Ulusal Sütçülük Kongresi’nin 3.sü Ankara CerModern’de düzenlendi. Karma Grup organizasyonuyla gerçekleşen kongrede akademi ve sektör liderleri bir araya geldi. ‘Sürdürülebilirlik perspektifinden süt endüstrisinin geleceği’ ana temasıyla düzenlenen etkinliğe Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Orta Asya Alt-Bölge Ofisi (FAO) Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu da katıldı. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü ve Süt Akademisi ortaklığı ile düzenlenen kongrenin ana sponsorluğunu İçim Süt üstlenirken, Pınar Süt, Unilever, Schneider Electric ve Aromsa temsilcileri de ‘Süt Endüstrisinde Sürdürülebilirlik’ başlığıyla örnek uygulamaları katılımcılarla paylaştı.
Kongrenin açılış konuşmasını Düzenleme Kurulu Başkanı Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barbaros Özer yaptı. Kongrenin ana temasının ‘Sürdürülebilirlik perspektifinden süt endüstrisinin geleceği’ olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özer, “Temamız sürdürülebilirlik ama bunun içi ne kadar doldurulabilir hep birlikte kafa yormak için buradayız bugün. Kağıda döktüğümüz zaman güzel raporlar hazırlıyoruz ama bunların ne kadarını hayata geçiriyoruz bakmamız gerekiyor. Uluslararası gıda devlerinin bile 2012-2015’te önlerine koydukları sürdürülebilirlik hedeflerinin 2020 itibariyle ne kadar gerisinde olduğunu söylüyorlar. Yani sürdürülebilirliğe raporlar üzerinden değil hayata geçirme stratejileri üzerinden yaklaşmak gerekiyor, bu perspektifle süt endüstrisine yaklaşacağız” dedi.
SÜT ÜRETİCİLERİNE KALİTE TEŞVİKİ VERİLMELİTürkiye’nin sütçülük anlamında üretim gücünün yüksek olduğuna değinen Özer, üretilen sütün yarısından verim alamamanın sıkıntısının yaşandığına dikkat çekti. Prof. Dr. Özer konuşmasında şunları söyledi:
“Bu tartışmalar 35 yıldır devam ediyor. 35 yıl önceki politikaların halen devam ettiğini gösteriyor bu sonuçlar. Bunun yanı sıra sütün, sütçülüğün kalitesine dair sorunlar yaşıyoruz ve bunu da bir türlü aşamıyoruz. İyi niyetli yaklaşımlar var ama bu kalitenin artması için yeterli olmuyor. Bu senenin başında başlayan bir uygulama süte yağ içeriği ve protein üzerinden bir kalite teşviği verilmesi. Düşünüyorum sütün yağ ve protein içeriği ile devlet neden ilgilensin bu özel sektörün işidir. Ama anayasada bulunan halkın sağlığını koruma üzerinden bir teşvikten bahsediliyorsa, ben olsaydım somatik hücre sayısına, antibiyotiğe odaklanan bir teşvik sistemini gündeme alırdım. Bu tarz çelişkileri giderebilmek bizim önceliklerimiz içerisinde olmalıdır.”
Antibiyotiğin Türkiye’de ciddi bir sorun olduğunu belirten Prof. Dr. Özer “Bu sorunun çözümüne yönelik önemli adımlar atılmasına rağmen halen yetersiz. Kulak küpesi uygulaması ile antibiyotik uygulamasındaki usulsüzlüklerin ve yanlışların önüne geçilmesi için çaba harcanıyor. Başka bir sorunumuz da Türkiye’de yüzde 69-70 düzeyinde hayvan yetiştiricisi 10 başın altında hayvan sayısına sahip. Bu üreticilerin belirli hijyenik pratikleri uygulaması için eğitimlerden geçirilmelidir, bu sütün kalitesini de etkileyecektir” dedi.
6 MİLYAR İNSAN SÜT ÜRÜNLERİNİ TÜKETMEKTEBirleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Orta Asya Alt Bölge Ofisi (FAO) Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu da kongre de bir konuşma gerçekleştirdi. Gutu şunları söyledi:
“Süt dediğimiz zaman çocuklarımızın gülen yüzü geliyor aklıma. Bu da sürdürülebilirlik kavramının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor bize. Biliyoruz ki 6 milyar insan süt ürünlerini tüketmekte. Bu insanların çoğu da gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor. Öyle ki 250 miligram tam yağlı inek sütü 5-6 yaşlarındaki bir çocuğun günlük protein ihtiyacının yüzde 48’ini karşılamaktadır. Öte yandan yine aynı çocuğun ihtiyaç duyduğu kalsiyum, magnezyum, selenyum, B12 gibi besinleri de sunmaktadır.
Geçtiğimiz 30 yıl içerisinde süt üretimi yüzde 59 oranında artış göstermiştir. Küresel süt üretiminin başını Hindistan çekiyor. Olumsuz iklim koşulları ve yoksulluk nedeniyle Afrika süt üretiminde son sıralarda yer almaktadır. Bugün dünya genelinde 150 milyon hane halkı geçimini süt üretiminden sağlamaktadır. Pek çok gelişmekte olan ülkede süt küçük ölçekli üreticiler tarafından üretilmektedir, bu da hane halkının ekonomisine destek sağlamaktadır. Burada bir örnek vermek gerekirse 1960’lardan bu yana gelişmekte olan ülkelerde kişi başına süt tüketimi nerdeyse 2 katına çıkmış. Süt ve süt ürünleri üretiminde kadının yerine değinmeden geçemeyeceğim. Özellikle sürdürülebilirlik konuşuyorsak kadının yerini mutlaka konuşmalıyız. FAO süt üretimine dair çalışmaları özveri ile desteklemeye devam edecektir. Tarımsal ve ekonomik yapısını destekleyen başlıca geçim kaynağıdır. Kültürel mirası da korumaktadır. Özel sektör yatırımlarını görmek de bizim için çok önemlidir. “