile demeden geçip gitti ve yine sisin içinde kayboldu. 
Karga sesleri geliyor. Seslerin geldiği yöne göre bazılarının sesi ağaçlardan bazılarının sesi ise yerden geliyor gibiydi. 
Loki’nin burnu yerde sabah koklamalarını yaparak yürüyüş yolu üzerinde ilerlemeye devam ediyoruz. Parkı karşı yakasından duyduğu bazı diğer köpek seslerine zaman zaman başını kaldırarak dikkat kesiliyor. 
Çok uzakta bir arabanın olduğunu düşündüğüm, turuncu turuncu yanıp sönen uyarı lambaları beliriyor. Derken bir tana daha ama bu sefer hareketli olduğu belli olan bir araç yaklaşıyor. Loki hiç yapmadığı bir hareketle araca doğru hamle yapıp havladı. 
Aynı saatte çıkmış olsak da parkta her zaman görmeye alışık olduğumuz insanları ve köpekleri göremedik. Belki parkın başka bir bölgesinde geziyorlardır. 
Yanımızdan selam vermeden geçip giden kadın yürüyüşçü bu sefer arkamızdan gelerek bizi geçiyor ve yine sisin içinde kayboluyor. 
Lokiyi oyun alanına bıraktıktan sonra etrafıma bakıyorum. Parkın en sevdiğim o ceviz ağacını sis içinde belli belirsiz görebiliyorum artık. 
Her zaman bisikleti ile alışverişe giden apartman görevlisi ceviz ağacının altından geçen beton yürüyüş yolunu kullanarak bakkala doğru gitti.
Loki oyun alanından sıkılmış olacak ki dışarı çıkmak için çitin diğer tarafından benim durduğum yere kadar geldi. Etrafa baka baka yan yana kimi zaman o bir şeyleri koklamak için kimi zaman ben sis manzarasını izlemek için durarak sabah yürüyüşümüzü bitirdik. 
Sis belki de bazen hayatımızdaki belirsizlikleri temsil ediyor. Sis içinde keskinlikten uzak bir doğa ya da şehir hayatı o an için zihnimizi de sakinleştiyor ve bizi bir huzur arayışına itiyor gibi.