Resmi olmayan açıklamalara göre mahalli seçim sonuçlandı. Seçimlerden Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti olarak çıktı. Bu önemli bir başarıdır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin aldığı oy %37. 77. Mevcut siyasi irade oyların ancak %35.49 unu alabildi. Her türlü devlet imkanına ve büyük propagandalara rağmen, neredeyse bütün varını – yoğunu ortaya koyduğu İstanbul seçimlerini de Cumhuriyet halk Partisi’nin adayı %51:04 ile aldı. Başka bir siyasi parti ile anlaşmalı veya değil. Şu an için bunun bir önemi yok. Siyasi iradenin açtığı yoldan gittiler, kazandılar. Mevcut siyasi iradenin adayı 39.61’de kaldı. AK Parti 12 büyükşehirde başarılı oldu. Cumhuriyet Halk Partisi ise 14 Büyükşehir’de. Bu iki partiden sonra gelen üçüncü parti Yeniden Refah yeni bir parti. Aldığı oy oranı ise %6.19. Daha sonraki DEM Partisinin oyu %5.68. Ondan sonra Milliyetçi Hareket Partisini görüyoruz %4.98. İYİ Parti ise %3.27… Geri kalan siyasi partiler “ve diğerleri” diye geçiyor basında. Onların hepsinin oyu %6.24. Bunlar arasında Zafer partisi de var, Büyük Birlik Partisi de.
Bu tablonun hem sevilecek hem de düşünüp dikkatle değerlendirilecek tarafları var. Bir kere kendini “değişmez”, “vazgeçilmez” gören kendini sistemle özdeşleştiren ve kendisinin gitmesi halinde ülkenin mahvolacağını düşünen zihniyetin kaybettiği bir seçim oldu bu. Ve ülkede, bu durumun demokratik yolla ortaya çıkabileceğinin görülmesinin insanlarımızda nasıl memnuniyet yarattığı da bir başka gerçek olarak ortaya çıktı. Fakat bu durumun ülke siyasetinde iki partili bir sisteme doğru gidişin adeta önü açıldı sanki. Ya CHP, ya AK Parti… Bu sistemde iki parti dışında üçüncü bir partinin ülkedeki siyasi sisteme etkisi neredeyse hiç olmaz. Bu yanlış ve olmaması gereken bir durumdur. Demokrasilerde farklı görüşlerin mutlaka parlamentoya yansıtılması gerekir. İkili bir siyasi sistem ülkede hem kutuplaşmayı artıracaktır hem de demokrasimizin gelişmesine engel olacaktır. Seçim mücadelesi, seçmenler açısından iki eğilim arasındaki bir tercih sorununa dönüşür. Dolayısıyla diğer siyasi partilerin mutlaka durup düşünmeleri ve kendileri için mutlaka bir muhasebe, bir değerlendirme yapmaları gerekir. Bunu yapmak aslında onların görevleridir.
Bir başka düşündürücü konu da Diyarbakır, Tunceli, Muş, Ağrı, Iğdır, Van, Hakkari, Siirt, Batman ve Mardin illerinin bölücü örgütle irtibatı ayan beyan ortada olan ve ülkenin birliği konusunda problem çıkaran bir siyasi partinin kazanmış olmasıdır. Bu şehirlere Şanlı Urfa ve Bitlis’i de dahil ederseniz önemli bir bölgenin üzerinde çok titiz bir çalışmanın yürütüldüğünü düşünebiliriz. Kanaatimizce buna sadece seçim kazanma olarak bakmak doğru olmayabilir. Bölücü terör örgütünün ağırlığının hala bu bölgede hissedildiğini söylemek yanlış olmaz. Ülkeyi yönetenlerin siyasi parti adları, fikirleri ne olursa olsun mutlaka bu meseleye ciddi olarak el atmaları ve oradaki halkı terör örgütünün ve onun siyasi uzantılarının elinden kurtaracak, hür iradeleriyle, Bitlis ve Şırnak’ta olduğu gibi, oylarını kullanabilecek bir ortamın oluşturulmasını ve bu halkın ülkenin geneliyle daha çok ayrışmasını değil, daha çok kaynaşmasını sağlamaları mutlaka gereklidir.
