Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Ancak ne yazık ki (ve elbette her zamanki gibi) kadın meselesine dair birbirinden korkunç hadiselerle karşılıyoruz yine bu önemli günü.
İşyerinde uğradığı psikolojik baskı, mobbing sonrası yakın çevresinden de ihtiyaç duyduğu desteği alamayıp, belli ki yaşadığı kırgınlınlığı, bunalımı doğayla buluşup belki biraz olsun dindirebilmek için Belgrad Ormanlarına yürüyüşe çıkması ardından burada kaybolan ve 4 gün sonra sağ bulunsa da kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahaleler sonrası hayatını kaybeden Ece Gürel, Türkiye’de her yönüyle rezalet çalışma hayatında kadınların ayrıyeten maruz kaldığı baskı ve şiddetin insanı nerelere sürükleyebileceğinin çok trajik bir serencamı oldu… Ne yazık ki!..
Gürel henüz kaybolmuşken, senelerdir hukukçular ve çalışanları gözeten sivil toplum yetkililerinin bas bas bağırdıkları mobbing’e yönelik önlem alınması çağrıları anca duyulmuş olmalı ki, bu hafta Resmi Gazete’de yayımlanan bir genelgeyle işyerlerinin ve çalışanların mobbing karşısında ne yapması gerektiğine dair çerçeve önlemler sunuldu. Elbette kamu veya özel olsun, bu çerçeveye göre davranmayan patron, işveren, şirket, holding, fabrika vs. gibi tüm kurum kuruluşların yöneticilerine bu ihlallerinin caydırıcı nitelikte hukuki bir yaptırımı, hukuku bir karşılığı olur mu? Bana kalırsa adaletin mevcut “işleyişinde” bu durum oldukça müphem ve bulanık…
Türkiye’de mobbing üzerine yürütülen çalışmalar, çalışanların kabaca yüzde 90’ının angarya işler, küçümseme, yergi, ve iğneleme gibi uygunsuz davranışlara maruz kaldığını gösteriyor. Bu çok yüksek bir oran. Daha fenası, ALO 170 verilerine göre, herhangi bir iş ortamında söz konusu kadın çalışanların erkek meslektaşlarına göre daha fazla mobbinge maruz kaldığı belirtilmiş. Ayrıca mobbing meselesi üzerine yapılan araştırmaların diğer verilerini değerlendirdiğimizde, mobbing’e maruz kalan çalışanların büyük kısmının sinirsel-nörolojik kaynaklı fiziksel hastalıklar dışında; büyük oranda depresyon, kaygı, panik bozukluk gibi psikolojik hastalıklara sürüklendiğini görüyoruz.
Ece Gürel, bizzat ne yaşadı iş ve özel yaşamında bilmiyoruz. Ancak hepimiz,(medyaya yansıyanlar kadarıyla) hem işyerinde yaşadığı uzlaşmazlık ve mobbinge uğramış olması, hem de “imza attığı sözleşme” sebepli yakın çevresinin de kendisine takındığı olumsuz tavır-tutumla ne derece bir ruhsal bunalıma kapılabileceğine bir şekilde aşinayız. Belki de sırf bu yüzden bu hadise gündemi kapladı. Ziraz herkes kendinden, tecrübelerinden, gündelik yaşamın hayhuyundan, yaşam gailesinin zorluğundan bir şeyler yakalamıştır Gürel’in hikayesinden kendinde. Can sıkıntısını doğaya, ormana sığınıp, biraz meditasyon biraz nefes almakla hafifletmek isteyecek kadar naif ve kendi halinde olana düşman bir vahşet düzeni bu içinde savaş verdiğimiz… “Yok başka cehennem, yaşıyorsunuz işte” dediği Behçet Aysan’ın.
Yaşamak zor ve aslında bir o kadar da kolayken günümüz modern hayatının görece konforlu koşullarında, ve dahası sevdiğim bir Arapça şarkının sözlerinde olduğu gibi bu dünya herkese yeterken, olmayacak şeylerle insanların hayatı birbirine bu kadar dar etmesini galiba hiçbir zaman anlayamayacağım. Türkiye’de çalışma koşulları; kölelik düzeninden hallice, oldukça savsak ve arkaik bir hiyerarşik düzeninde ağına düşürdüğünü açgözlü, doyumsuz bir canavar gibi çiğneyip yutan insanlık onurundan hiç nasiplenmemiş bir düzeyde. İnsanlarımızın büyük çoğunluğu sorgulamadıkları ve “böyle gelmiş böyle gider” düsturundan sebep bu çarpık koşullara mecburiyetten ötürü amentü etmiş durumda gibi görünüyor olsa da, bu konuda bürokratik ve hukuki düzeyde çok ciddi değişikliklere gidilmesi büyük ihtiyaç. Ki çok geç kalındı tüm bunlar için; Avrupa’da iş kolunda çalışanların koşullarıyla karşılaştırma yaparsanız durumumuzun vehamet boyutunda olduğunu anlarsınız.
Tanıdığım ve tanımadığım, memlekette her yönüyle kadınlara iki kere cehennem olan bu çivisi çıkmış düzende kendi mücadelesiyle, inadıyla var olan bütün saygıdeğer savaşçı kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Ne kadar bastırılmaya, ne kadar engellenmeye çalışılırsa çalışılsın umut ve gelecek kadınların!
