Yaşlılık ve Yalnızlık ana temasıyla düzenlenen “6. Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu” yapıldı. Sempozyumda aynı zamanda “Türkiye’de Yaşlıların Yalnızlığı: Araştırma Sonuçları” da açıklandı! Açıklanan sonuca göre Türkiye’deki yaşlıların yüzde 34’ünün kendini yalnız hissettiğini ortaya koydu. Türkiye’de Yaşlıların Yalnızlığı: Araştırma Sonuçları’na göre Türkiye genelinde 30 ilde 400’ü kadın 400’ü erkek 800 kişi ile yüz yüze görüşme yoluyla gerçekleştirilen araştırma, ilginç sonuçlar ortaya koydu. En genci 60 yaşında olan katılımcıların “Ne kadar yalnız hissediyorsunuz?” sorusuna yüzde 34’ü ‘yalnız hissetmediğini’, yüzde 34’ü ‘ara sıra yalnız hissettiğini’, yüzde 32’si de ‘ sık yalnız hissettiğini’ söyledi.
Sempozyumun açılışında konuşan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Türk Dil Kurumu’nun tarafından seçilen “kalabalık yalnızlık” kelimesine atıfta bulundu. Tarhan, “Kalabalık yalnızlık kelimesi, yılın kelimesi seçildi. Bu da çok sürpriz oldu aslında. Bizim kongrenin de temasına denk gelmesi iyi bir rastlantı oldu. Demek ki, kongreye olan ihtiyaç çok fazlaymış. Neden bu kelime seçildi Türkiye’de? Halbuki biz, toplum olarak, yapış yapış ilişkisi olan bir toplumuz. Çat kapı komşuya giden bir toplumuz. Niye böyle oldu? Niye kalabalık içinde yalnız hissediyorlar kendilerini? Bu, Türk kültürüne, Anadolu irfanına yakışmayan bir sonuç.” dedi.Yaşlı intiharlarının dünyada en çok olduğu yerin Japonya olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu bütün dünyada artıyor. Bu acı bir gerçek, küresel bir gerçek. İngiltere’de, geçtiğimiz yıllarda evinde ölen bir kişi 3 yıl sonra evde ölü bulunuyor. Arayan soran olmamış. Manchester Üniversitesi ve BBC’nin yalnızlık ve mutluluk çalışması içerisinde yalnızlık sorusu soruyorlar. ‘Kendimi çok yalnız hissediyorum’ diyenlerin oranı 75 yaşın üzerinde %27, 16-24 yaş arasında %40. Yani 16-24 yaşındaki gençler çok yalnız hissediyorlar.” diye konuştu. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yalnızlığın artmasındaki en önemli şey, güven duygusunun zayıflaması toplumda. Güvenin zayıfladığı yerde kişi kendini yalnız hisseder. Güven, yakın ilişki yaşantılarında olur. İnsanın, ihanete uğramayacağından emin olması lazım. Biz daha önce aileye ‘sevgi yuvası’ diyorduk, şimdi ‘güven yuvası’ diyoruz. Bir insan nerede kendini güvende hissediyorsa orada huzurlu oluyor. Güvenin olduğu yerde korku azalıyor. Korkunun artması, güvenin azalması şu anda yalnızlığın en çok gözüken psikolojik sebeplerinden birisi.” dedi.
Güven zayıflayınca insanların içine kapandığını da dile getiren Tarhan, “Çocuğunu da böyle büyütüyor birçok anne baba. ‘Aman kimseye güvenme’ diye büyüdüğü zaman çocuk, yalnızlık ortaya çıkıyor. Güven sorununu giderecek çalışmalar yapılırsa, yalnızlıkla ilgili önemli bir kök nedene yaklaşmış oluruz diye düşünüyorum. Demek ki yalnızlık konusu gittikçe artan bir dert ama yan etkisi olmayan ilaç dostluktur. Ağrıyı keser, yan etkisi yoktur. Depresyona iyi gelir. Öyle bir ilaçtır ki dostluk, depresyona iyi gelir ama uyuşturmaz insanı. Ağrıyı keser, yan etki yapmaz. Yani öyle bir ciddi bir ilaç.” şeklinde konuştu.PROF. DR. NAZİFE GÜNGÖR: “ÇAĞIMIZIN ÇOK ÖNEMLİ BİR SORUNSALI YALNIZLIK”Prof. Dr. Nazife Güngör, çağımızın çok önemli bir sorunsalının yalnızlık olduğunu dile getirerek, “Özellikle modernleşme ve onunla birlikte başlayan kentleşme ile birlikte yalnızlık bir insani sorun, bir toplumsal sorun haline geldiğini düşünüyorum. Çünkü yığınların kentlere akın etmesiyle, kentlerde kalabalıkların oluşmasıyla, aslında