Sevgili okurlarım, söyler misiniz Allah aşkına, Atatürk Türkiye’sinde neler oluyor?
Biz yazarlar ise, neden sustukça susuyoruz, susturuluyoruz?
Üzülüyorum, damarlarımdaki asil kan “Sessiz kalma konuş ve yaz” diyor.
“Belki sağır kulaklara kar suyu kaçar, gaflet uykusuna dalanlar uyanır” diyor.
Zengin daha zengin, fakir daha fakir, her geçen gün güçlü olan kazanıyor imajı güçleniyor…
Milli duygularımızın her gün daha çok yitirildiği, coşkularımızın, tarih bilincimizin her gün daha önemsizleştiği asaletin özün, yiğitliğin kavramlarının yerini korkaklık, bana değmeyen yılan bin yaşasın, nemelazımcılığa bıraktığını görüyoruz, üzülüyoruz…
İnsanların kafalarını kuma gömdüğü ve yaşanan her türlü olumsuzluğa, baskıcılığa, razı olduğunu görüyoruz.
Toplumumuzun Atatürk Türkiye’sinden, milli duygulardan, vatanperverlikten her gün daha da uzaklaştığını görüyoruz.
Yabancı hayranlığı ve hegomonyasına teslimiyetçiliğine bir adım daha yaklaşıldığını görüyoruz…
Ulus Devletinin, Laik Cumhuriyetin, çağdaş hukukun, kaybettiği bir Atatürk Türkiye’si ile karşı karşıyayız.
Nerede kaldı Çanakkale ruhu?
Nerede kaldı istiklal mücadelesi?
Nerede, kan gözyaşı ile Misak-ı Millisi çizilen kutsal vatan?
Demokrasi maskesi adı altında faşizanlık revaçta, hak hukuk, adalete olan güven her gün daha azalmakta…
“Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” imajı zayıflıyor, liderler suntası, hız kazanıyor, bunun sonucu olarak da siyaset kirleniyor.
İktidar ve muhalefet söz düellosundan başka bir şey yapmıyor.
Önümüzdeki seçimler için, söz düellosu ile şimdiden kıyasıya bir rekabet içine girdiler.
Demokrasi kültürünün yeterince yerleşmiş olmaması, kitle psikolojisi, toplumsal ve siyasal alışkanlıklar gibi sebeplerden dolayı, siyasi partilerde alınan tüm kararlarda parti başkanları tek söz sahibi.
Sözün kısası, liderler hegomonyası, liderler suntası hakim.
Türkiye’de kime sorsanız şikayet eder ama bir de seçim sonuçlarına bakın ve anlayacaksınız ki: lider sultası halkın umurunda değildir.
Tarikatlar, Cemaatlerden referans alınıyor, çağdaş modern eğitim kan kaybediyor, vurdumduymazlık sefalet, çile, açlık ve yokluk revaçta.
“Fakirleştir bağımlı kalsın, Cahilleştir yalvarsın” planları yapılıyor.
Vatandaşım ise, kış uykusundan hala uyanamadı…
Demokrasi, diye bağıran partiler, tek adam tarafından yönetiliyor. Partilerde lider suntası var, parti içi demokrasi yok…
Partilerin belediye başkanı adaylarını yine parti liderleri belirleyecek.
Siz seyredin ondan sonra gümbürtüyü. Çünkü milletin değil, parti başkanlarının dediği olacak. Aslında sistem değişmeli, parti liderinin iki dudağında değil, adaylar için önseçim yapılmalı ve seçmen isme oy kullanabilmelidir.
Türkiye siyasetinde, demokrasi falan yok. Üç – beş parti lideri oturup, 20 danışmanla belediye başkanı olacakların yerlerini belirliyor, biz de gidip oy vereceğiz.
Liderler suntası; demokrasinin önündeki en büyük engellerden birisidir.
Böyle olmasına rağmen, liderler suntasının sözü geçerli!
Parti liderleri belediye başkan adaylarını belirleyecek, Bizde gidip oy vereceğiz.
Kendi kendimizi kandırıyoruz.