Türkiye Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği (TÜDKİYEB) Genel Başkanı Nihat Çelik, doğal zenginlikler olan sulak alanların korunmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını amaçlayan Uluslararası Ramsar Sözleşmesi’nin imzaya açıldığı 2 Şubat gününün “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak kabul edildiğini ve 1997 yılından bu yana “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak kutlandığını belirtti.
Başkan Çelik, sulak alanların doğal çevrenin korunması, tarımın sürdürülebilirliği için büyük önem arz ettiğine dikkat çekerek “Sulak alanlar konusunda yaşanan sorunlara yeterince çözüm getirilememesi, bu alanların korunamaması, bilinçsiz gübre ve ilaç kullanımıyla suya karışan kimyasalların önüne geçilememesi gibi durumlar sonucunda sulak alanlarımız gittikçe kaybolmakta dolayısıyla da bu alanlarda yaşayan birçok bitki ve hayvan türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Sulak alanlarımız kaybolduklarında geri kazanımları mümkün olmayan doğal zenginliklerimizdir. Bulundukları bölgede yer altı sularını besledikleri için su rejimini düzenleyen sulak alanların yok olmasından yer altı suları da olumsuz etkilenmektedir” dedi.
Sulak alanların tahribat ve yok olma süreciyle karşı karşıya olduğuna vurgu yapan Çelik, “Yeryüzündeki diğer doğal alanlar gibi sulak alanlar da uzun yıllardır tahribat ve yok edilme süreci ile karşı karşıyadır. Bu tahribat ve yok olma sürecine bağlı olarak sulak alanlardaki ekosistem olumsuz etkilenmekte flora ve fauna yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Yapılan araştırmalar Dünyadaki sulak alanların orman alanlarından 3 kat daha hızla yok olduğunu 1700’lü yıllardan bu yana sulak alanların yaklaşık yüzde 90’ının tahrip olduğunu göstermektedir. Halen Dünya yüzölçümünün yaklaşık yüzde 8’ini sulak alanlar oluşturmaktadır. Ülkemizde de bugüne kadar 25 bin hektar civarında sulak alan kaybedilmiştir” diye konuştu.
Sulak alanların hızla yok olduğunu ve gerekli tedbirlerin alınmadığını belirten Çelik, “Son yıllarda Ülkemizde doğal zenginliğimiz olan sulak alanlarımız koruma altına alınmasına rağmen hızla yok olmaktadır. Özellikle tarımsal sulamada yer altı sularının aşırı kullanımı, bazı bölgelerde açılan kaçak kuyular, HES’lerin kurulduğu yerlerde akarsu yataklarında suyun azalması ve kurulum aşamasında inşaat faaliyetlerinin neden olduğu tahribat, hızla artan nüfus nedeniyle yaşam alanlarının bozulması, iklim değişikliğinden kaynaklı yaşanan kuraklıklar sulak alanları olumsuz etkilemektedir. Diğer taraftan sanayi kuruluşları ile tarım alanlarında toprak ve su kirliliğine neden olan kimyasal atıklar da sulama kalitesini düşürmekte bu olumsuzluktan sulak alanlarda yaşayan canlılar olumsuz etkilenmektedir. Alanlarda yapılan bilinçsiz avlanmalar sulak alanların doğal dengesini bozmaktadır. Son yıllarda küresel ısınma sonucu meydana gelen iklim değişiklikleri de sulak alanlarda tahribat yapmakta veya bozulum sürecini hızlandırmaktadır. Sulak alanlarda yaşanan temel sorunlar; sulama rejimine yapılan müdahaleler, su kalitesinin bozulması, habitatın tahribatı, doğal sulak alanlara yabancı türlerin atılması ile yönetime ilişkin sorunlardır” söyleminde bulundu.
Sulak alanlardaki kaybın tarımı ve özellikle de hayvancılığı olumsuz etkileyeceğinin altını çizen Çelik, “Sulak alanlarımızın yok olması hayvancılığımızı büyük ölçüde olumsuz etkileyecektir. Özellikle meraya dayalı olarak yapılan küçükbaş hayvancılıkta çok önemli bir yere sahip olan çayır ve meralarımızdaki sulak alanların kaybolmasını küçükbaş hayvancılığımızı tehdit eden önemli bir unsur olarak görmekteyiz. Dolayısıyla sulak alanlarımızın sektörümüz açısından da mutlaka korunması gereken önemli varlıklar olduğunu unutmamalıyız” ifadelerini kullandı.
Sulak alanların korunması için acil olarak somut adımlar atılması gerektiğini vurgulayan Çelik, “Doğal zenginliklerimiz olan sulak alanlarımız korunmalı, sulak alanların kaybedilmemesi için gerekli önlemler alınmalı, sulak alanlarımızı oluşturan su kaynaklarımızın sürdürülebilir kullanımı için acilen somut adımlar atılmalıdır. Sulak alanlarımızın korunmasında fert olarak bizlerin de hassasiyet göstererek; su tasarrufu yapmak, kirliliği azaltmak, sağlıklı sulak alanlar oluşturmak, yaban hayatı korumak gibi alacağımız tedbirlerle basitte olsa katkıda bulunabileceğimiz göz ardı edilmemelidir” dedi.