yalnızlık da oluşmaya başladı ve insanlar yalnız da kalmaya başladılar. Aslında bu bir çelişki gibi görünüyor. Bir taraftan kalabalıkların içindesiniz ama öte yandan o kalabalıklar içinde herkes aslında bir yanıyla da yalnız.” dedi.Her birimizin aslında feci bir kalabalığın içinde yaşadığımızı da kaydeden Prof. Dr. Nazife Güngör, “Şimdi yalnızlaşma sürecine bir de sanallaşma girdi. Şimdi yine her birimiz, bir yandan kendi kalabalıkları içinde aslında kimsesiziz. Aslında dostlukların, ilişkilerin içinde değiliz. O ilişkilerden yoksunlaştık. Ama öte yandan da sanal kalabalıkların içinde, bir garip durumdayız. Bir dokunuş yok, duygu akışı yok, ruh akışı yok, anlamlı ilişki yok. Bu da çok büyük bir güven bunalımını getiriyor. Bir yandan hepimiz güvensiziz.” şeklinde konuştu. Mesele yaşlanınca yalnızlaşma değil, kişilik oluşumuyla tercih edilmesi… Prof. Dr. Nazife Güngör, “Mesele yalnızca yaşlanınca yalnızlaşmak değil, mesele artık kişilik oluşmaya başladığı andan itibaren her bir bireyin yalnızlığı tercih etmeye başlaması, aile içinde yalnızlığın tercih edilmeye başlanması, toplum içinde yalnızlığın tercih edilmeye başlanması. Bu galiba bir yanıyla da bir ideoloji haline geliyor; yalnızlaşma, yalnızlaştırma.” diye konuştu.PROF. DR. EBULFEZ SÜLEYMANLI: “YAŞLI NÜFUSUN ORANI YÜZDE 10,2’YE ÇIKTI”Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, dünyada 60 yaş üzerindeki nüfusun hızla arttığını ifade ederek, “Türkiye’de de yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı 2023 itibarıyla yüzde 10,2’ye çıktı.” dedi.Giderek evlerinde yalnız yaşayan yaşlıların arttığını dile getiren Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Türkiye’de yaşlıların %16’sı tek başına yaşamaktadır. Bu oran yaşlı kadınlarda yüzde 23’e kadar yükselmektedir. Eşlerden birinin vefat durumu, ailenin geleneksel yaşlı destek sisteminin değişmesi, yaşlıların genç kuşaklarla birlikte olmak istememeleri gibi başka etkenler, tek başına yaşayan yaşlılarımızın sayısının artmasına yol açmaktadır.” diye konuştu.“TÜRKİYE’DE YAŞLILARIN YALNIZLIĞI: ARAŞTIRMA SONUÇLARI” AÇIKLANDISempozyumda, Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, Dr. Öğr. Üyesi İdil Arasan Doğan, Dr. Öğr. Üyesi Nihan Kalkandeler Özdin ve Method Research Company’den Hale Aslı Kılıç tarafından “Türkiye’de Yaşlıların Yalnızlığı: Araştırma Sonuçları” açıklandı.
“Yaşlılarda yalnızlık düzeylerinin bazı değişkenler açısından incelenmesi, yalnızlığın anlamı ve nedenlerinin ortaya çıkarılması” amacıyla yapılan araştırma, Türkiye genelinde 30 ilde 400’ü kadın 400’ü erkek 800 kişi ile Ekim – Aralık 2024 aylarında yüz yüze görüşme yoluyla gerçekleştirildi. En genci 60 yaşında olan katılımcıların yüzde 68’i evli, yüzde 32’si ise bekar, dul veya boşanmış. “Ne kadar yalnız hissediyorsunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 34’ü ‘yalnız hissetmediğini’, yüzde 34’ü ‘ara sıra yalnız hissettiğini’, yüzde 32’si de ‘ sık yalnız hissettiğini’ söyledi. 2022’de yapılan aynı araştırmada ‘yalnız hissetmeyenlerin oranı’ yüzde 36, ‘ sık yalnız hissedenlerin oranı’ yüzde 34 ve ‘ara sıra yalnız hissedenlerin oranı’ ise yüzde 30’du.Araştırmaya katılan evlilerin yüzde 25’i, bekar, dul veya boşanmışların yüzde 47’si, çocuğu olanların yüzde 31’i ve çocuğu olmayanların da yüzde 46’sı, yalnız yaşayanların yüzde 57’si, yalnız yaşamayanların yüzde 25’i, evcil hayvanı olanların yüzde 31’i ve evcil hayvanı olmayanların yüzde 32’si yalnız hissediyor. Kendisini sağlıklı hissetmeyenlerin yüzde 40’ı, sağlıklı hissedenlerin yüzde 19’u, kronik hastalığı olanların yüzde 