Acı ama gerçek!

Emeklilerin sıkıntıları olanca ağırlığıyla sürüyor.En düşük emekli maaşının 10 bin liraya yükseltilmesi sıkıntıları bitirmekten öte daha da ağırlaştırdı. Kök emekli aylığının yarattığı karmaşayı çevremizdeki emeklilere anlatmakta sıkıntı çekiyoruz. Pek çok emeklimiz “düne kadar kök mök diye bir şey ortada yoktu şimdi nereden çıktı bu” diyorlar. Dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışıyoruz. Emekliler, acilen seyyanen yapılacak bir maaş artışı istiyorlar. Bir ülkede, çalışan memuru ile çalışan işçisi farklı, memur emeklisiyle, işçi ve Bağ-Kur emeklileri farklı farklı kriterlere göre maaş alıyorlarsa ve aralarında aldıkları maaşlar nedeniyle bir uçurum varsa bunu kimselere anlatamazsınız. Sözde tüm sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı altında topladılar. Toplarken de, maaşlarda adaletli bir yapı kurulacağını söylediler. Ama, aradan geçen süre içinde gördük ki; adaletten yana kimsenin payına bir şey düşmedi. Bağ-Kur’lu çalıştığı süre bakımından uzun yıllar boyunca prim ödüyor, ama gerektiği kadar emekli maaşı alamıyor. İşçinin maaşında anında yerinde kesinti yapılıyor, yıllar yıllar boyu çalışıyor, emekliliğinde rahat bir yaşam sürdürmek amacıyla yüksek primler ödüyor ama ortada yine mağdur edilen kesimlerin başında geliyor. Memur emeklileri de, daha maaşlarını görmeden primleri sosyal güvenlik kuruluşuna yatıyor, onlarda kötünün bir parça iyisi bir maaş alıyorlar.Şimdi sormak istiyorum. Bizlerin maaşlarına göre, prim ve vergilerimizi sizler belirliyor, ona göre de kesinti yapıyorsunuz. Şimdi neyin hesabını yapıyor da bu insanları perişan ve mağdur ediyorsunuz?Ülkemizde çok geniş bir işçi emeklisi kesimi intibaklardan dolayı eksik maaş alıyorlar. 2002 yılına kadar olan kesimin intibakları verildiği halde bu yıldan sonra olanların intibakları tüm çabalara karşın verilmiyor. Diğer önemli konu da, maaş bağlanma oranlarında yaşanıyor. Yüzde 70’lerden yüzde 30’lara kadar gerileyen bir maaş bağlanma oranıyla karşı karşıyayız. Son yıllarda maaş bağlanma oranlarında yaşanan bu gerilemenin ikna edici bir açıklaması bugüne kadar yapılmış değil. Oysa herkesin ödediği prim kesintisi belli, çalıştığı yıl belli ama herkesi aynı torbanın içine koyarak standart bir maaş bağlanma sistemi uygulanıyor. Bu nasıl bir mantıktır. İnanın bunu bu kurumları yönetenler de bilmiyorlar. Adam en yüksek seviyeden prim ödemiş, binlerce gün çalışmış, ama kendisinden daha düşük prim ödeyen ve daha az hizmeti olandan daha düşük bir emekli maaşına mahkum ediliyor. Ülkemizde, emekli maaşları her zaman asgari ücretin üzerinde olurdu. Bu durum, çalışanları emekliliğe yönlendirirdi. Ama aradan geçen yıllar en düşük emekli maaşını, o da Hazinenin katkısıyla 10 bin liraya, asgari ücreti de 17 bin 2 liraya getirdi. Şimdi de yeni meselemiz, bayram ikramiyelerinin kaç lira olacağına endekslendi. İkramiye demeye bin şahit lazım. Emeklilere verilen ancak ve ancak “bahşişten” öte bir anlam taşımıyor. Verilecek para ister üç bin lira isterse beş bin lira olsun. Bir anlam taşımıyor. Sadece o ay içinde faturalar bir parça daha kolay ödeniyor o kadar.Emekliler artık kendilerine gereken önemin verilmesini istiyorlar. Bugün için, ülkemizde 16 milyon emeklimiz var. Aileleriyle birlikte Türkiye nüfusunun üçte birini temsil ediyor bu insanlar. Devleti yönetenler, aşama aşama emeklilerin yükünden kurtulmak istiyor. Bunun içinde alternatif emeklilik projeleri gündeme geliyor. Sigorta kuruluşlarının, “ikinci emeklilik” adı altında sunduğu poliçeler ne yazık ki bugüne kadar bekleneni vermedi. İkinci emeklilik hayaliyle poliçe satın alanlar, büyük bir düş kırıklığına uğradılar. Kendilerine verilen komik rakamlarla size ikinci emeklilik sunuyoruz diyenlerden ikinci bir darbe yiyenler şimdi dört elle elde ettkilerine sarılmış durumdalar. Rahmetli Turgut Özal, emekliler için “beş yıl maaş alsınlar” yeter diyordu. Yani, mezarda emekliliğe ilk sinyali veren de oydu. Günümüzde bu durum değişmedi. Yaş haddinden emekli olacaklara aynı mantıkla yaklaşılıyor. Durum böyle devam ederse ne olur diye soracak olursanız. Açık seçik ifade edeyim. Yakın bir gelecekte, evlerini, sağlıklarını kaybeden, ambalaj kağıtları üzerinde, sokakta yatan, çöplerden bulduklarını yiyen emekliler göreceğiz. Acı ama, gitmekte olduğumuz nokta ne yazık ki bu. Ülkelerinin kalkınması için yıllarını heba eden bu insanları bu duruma düşürmeyin. Tüm siyasi partiler, TBMM çatısı altında ya da dışında kalan tüm partiler, emeklilerin durumunu düzeltecek somut adımlar atın ve bu milyonların göz yaşlarını durdurun!