Üniversitedeyken seçmeli dersleri almanın zorunlu olduğunu öğrendiğimde çok gülmüştüm, yüksekten bir hicivle anlatmıştım sağa sola Aziz Nesin misâli. Hem bana seçme hakkı vererek güya özgürleştirip, sonra şunları seçmek zorundasın diyip kısıtlama getirmek. Yürü ama benim bildiğim yoldan. Çok tuhafıma gitmişti lâkin itirazsız kabule geçtik çünkü zorundaydık. Seçtiğimiz dersler zor değildi, sadece seçmeli derslerin emr’i vâki seçimi zor gelmişti bize…
Şimdilerde bir kavram daha var, aslında son yılların en bilindik iltifat klişesi :”Güçlü Kadın!”
Güç sözcüğünün Latince kökeninde en açıklanabilir hali: “-ebilmek” yani bir şeyi yapabilmek, yapabilmek için gereken enerji bütününü sağlamak. “Güçlü” ise “gücü olan, güce sahip” olarak açıklanıyor tdk’da.
Biri bana “güçlü kadınsın” dediğinde hoşuma giderdi önceleri, tebessümlü bir teşekkür eder karşımdakini abâd ederdim. Halbuki bir kadının ille de güçlü olmak gibi bir misyonu olmamalıydı. “Adamlığı kimselere bırakmayız!” diyen kadınlar topluluğu yerine; aklına fikrine ve zikrine değer verilen, ara sıra da olsa yüküne omuz verilen, hani bir şarkı vardı orada dediği gibi :
“sen üzülme ben varım!”dan hareketle her koşulda yanındayım diyip elinden tutulan mutlu kadınlar topluluğu yaratmak zor olmamalıydı, ne dersiniz böyle şeyler mümkün müdür halâ? Güçlüsün derken yüküne yük katmak yerine “güçlüyüz” diye bir destek çoğulu eklesek mi ne dersiniz?
Hiçbir şey demezsiniz çünkü kavramları başkasına atfetmek sizi sorumluluktan kurtarır. Kadın güçlü taraf olunca erkeğe o gücü övüp gölgesinde dinlenmek kalır. Tıpkı Deliliğe Övgü gibi…
Erk dünyasının son yıllardaki en akıllıca kamu yararı icadı denebilir buna. Yani “zor ama siz güçlü olmayı seçin, biz de ara sıra överiz sizi güçlü kadın der sıvazlarız o geniş omuzlarınızı, sizler de iltifat sanmaya devam edersiniz. Biz ne yaparsak yapalım siz güçlü olun. Biz yalan söyleriz, aldatırız, çocukları size bırakır ortalıktan kayıplara karışırız. Döveriz de söveriz de severiz de. Verdiğimiz sözlerden dönebilir, sıkıya gelince kaçar; hatta karşınızda “sen daha güçlüsün!” Diyerek hüngür hüngür ağlayabiliriz.” İşte tüm bunlar zorunlu seçmeliye dahil…
İlk zorunlu seçmeli dersimiz toplumun iltifat saydığı, çoğu kadının henüz farkında olmadığı ve maalesef çoğumuzun “güçlü kadın”imajınasyonunu korumak uğruna güç sendromu yaşayan kadınlar topluluğu haline getirildiği, ve buna mecbur bırakıldığı yadsınamaz bir gerçek; “ Sen güçlü kadınsın!”
Aslında bu iyi bir şey gibi dikte edilip, dile yerleştirilerek dayatma dediğimiz şeyin tam karşılığı oluyor ve bu güçlü halin tek başına ve her geçen gün içi boşaltılmış kavramlardan biri olarak hiçbir tarafa huzur ve mutluluk getirmediği de tecrübelerle sabitleniyor.
Şimdi örnekler verilebilir tarihteki kadın gücünden yahut güçlü kadınlar olarak tanımlanan kadınlardan bahsedebiliriz. Babası Kral kardeşi Prens ve sonunda Kraliçedir bazısı. Ya da orduları arkasına almış halkından destek görmüş kadın İmparatoriçeler. Bir zamanlar yedi düvele hükmetmiş kadın hükümdarlar. Okurken bile gurur duyduğumuz hemcinslerimiz. Güç zaten onlarlaydı, güç ya mirastı yahut bir tür ganimet. Hiç kimse onlara sen güçlüsün demedi, güçlendirdi, arkasında durdu, inandı ve süreçte o güçle sınamaya da cesaret edemedi.
Konuya bu açıdan bakıldığında günümüz kadını hiçbir tarihi karakterle karşılaştırılmayacak kadar çok daha üst güce ait tanımlaması yapılabilir. Kimlik arayışı, varlık ispatı ve var olma çabasının ötesinde insan olma ve yaşadığı hayatın hakkını vermeliyken kendi hakkına muhtaç ediliyor çoğu zaman. Kim tarafından? Kadına işine geldiğince güç atfeden yüce erk tarafından…
Eğitim durumu, kariyeri, dini inancı, siyasi görüşü hatta yaşadığı coğrafya ve ailesel aktarımları ne olursa olsun konunun geldiği noktada erk alemi (işlerine geldiği ölçüde ve kendi belirledikleri sınırlar içinde) sen güçlü kadınsın diyip işin sorumluluk gerektiren tarafından ustalıkla sıyrılıyor.
Demem o ki
Kadınlar tuhaf varlıklardır, neyin nasıl ve ne zaman olması ve olmaması gerektiğini çok iyi bilirler ve hissederler. Güçlüyüz doğru ve artık mutlu olma zamanı çünkü kadınların mutlu olmak da gelir ellerinden…
(İkinci ders bir dahaki bölümde güzellik üzerine)