Bu konuda örneklerini bulmak için yazılı ve görsel medyaya göz atmak yeterlidir. Çevremizde de bunun örneklerini görmek mümkündür. Bireysel ve toplumsal olayları algılarken ve yorumlarken farklı farklı düşünceler ve kanaatler görülür.
Aynı durumu Politika arenasında da görmek, yaşamak mümkündür. Farklı bir fikre ve gruba mensup politikacının kendi akli istemleriyle değil, kendilerini yönlendiren, kontrol altında tutan gücün telkinleri, yön göstermeleriyle aynı olaya farklı tepkiler verdikleri görülür.
İnsan olarak hepimizi üzen Diyarbakır’da ki “küçük kız Narin” olayı Bazılarına göre aile içi vahşet, bazılarına göre de toplumsal çürümüşlük, bir başkasına göre de açıklanmayan/açıklanamayan bir başka neden diye tanımlanabilir.
Burada önemli bir tespit ortaya çıkıyor. Kişi karşılaştığı olayı, olayın oluş şekli ve nedenine göre değil kendi algısının yönlendirmesiyle yapıyor. Bunda da kişinin düşünsel ve ruhsal yapısının etkisi öne çıkıyor.
Farklı bir betimleme ile insanlar olayların tespit ve analizini yaparken çoğunlukta akıl, muhakeme, analiz gücünden destek almadan içinde bulunduğu ruhiyatın yönlendirmesiyle hareket ediyor. Bilinçle değil basit ve kolay yoldan, kendini yormadan sonuca gitmeyi tercih ediyor.
İnsanlar Diyarbakır’da ki olaya çözümleme yapmaya çalışırken basın ve televizyonlar kanalıyla kendine aktarılan bilgileri duygusal olarak yorumlayıp hedefi buna göre tespit ediyorlar.
Bu olay ve yorumlamalar yaşanırken, aynı günlerde televizyonda, Narin olayı kadar vahim, korkunç ve düşündürücü bir başka olay ikinci veya üçüncü plana atılabiliyor. “2 yaşındaki bir bebeğe öz annesinin sorumsuzluğundan ve vicdansızlığından kaynaklı olarak iki genç, 2 yaşındaki bebeğe yaptıkları cinsel istismar sapkınlığı fazla dikkat çekmiyor” ( Bebeği de kaybettik).
Bu her yönden vahim olayla, bu hasta ruhlu insanlarla ilgili ne televizyonlarda ne de basında yorumlar yapılmıyor ve bu tehlikeli ruh hastalığı ile ilgili önlemler alması gerekenlerden ses çıkmıyor.
Burada da yönlendirme ön plana çıkıyor. Yazılı ve görsel basının yönlendirmemesi nedeniyle bu olaya karşı sessiz duyarsız kalınabiliyor.
Sonuç olarak tüm anlatılan olaylardan yönlendirme yoluyla insanların duygu ve düşünceleri, öncüllerinde yönlendirmenin ağırlığı ortaya çıkıyor.
O zaman haberi verende, alanda, yayınlayanda sorumluluk duygusu ile hareket ederse, haberin muhatabı olanlarda yorumlarını aklın önderliğinden yararlanırsa daha uygun ve doğru olacaktır.