Bozulma olgusu günümüzün en acil sorunlarından biri. Bugün küresel ölçekte tüm toplumlar bir bozulma krizinin eşiğinde ortak çözüm yolları arıyorlar. Hukuk, kültür, sanat, sağlık, ekonomi, çevre, insan hakları, demokrasi, etnik ve toplumsal cinsiyet meseleleri de dahil olmak üzere, önlenemez bir bozulmanın içinden geçtiğimiz günümüzde çağdaş sanat da bu olguların temsil edilebilme yollarını sorguluyor.
“Bozulma” olgusunun tüm hızıyla dünyanın gündeminde yer aldığı günümüz dünyasında, çağdaş sanat da, bu olguların temsil edilebilme yollarını sorguluyor. Bu kapsamda Düzce Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Resim ve Heykel Bölümü’nde lisans öğrenimlerine devam eden genç sanatçılar, sergide bozulma olgusunu; “Parça Beden”, “Konuşan Nesneler” ve “Çevre-Manzara-Mekan” gibi üç temel eksende irdeliyor. Genç sanatçılar, gerek kişisel dünyalarına yaptıkları içsel yolculuklarla, gerekse dış dünyaya yönelik gözlemleriyle çok yönlü bir bakış açısı sunuyor.
LÜTFİ ÖZDEN: ÇOKLU BİR BOZMA VE BOZULMA SÜRECİNDEN GEÇİYORUZDüzce Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Lütfi Özden sergi sürecini şöyle anlatıyor, “Bu sergi bizim Resim ve Heykel Bölümü lisans eğitiminin iki, üç ve dördüncü sınıflarını kapsıyor. Biz dönemin başı itibarıyla, yaklaşık bir yıllık hazırlık sürecinde atölye derslerinde bozulma diye bir ana kavram belirledik. Bozulma kavramını farklı sac ayaklarına oturtarak öğrencilere aktardık. Bunlar ‘nesnede bozulma’, ‘bedende bozulma’ ve ‘manzarada bozulma’ idi. Aslında hepimizin tanık olup içinden geçtiği çağdaki birçok travmayı kapsayan bir kavram bu. Ekolojik bozulmadan tutalım, nesne kullanımının hayatımızdaki yerine dek çok geçişli, çok hızlı kaybolan değerlerin yok olduğu bir hikayeden söz ediyoruz. Tam anlamıyla çoğunun düğüm noktası yine bozulmaya denk geliyor. Konsept öğrencilere de çok sirayet etti. Bozulma, çağdaş sanatın da güncelde çokça üzerinde durduğu bir konu. Çünkü hepimizin tanık olduğu meseleler. Bir buçuk-iki derecelik bir ısı artışının nelere mal olabileceğinin sonuçlarını yaşıyoruz. Düzce’de bir deprem yaşadık, altı şiddetindeydi; çok yıkıcı değildi ama ürkütücüydü. Bunların arkasındaki mesele sadece yeryüzünün kendi jeolojik hikayesi değil. Çin’deki beton üretiminin yıllık bazdaki ağırlığının bile dünya ekseninde sapmaları neden olduğu bir gerçek. Çoklu bir bozma ve bozulma sürecinden geçiyoruz diyebilirim. Dolayısıyla konunun çıkması zor olmadı, kendiliğinden geldi desem yeridir.”
‘BOZULMA YERELDEN BAŞLATILIYOR VE MERKEZ BUNU GÖRÜNÜR KILIYOR’Bozulmanın yerelden başladığına işaret eden Özden, şöyle devam ediyor;
“Düzce özelinde inanılmaz bir tabiatı yaşadığımızı söyleyebilirim. Doğanın kucağındayız, Düzce’nin Alplerdeki dokuya benzeyen bir tarafı var. Tarifsiz bir şey. O dokunun şu anda çok kuvvetli bir biçimde bozulduğuna tanık oluyoruz. Türkiye’nin en ağır kimyasal üretim fabrikalarından tutun çok çeşitli fabrikalara kadar orada konumlandırılmaya çalışılıyor. Haliyle öğrencilerle birlikte tanık oluyoruz. Bu doku da bizi etkiledi. Aslında proje bu yanıyla çok soyut da değil. Bozulma en çok yerelde başlıyor. Bozulma kıyıda köşede başlatılıyor ve merkez bunu görünür kılıyor. Merkeze bunu aktaralım istedik. Öğrencilerin yerel bazda yaşadıkları kentteki birebir temas ettikleri travmaların bir sonucu olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla biz öğrencilere bozulmayı bu anlamda farklı materyallerle de örgütlemeyi önerdik. Bir yanda sargı bezleri içinde pamuk dokuların sarıldığı bir eser; diğer yanda bir başka öğrencinin kendi bedeninden aldığı bakterileri yeniden çoğaltılarak oradaki değişim sürecini camlar üzerinde yeniden aktardığı işler görüyoruz. Bu değişken malzemeler de tam olarak ‘bozulma’ kavramına denk düştü ve öğrencilerin hikayelerini daha iyi formüle etmelerini olanak verdi. Bu da bizim için kılavuzluk anlamında çok motive edici bir güç oldu. Örneğin 17 yaşından beri göğü kanseri olan bir öğrencimiz var, birlikte çalıştığımız süreçte genetik yatkınlığın dışında bir hastalık olduğunu öğrendik. Kendi bedenindeki hikayeyle çalıştı. Bu anlamda obje-nesne etüdü yapmanın dışına çıktık ve çok kez ‘iyi ki bu sürecin içindeyiz’ dedik.”
Sergi yerelin ‘bozulan’ yankısına şahit olmak isteyen sanatseverler için 7 Haziran’a dek Cermodern’de açık olacak.