Umutlar bir sonraki bahara

Enflasyonu en çok dar gelirliler ve yoksullar hissediyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) resmi enflasyon rakamını geçtiğimiz hafta sonu açıkladı. TÜİK’e göre nisan ayı enflasyonu baz alındığında, bir önceki yılın aynı ayına göre yani on iki aylık oranı yüzde 69.80. Sadece nisan ayında yaşadığımız artış yüzde 3.18. Bu yılın ilk dört ayında yaşadığımız toplam enflasyon ise yüzde 18.72’ye dayandı. Bunlar resmi rakamlar. ENAG’a ya da İTO’ya bakarsanız şartlar daha da ağırlaşmış durumda.DİSK-AR’ın TÜİK verilerinden yararlanarak yaptığı hesaplamaya göre resmi gıda enflasyonu ortalama yüzde 68,5 olarak gerçekleşirken emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 84,1 oldu. Üçüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 78,1 olurken, düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 89,5 ve en yoksul yüzde 20’lik gelir grubun gıda enflasyonu ise yüzde 107,6 olarak gerçekleşti.Yüksek gelir gruplarının daha düşük gıda enflasyonu hissettiği görülüyor. Dördüncü (yüksek) yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 65,5 olurken en yüksek gelir grubunun gıda enflasyonu ise yüzde 49,9 oldu. Böylece en yoksul gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 108 olurken, en yüksek gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 50 oranında kaldı. Bu durum enflasyonun gelir gruplarına, farklı toplumsal kesim ve sınıflara göre önemli ölçüde farklı hissedildiğini ortaya koydu.Görüldüğü gibi, dar gelirlileri ve yoksulları en çok gıda fiyatlarındaki artışlar zorluyor. Gelir düzeyi yükseldikçe enflasyondan özellikle gıda enflasyonundan etkilenme oranı bir hayli düşüyor. Bilindiği gibi Merkez Bankası, bu yılın sonu için yaptığı enflasyon tahmini yüzde 36 olarak belirlemişti. Daha sonra bu tahmin yüzde 40’lar düzeyine yükseltilmişti. Görülüyor ki; yılın ilk dört ayında yüzde 20’ye yaklaşan enflasyon ortamında tahminlerin tutması da zor görülüyor. Tablo çalışanlar açısından da sıkıntılı. Büro Emekçileri Sendikası Araştırma Merkezi (BES-AR), kamu çalışanlarının da yaşadığı enflasyonu araştırdı. Araştırmanın sonuçlarına göre TÜFE’de bir önceki aya göre yüzde 4,30, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 102,80 artış yaşandığı belirlenmiş. BES-AR’ın hesaplamasına göre ise 2024 yılı ilk dört ayında emekçilerin enflasyonu yüzde 22,10 oldu. Hesaplamaya göre kamu emekçileri, 2024 yılının daha ilk üç ayında ücretlerinde 7,10 puanlık enflasyon kaybına uğramış durumda. Bakın; İstanbul Planlama Ajansı (İPA), geçtiğimiz günlerde, İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımızın durumunu gösteren, Mart ayına ilişkin raporunu yayınladı. Rapora göre, İstanbulluların yüzde 52’si kredi kartı borcunun asgari veya daha az miktarını ödeyebilmiş.İstanbul’da kredi kartı sahiplerinin yüzde 33,9’u borcun asgari tutarını ödeyebildiğini belirtirken, yüzde 5,4’ü asgari tutar ile borcun tamamı arasında bir miktarda, yüzde 4,1’i asgariden az miktarda ödeme yapabildiğini beyan etmiş. Kredi kartı sahiplerinin yüzde 8,6’sı ise kredi kartı borcunu hiç ödeyemediğini ifade etmişİstanbulluların yüzde 17,9’u bazı ödemeleri yapamadığını ve borca girdiğini, yüzde 13,7’si ise aslında pek geçinemediğini, yüzde 47,4’ü kıt kanaat geçinebildiğini söylerken, katılımcıların yüzde 60,9’u satın aldığı gıda miktarının azaldığını, yüzde 97,8’i ekonomik sebeplerle gıda çeşidini azalttığını söylemiş.Vatandaşın durumu gerçekten çok sıkıntılı. Sıkıntılı sürece ilişkin yapılan açıklamalar da umut vermekten çok uzak. Ekonominin patronu olan Hazine ve maliye Bakanı Mehmet Şimşek,, Almanya’da Türk-Alman Ekonomi Gününde yaptığı konuşmada, “Türkiye’de enflasyon maalesef çok yüksek. Mayıs ayında yüzde 70’in üzerinde bir enflasyonla zirveyi bulacağız. Ama daha sonra uygulamaya koyduğumuz programla birlikte enflasyon hızlı bir şekilde düşecek ve 2026 yılında biz tekrar tek haneli enflasyona dönmüş olacağız. Uzun bir yolculuk ama başaracağız. Çünkü iyi bir programımız var.Bütçe açığı deprem nedeniyle geçen sene çok arttı. Deprem hariç bütçe açığımız yüzde 1,6, milli gelire oran olarak. Depremden dolayı yüzde 5,2. Geçen sene çok tedbir aldık. O tedbirleri almasaydık bütçe açığı çok daha yüksek olacaktı.Biz önümüzdeki yıllardan itibaren bütçe açığını deprem etkisi dahil kalıcı olarak yüzde 3’ün altına düşüreceğiz. Borcun da milli gelire oranını yüzde 35’in altında tutacağız. Yani Maastricht Kriterleri ile uyumlu olacağız” diyerek, uzun vadeli bir iyileşmeden söz etti. Dilimize yerleşmiş güzel bir söz vardır. Büyüklerimiz şöyle demişler “dereye su gelene kadar kurbanın gözü patlar.”