Son zamanlarda Türkiye’de yaşanan toplumsal olaylar, bireylerin ve toplumun ruh sağlığı üzerinde derin etkiler bırakıyor. Ekonomik krizler, doğal afetler, artan şiddet olayları ve toplumsal kutuplaşma, insanların kaygı düzeylerini yükseltirken belirsizlik duygusunu da güçlendiriyor. Bu süreçte bireyler, sürekli bir stres ve tetikte olma hali içinde yaşarken, gelecek kaygısı ve umutsuzluk hissi yaygınlaşıyor.
Belirsizlik, insan zihni için başa çıkması zor bir durumdur. Geleceğin öngörülemez olduğu zamanlarda bireyler kendilerini çaresiz hissedebilir. Ekonomik dalgalanmalar, işsizlik korkusu, alım gücünün düşmesi ve temel ihtiyaçlara erişimde yaşanan zorluklar, insanların ruh sağlığını doğrudan etkiliyor. Sürekli değişen gündem ve kötü haber akışı, bireylerin psikolojik dayanıklılığını zorlarken, umutsuzluk ve tükenmişlik hissini artırıyor.
Öte yandan, doğal afetler gibi kolektif travmalar toplumda derin izler bırakıyor. Depremler, seller ve diğer felaketler sonrasında bireyler hem fiziksel hem de psikolojik güvenlik duygusunu kaybedebiliyor. Bu tür olaylardan etkilenen kişilerde, travma sonrası stres bozukluğu, kaygı bozuklukları ve depresyon riski artıyor. Çocuklar ve gençler için bu süreçler daha da zorlayıcı olabilir, çünkü gelişim çağında yaşanan travmalar ilerleyen yıllarda psikolojik dayanıklılığı azaltabiliyor.
Toplumsal olayların yarattığı stres ve kaygıya rağmen, dayanışma bireylerin psikolojik iyileşme sürecinde önemli bir rol oynuyor. Zor zamanlarda birlik olmak, destek almak ve vermek, bireylerin yalnızlık hissini azaltırken güven duygusunu pekiştiriyor. Sosyal bağları güçlendirmek, psikolojik dayanıklılığı artıran en önemli unsurlardan biri.
Bu süreçte bireylerin ruh sağlığını koruyabilmesi için bilinçli çabalar göstermesi gerekiyor. Haberleri dengeli tüketmek, sosyal destek mekanizmalarından yararlanmak, psikolojik iyi oluşu destekleyen aktivitelere yönelmek ve gerektiğinde profesyonel destek almak, bu tür zorlu dönemleri daha sağlıklı bir şekilde atlatmaya yardımcı olabilir.
