İstanbul Eyüp’te bulunan bir İmam Hatip Lisesinde 17 yaşındaki bir çocuk Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün resmine edep dışı hareketler yaparken kendini videoya aldırmış ve görüntüsü paylaşıldı. Sonra çocuk tutuklandığı haberini aldım. Atatürk’ün resmine haince ve ahlaksızca saygısızlık yapan çocuğa çok kızdım ama bir o kadar da üzüldüm.
Nasıl bir aileden yetişti ki, nasıl bir okul ve öğretmen kadroları beynine okudular ki, bilinçsizce, olayları incelemeden aptalca düşünceyle devleti kuran, kendinin özgür yaşamasını sağlayan, onun bunun kucağına doğmasına izin vermeyen atasını tanıtmamışlar, öğretmemişler.
Çocuktan önce ailenin, okulunun, öğretmenlerinin araştırılması gerekir diye düşünüyorum. Acaba ailemi, öğretmenlerimi, okulumu bu Zehir’i körpe dimağa aşıladı. Soruşturulması gerekir.
Bu olay Türk çocuklarına Türk tarihinin öğretilmediği fikrimi kuvvetlendirdi ve bu yazıyı yazmak ihtiyacını duydum.
Sosyal Bilimlerin temeli durumunda olan Tarih biliminin birey ve millet hayatındaki önemi çok büyüktür. Tarih bilimi milletlerin bir nevi hafızalarıdır. Hafızanın da ne kadar önemli olduğu “Türk’ün Hafıza Sorunu” adlı kitabımda teferruatlı şekilde açıklamaya çalışmıştım.
Bireylerin veya milletlerin hafızası sağlam ve sağlıklı olduğu zaman dünü ve bugünü bilip, hatırlayıp yarınlarla ilgili tedbirleri alacağı gibi, geleceğe doğru da bilinçli yelken açmasını sağlar.
Tarihini bilmeyen, tarihi büyüklerini tanımayan, sağlıklı bilgi ve fikir sahibi olmayan milletler, bugünün ve yarının sorunlarına bilinçli, anlayarak bakamazlar.
Milletlerin hafızalarında sadece kronolojik bilgiler olmamalıdır. Onunla beraber Türk Milletine ait değerler sistemi de olmalıdır. Değerler sisteminin içinde neler yoktur ki? Dil, gelenek, anane, töre, sanat, medeniyet, yaşam tarzı, inançlar da vardır. Bunlar bizlere atalarımızdan kalan çok önemli miraslardır.
Atalarımızdan gelen, milletimizin karakterine uygun miraslar, bugünün aydınlık çerçevesi içinde gelecek nesillere de aktarılmalıdır. Bugünün görevlileri bu günün neslidir. Bu nesil görevini tam ve doğru yapamaz ise gelecek nesillerle aralarında kopukluklar olur.
İşte bu önemli görevi tarih bilimi, tarihçilerimiz, aile ve öğretmenlerimiz yapar, yapmalıdır. Tarih bilimi ve bu bilimi aktarmakla görevli olanlar sağlıklı ve sağlam görev yapar ve sağlam bilgileri sahiplerine ulaştırırlarsa bu da milletimizin sağlıklı devamlılığını sağlar.
Öyleyse bu kadar önemli özellikleri bünyesinde taşıyan Tarih bilimi ve taşıyıcıları nesiller arasındaki tutkallık görevini yaparak birlik ve bütünlüğü sağlamalıdır.
Türk milleti ve Türk tarihinin varlığı çok öncesine, bin yıllar öncesine dayanır. Köklü bir millettir, köklü kültür ve medeniyeti içinde barındırır.
Bu nedenle Tarih bilimi ezberci değil, inanarak, kabul ederek sentezleyip yorum- layarak öğretilmelidir. Geleceğimiz eğitime dayalıdır. Eğitim yoluyla geleceğimizi temin edemezsek yarınlarda olan insanımız yalpalayarak, düşerek, sürünerek bilinçsizce yol almaya çalışır.
Allah bu şuursuzluktan, bilinçsizlikten Türk insanını azade kılsın.
Allah emanet ettiğimiz yavrularımıza doğruyu, güzeli ve gerçeği öğreten eğitim camiası ve öğretmen nasip etsin. Tabii ki aile de…