Toplumsal cinsiyet eşitliği

Borusan Holding, KONDA Araştırma ile yürüttüğü “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Algı Değişim Raporu” 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kamuoyuna açıklandı. Sonuçları itibariyle; toplusal cinsiyet eşitliğinde geldiğimiz nokta, on yıl önceki verilerle kıyaslandığında, önemli oranda değiştiğini gösteriyor.
Elbette ki, geldiğimiz nokta, bugün için olabileceğin en iyisi demek için yeterli değil. Ancak, on yıl içinde gelinen aşamada yabana atılacak cinsten değil. Borusan’ın raporundan derlediğimiz, önemli gördüğümüz başlıkları sizlerle aşağıda paylaşacağız, ama öncelikle toplusal cinsiyet eşitliği nedir ona bir bakalım.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, farklı cinsiyetlere sahip bireylerin eşit haklara sahip olması, yani her iki cinsin de tüm kamusal ve özel yaşam alanlarına eşit seviyede katılımı ve bu alanlarda eşit seviyede görünür olması anlamına geliyor.
Toplumsal cinsiyet bir toplumda kadınlar ve erkekler için kültür, gelenekler, eğitim, din ve diğer kurumlar tarafından uygun görülen toplumsal roller ve sorumluluklar, davranışlar, konumlar, beklentiler, güç ve ayrıcalıklar, hak ve fırsatlar olarak tanımlanıyor.
Ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliği tüm engellemelere rağmen önemli bir ivme kazanmış bulunuyor. Ancak geldiğimiz düzey, dünya ülkeleriyle kıyaslandığında sıkıntılı bir tobloyu ortaya koyuyor. CEİD Endeksine göre 86.3 ile Norveç, toplumsal cinsiyet eşitliğinin en fazla hayata geçtiği ülke olurken, Güney Kore 55.1 ile en eşitsiz ülke olmuş. Türkiye, 36 ülke arasında 56.5 endeks değeriyle 35. sırada yer alıyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sosyal boyutlarının yanı sıra ekonomik boyutları da önemli yer tutuyor. McKinsey araştırma şirketinin geçen yıl yayınladığı veriler, cinsiyet eşitsizliğinin küresel ekonomiye etkileri tahmin edilenden çok daha ağır olduğunu ortaya koydu. Bu verilere göre, eğer iş hayatında cinsiyet eşitliği sağlanmazsa 2030 yılında küresel ekonominin kaybı 1 trilyon dolardan fazla olacak.
Bu genel bilgilerden sonra gelelim Borusan’ın araştırma raporundan derlediğimiz sonuçlara.
• Toplumun bakış açısı değişiyor.
Kadın çalışmak için eşinden izin almalıdır algısına, 10 yıl önce toplumun yüzde 24’ü bu yargıyı yanlış buluyorken, bugün bu oran yüzde 39 olduğunu gösteriyor.
• Eğitim seviyesi yükseldikçe algıda değişim görülüyor.
Kadının eşinden daha fazla para kazanması sorun olur algısını, bundan on yıl önce, genç yaş grubunun yüzde 53’ü bu yargıyı yanlış bulurken, günümüzde bu oran lise eğitimlilerin yüzde 63’ü, üniversite eğitimi almış olanları ise yüzde 70’e ulaşmış.
• Kadının birinci görevi konusunda da fikirler değişiyor
Kadının birinci görevi evinin sorumluluğunu üstlenmek ve çocuk yetiştirmektir algısı bundan on yıl önce toplumun yüzde 35 tarafından yanlış olarak değerlendirilirken bugün bu oran yüzde 43’e kadar yükselmiş.
• İstihdamda ön yargılar değişiyor
Kadınlar doğaları gereği iyi yönetici olamazlar algısında da önemli değişimler yaşanıyor. On yıl önce ülkemizde toplumun yüzde 76’sı bunu yanlış bulurken, günümüzde bu oran yüzde 90 gibi rekor bir düzeye ulaşmış.
• Hane için görev paylaşımı daha adil bir yöne doğru ilerliyor.
Erkekler evde temizlik yapar mı ? On yıl önce soruya çalışan erkeklerin yüzde 15’i bu fikri onaylarken, günümüzde bu oran yüzde 53’e yükselmiş.
Yine erkekler evde yemek yapar mı? Sorusunu on yıl önce çalışan erkeklerin yüzde 13’ü onaylarken, günümüzde bu oran yüzde 56 seviyesine ulaşmış.
Borusan, araştırma sonuçlarını şöyle değerlendiriyor: 2015’ten bugüne toplumun cinsiyet rollerine olan bakışı önemli değişimler gösteriyor.
Bu hafta sonu yazımızda size ülkemizin önemli, bir o kadar da dikkat çekici meselesi olan toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yapılan bir çalışmada söz ettik. Ülkemizde, her gün yaşanan “erkekler tarafından işlenen kadın cinayetleri” konusuna, belki farklı bir bakış açısı sunabiliriz diye düşündük. Toplum olarak, özellikle çocuklarımızın eğitiminde cinsiyet eşitliği konusu önemli bir yer tutuyor. Kız ya da erkek çocuklarımızı çağın gereklerine göre eğitmeliyiz. Bunun ilk adımlarını da anne ve babalar atmalıdır. Çocuk temel eğitimi ailede almaktadır. Çocuklarımızı, çağdaş bir eğitimle büyüttüğümüz takdirde, bugün yaşadığımız pek çok olumsuz tabloyu da aşabiliriz. Unutmayalım, çocuk büyüdüğü ailede ne görüyorsa, daha sonra ki yaşamında da aynen onları uyguluyor.