Türküler, şarkılar, şiirler, destanlar toplumun içinden çıkan, toplumdan izler taşıyan namelerdir.
İnsanlar ise dinledikleri, beğendikleri şarkı, türkü destan, şiir vs. lerin yaşanmış hikâyesini bildikleri zaman daha samimi daha içten ve yürekten dinlerler, üzülür veya sevinirler
Çünkü namelerin yazılış amacını, ne demek istediğini, neyi kast ettiklerini bilirler.
Bunlarla yaşadığı, şahit olduğu yaşanmışlıklar, benzerlik taşıyan gerçeklerle veya şahit olduğu başka olaylarla bağlantı kurabilirler.
Hikâyeyi bildikleri için duyguları ve aklı, onu anlamaya, ona üzülmeye, ona sevinmeye hazır haldedir.
Bazı eserler (şarkı, türkü vs.gibi) kalıcıdır toplum hafızasına ve toplum kültürüne yerleşmiştir.
Bazıları da ortaya çıktıktan bir süre sonra silinip giderler.
Uzun süredir çok fazla dinleyemediğimiz bir türkü var.
“Uzaklarda davul çalar
Tokmağı tozundan beter, oyyy oy.
Öyle bir zaman geldik ki
Anası Kızından ( veya Babası oğlundan) beter oy.
Vicdanlarda ar kalmamış oy
Utanır damar kalmamış ha babam haa.”
Diye devam eder.
Türküleri dinlerken farklı duygular hissederim.
Pek çok olayla irtibatlandırırım.
Bu da türkünün başarısını gösterir.
“Vicdanında ar kalmamış,
Utanır damar kalmamış.”
Veya “öyle bir zamana geldik ki
Anası kızından beter,
Babası oğlundan beter oyyy oy.”
Ne diyeyim yazan söylemiş söyleyeceğini…
21.yüzyılda böyle bir durumla karşılaşmak mümkün mü!
Diye sorarlarsa, fazla düşünmeyin.
Ama yine de düşünmek lazım
Evlatları yetiştirme görevi ilk önce anne ve babanın….
