Yıkım mı, Uyanış mı?

Aldatılmak, insan ruhunun en kırılgan yerinden yaralanmasıdır. Birçok danışanım bu gerçekle yüzleştiği anı anlatırken, yaşadıkları duyguyu tek kelimeyle tarif eder: “Yıkıldım.” Ve gerçekten de öyledir. Aldatılmak, yalnızca bir kişinin sadakatsizliğine değil, aynı zamanda kurduğunuz hayalin, inşa ettiğiniz güvenin ve paylaştığınız geçmişin parçalanışına tanıklık etmektir.Psikolojik açıdan aldatılmak, değersizlik duygusunu, özgüven kaybını ve yoğun bir aşağılanma hissini tetikler. Kimi zaman da aldatılan kişi, yaşadığı travmayı kendine yöneltir: “Ben yetersizim, o yüzden oldu” düşüncesi zihni ele geçirir. Oysa aldatılmak, aldatılan kişinin eksikliğini değil, karşı tarafın sorumluluklarını yerine getirmediğini gösterir. Bu ayrımı yapmak, iyileşmenin ilk adımıdır.Peki neden bu kadar yıkıcıdır? Çünkü aldatılmak sadece kişisel bir mesele değildir. Toplumsal olarak da “terk edilme”, “sevilmeme”, “yerine bir başkasının tercih edilmesi” gibi inançlarla beslenir. Bu da duygusal yarayı derinleştirir. Oysa gerçekte birinin sizi aldatması, sizin değerinizin değil, onun duygularıyla baş etme biçiminin bir yansımasıdır.Terapötik süreçte aldatılmayı yaşayan bireyin en büyük ihtiyacı anlaşılmaktır. “Unut” ya da “takılma artık” gibi yüzeysel ifadeler, derin bir travmaya pansuman olamaz. Aldatılan kişi bazen sinirlenir, bazen özler, bazen hâlâ umut eder. Tüm bu çelişkili duygular iyileşme sürecinin doğal parçalarıdır.Aldatılmanın ardından gelen en zor soru genellikle şudur: “Affetmeli miyim?” Bu sorunun tek bir doğru cevabı yoktur. Çünkü affetmek bazen ilişkiyi sürdürmek anlamına gelir, bazen de sadece geçmişin yükünden özgürleşmektir. Buradaki asıl mesele, kendinizi hiçe sayarak değil, kendinize dönerek karar vermenizdir. Affetmek bir zorunluluk değil, bir seçenek olmalıdır. Ve bu seçeneğin temeli, kişinin neye ihtiyaç duyduğunu net bir şekilde görebilmesidir.Bazı ilişkilerde aldatma, zaten var olan bir kopuşun son adımıdır. Kimi zaman iletişimsizlik, duygusal ihmal ya da yıllar içinde biriken öfke ve uzaklık, aldatmaya zemin hazırlar. Bu demek değildir ki aldatmanın sorumluluğu paylaşılır. Ancak sağlıklı bir kapanış ya da olası bir onarım için, tüm tabloyu görebilmek önemlidir.Öte yandan aldatılmak, bazı insanlar için hayatın en büyük öğretmenlerinden biri olur. Kendisini yıllardır küçümseyen, değersiz hissettiren bir ilişkiden çıkma cesareti bulur. Sınırlarını fark eder. “Ben neye razı geliyorum?” sorusunu ilk kez sorar. Ve bu sorunun cevabı, kişisel dönüşümün kapılarını aralayabilir.Şunu unutmamak gerekir: İhanet sadece bir ilişkinin sonu değildir; bazen insanın kendisiyle yeniden tanışmasının da başlangıcıdır. Yaralar geçer, izler kalır. Ama o izler, hayatta nereden geçtiğimizi hatırlatan işaretlerdir. Kırıldığınız yerde yeniden filizlenebilirsiniz. Çünkü aldatılmak, sizi tanımlamaz. Siz neye izin verdiğiniz, kendinize nasıl sahip çıktığınız ve nasıl iyileştiğinizle tanımlanırsınız.Ve her iyileşme, önce kendinle yan yana durmakla başlar.