Olimpiyatlar sonrası yapılan seçimlerle göreve gelen yeni federasyon başkanlarının işi gerçekten çok zor.
Değişim ve yenilikte her zaman hayır ve güzellik olduğuna inanan biriyim.
Başkanlar çıtayı yükseltmek, beklentileri arttırmak ve kötü gidişatı sonlandırmak için geldiler.
Yıllardır başkanlık koltuğunu siyaseti kullanarak meşgul edenlerin seçilmemesi, kendilerine inanmayıp oy vermeyen ve sistem dışına itilmiş olanların ümitleri oldular.
Heyecan dolu bekleyiş devam ederken yeni başkanlar koltuğa henüz alışamadılar.
Yeni yönetimlerin amacı kurullar arasında koordinasyon ve istişareyi sağlamakla birlikte,
Mevcut başarının üzerine çıkarak imaj yenilemek,
Olimpiyatlarda bayanların yanında erkeklerde de madalya kazanmak,
Sporcu potansiyeli ve kulüp sayısını kriterler koyarak arttırmak,
Kulüplerle ilgili sahtecilik ve düzenbazlığı kimsenin cesaret edemeyeceği hale getirmek,
Eğitim çalışmalarına önem verip altyapıyı sistemsel hale getirmek ve milli eğitim il müdürlükleriyle koordine halinde olmak,
Özellikle altyapı çalışmalarına verilecek önemle branşların geleceğini şekillendirip, başarıyla tarih olacak veya başarısızlıkla camiadan uzaklaşacaklardır.
Geçmişte olduğu gibi…
Herkesin gözünün üzerinde olduğu bazı branşlardan boks, güreş ve tekvando federasyon başkanlarının işleri diğerlerine göre iki değil üç kat daha fazla olacağını düşünüyorum.
Güreş federasyon başkanı Taha Akgül ve Tekvando federasyon başkanı Bahri Tanrıkulu’nun muhteşem sporcu kariyerleri ve gençliğin idolu olmalarıyla sorumlulukları büyüktür.
Giden başkanların bazıları da kendileri gibi muhteşem sporculardı ama başaramadılar.
Boks federasyonu başkanı Suat Hekimoğlu’nun elit bir aileden boksa dâhil olması ve uzun yıllar kimsenin deviremediği başkanı yenerek koltuğa oturması dikkatleri üzerine çekti.
Başkanlar için zor olan ve riske girecekleri durumlardan bazıları;
Yöneticilik ve sporculuğun aynı şey olmadığının farkında olmamaları,
Sporcu kariyerlerine veya siyasete güvenerek başarının geleceğine inanmaları,
Çıtayı yükseltmek için en önemli adımın sporcu ve antrenörlerin eğitilmesi,
Okullar hariç yapılacak çalışmaların günübirlik olduğunun unutulması,
Sporcu, antrenör, kulüp ve hakemler arasında rekabetin oluşturulamaması,
“Hata yapma lüksümüz yoktur” vurgusunun verilmemesi yeni başkanları da riske sokacaktır.
Sporcunun çok olduğu yerde başarının yüksek olacağına inanmalı-inandırmalıyız.
Yabancılardan medet umacağımıza antrenörlerimizi zamana uygun eğitmeli, mesleki anlamda farkındalıklarını geliştirmeli, güvenmeli ve yetkilendirerek zaman tanımalıyız.
Yani “organizasyon yapmaktan ziyade organize olmayı başarmalıyız.”