57’si, yakınlarından destek alanların da yüzde 45’i yalnız hissettiğini dile getiriyor. “Yalnızlık deyince aklınıza ne geliyor?” sorusuna katılımcıların yüzde 85’i “can sıkıntısı, endişe, mutsuzluk, tek başına olmak, kötü/kötümser” gibi negatif duygu dile getirdi.Katılımcıların boş vakitlerinde neler yaptıklarında bakıldığında ise yüzde 98’i bireysel aktivite, yüzde 54’ü dış aktiviteler, yüzde 47’si iletişim odaklı aktiviteler, yüzde 30’u spiritüel aktiviteler, yüzde 30’u kişisel gelişim, yüzde 15’i spor aktiviteleri ve yüzde 9’u da sanatsal aktiviteler olarak yanıt verdi. Düzenli iletişim kurulan arkadaş sayısına bakıldığında katılımcıların yüzde 42’si 4 veya daha fazla kişi, yüzde 22’si 2 kişi, yüzde 18’i 3 kişi, yüzde 10’u 1 kişi ve yüzde 9’u da arkadaşım yok yanıtını verdi. Dertleşilen / sohbet edilen kişilere bakıldığında da katılımcıların yüzde 54’ü arkadaş, yüzde 32’si çocuklar, yüzde 27’si eş, yüzde 16’sı kardeşler, yüzde 13’ü komşu, yüzde 11’ akraba, yüzde 2’si anne, yüzde 1’i gelin, yüzde 1’i sevgili ve yüzde 1’i de damat yanıtını verdi. Cinsiyetlere bakıldığında ise kadınların yüzde 46’sı ve erkeklerin de yüzde 62’si ‘arkadaş’ dedi.Yalnızlık sendromuna dair izolasyonlar çerçevesinde ise toplumla etkileşim halinde olduğunu düşünme algısında yüzde 62 pozitif bakılırken, yakın ilişkiler tarafından anlaşılmadığını düşünme algısında yüzde 45 pozitif, toplumsal bağlantıların yetersizliği açısından da güvenilir ilişkilere sahip olma algısının yüzde 68 pozitif yanıt verildi.Hayatta en çok mutlu eden kişi konusuna bakıldığında da katılımcıların yüzde 56’sı “çocuklar”, yüzde 35’i “torunlar”, yüzde 34’ü de eş yanıtını verdi. Cinsiyet açısından bakıldığında ise kadınların yüzde 68’si “çocuklar”, erkeklerin de yüzde 44’ü “eş”, yüzde 44’ü “çocuklar” ve yüzde 29’u “torunlar” yanıtını verdi.Sevilen bir yakını kaybetme açısından bakıldığında da katılımcıların yüzde 57’si “evet” yanıtını verdi. Evet diyenlerin yüzde 27’si akraba, yüzde 21’i kardeşler, yüzde 20’si eş, yüzde 20’si anne, yüzde 15’i arkadaş, yüzde 14’i baba, yüzde 9’u komşu ve yüzde 5’i de çocuklar dedi.Eşi yaşayanların yüzde 25’i, eşi ölenlerin yüzde 49’u kendisini yalnız hissettiğini de söyledi.Sosyal medya hesaplarına bakıldığında da katılımcılarının yüzde 54’ünün sosyal medya hesabı var. Bunların yüzde 58’si WhatsApp, yüzde 55’i Facebook, yüzde 43’ü Instagram, yüzde 19’ı youtube, yüzde 8’i Twitter, yüzde 5’i TikTok ve yüzde 1’i de Telegram hesabına sahip olduğunu söylüyor. Sosyal medya hesabı olanların yüzde 28’si de yalnız hissettiğini dile getiriyor.YAŞAM KALİTESİ ALGISIAraştırmada yaşam kalitesi algısı da incelendi. “Nasıl öleceğiniz konusunda ne kadar kaygılısınız?” sorusuna yüzde 48 düşük düzeyde, “Sosyal katılım konusunda yaptığınız faaliyetlerin miktarından ne kadar hoşnutsunuz?” sorusuna yüzde 40 orta düzeyde, “Başarılı bir hayat sürdürebilme imkanlarınızdan ne kadar memnunsunuz?” yüzde 42 orta düzeyde, “Yapmak istediklerinizi ne ölçüde yapabildiğiniz inancındasınız?” sorusuna yüzde 44 orta düzeyde, “Hayatınızda sevgiyi ne derece yaşıyor ve hissedebiliyorsunuz?” yüzde 44 düşük düzeyde, “İşitme, görme, tat alma, koklama ve dokunma duyularınızdaki kayıplar günlük faaliyetlere katılabilmenizi ne ölçüde etkilemektedir?” sorusuna da yüzde 49 oranda düşük düzey şeklinde yanıt verildi.Hayattan memnuniyet konusunun da ele alındığı araştırmada, katılımcıların yüzde 42’si “Memnunum”, yüzde 23’ü “ne memnunum ne değilim”, yüzde 19’u “çok memnunum”, yüzde 8’i “Hiç memnun değilim”, yüzde 7’si de “memnun değilim” diye yanıt verdi.