Bu seçimin kaybedenleri milliyetçilerdir maalesef. Milliyetçi oylar Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi, İYİ Parti, Zafer Partisi, Büyük Birlik Partisi arasında dağılmış ve paylaşılmış gözükmektedir. 0ysa hepimiz biliyoruz ki Milliyetçilerin potansiyel oy oranı, bir birlik sağlanabilirse, %30‘ları geçmektedir. Ayrıca herkes de biliyor ki milliyetçi güç sadece % 30 ile kalacak bir güç de değildir. Birlik olması halinde bütün ülkeyi peşinden sürükleyebilecek ve herkesime hitap edebilecek bir güç olma potansiyelini zaten içinde taşımaktadır. Ama bugün siyasi olarak 5-6 parçaya bölünmüştür ve halâ da bölünme çalışmaları devam etmektedir. Milliyetçilerin siyasi alanında yeni ve babasının ve onun kurduğu partinin ismiyle seçime giren bir partinin ve ülkenin bölünmesi konusunda bir endişe taşımadığı gibi, bunu gerçekleştirecek bölücü örgütlerle teması olan bir partinin de gerisinde olmaları, Milliyetçiler açısından hem üzücü hem de son derece düşündürücüdür.
Burada derin sosyolojik ve siyasi partileri irdeleyen bir analiz yapmaktan daha çok, seçim akşamı gördüğüm seçim sonuç haritaları, tabloları ve istatistikleri inceleyerek düşündüğüm şeyleri sizlerle paylaşmak istedim.
Ayrıca belirtmemiz gerekir ki seçimler demokratik bir olgunluk içerisinde geçmiş; kansız, kavgasız bir seçim yaşanmış ve sandıklardan da halkın verdiklerinin çıktığı objektif bir seçim sonucu çıkmıştır. Bu konuda tereddüt yoktur. Seçim sonrası hem kazananın hem de kaybedenin yaptıkları konuşmalar ve verdikleri mesajlar sağduyulu, yatıştırıcı, olumlu ve önemli mesajlardır. Bu da demokrasimiz açısından önemli bir başarıdır. Bu aynı zamanda halkın sandığa sahip çıktığının da bir işaretidir.
Kanaatimizce mevcut siyasi iradenin başarısız olmasının en önemli nedenlerinden biri emeklilere yapılan haksız, ayrımcı ve aşağılayıcı muamele ve onları normal vatandaş görmeyip çalışanlardan ayırıp adeta açlığa mahkum etmenin karşılığıdır.
Halka tepeden bakan, bağıran, azarlayan, korkutan, hukuku ceza aracı olarak kullanan, alternatifi yok havasını yaratarak siyasi rakiplerine sert ve kaba davranan tutum ve davranışların, artık insanımızı bıktırdığı da bu seçimde net bir şekilde görülmüş oldu bizce. Tek adamlık, otoriterlik, halkın yaşadıklarını görmezden gelme, kibirli davranma, bu seçimlerde halktan prim alamamıştır.
Bizce sevindirici olan bir başka durum da, fazla ümitsizliğe kapılmamak gerektiğinin ve demokrasilerde seçimle gelenlerin seçimle gönderebileceğinin bu seçimde net olarak ortaya çıkmasıdır. Devlet imkanlarının kullanılmasına rağmen ortaya çıkan bu sonuç, bir demokrasi başarıdır. Cumhuriyetimizin de 100. Yılındaki bir başarısıdır. Her seçimin mutlaka kazanılmayacağının öğrenilmesi de demokrasi açısından bir kazanımdır.
Bu seçim, kanaatimizce yeni oy kullanan gençlerin ve özellikle de öğrencilerin yaşam tarzlarına ve özgürlük alanlarına müdahale edilmesinden hoşlanmadıklarını gösterdikleri bir seçim oldu.
Kibir, gurur ve halktan kopuk olma kaybettirdi, Benim şu 2 gün içerisinde çıkardığım dersler de kısaca şöyle:
– Hiç kimse milletten büyük değildir.
– Gerçekler er yada geç ortaya çıkar. Propagandanın gücü sınırlıdır.
– Ülke bir kişi ile yönetilemez.
– Liderin lideri olmaz, olursa o hareket ayakta kalmaz.
– İyiler de ancak iyi kalabildikleri sürece kazanırlar. Siyasette de liyakat paradan ve her şeyden çok daha önemlidir.
– Doğu ve Güneydoğudaki seçim bölgelerine şehir olarak değil, bölge olarak bakmak gerekir.
– Bölünen parçalanır , küçülür, yok olur ve dikkate alınmaz. Ne varsa birlik’te vardır.
Seçim sonuçları milletimize hayırlı olsun !