Bilim bu kadar mı kötü bir şey?

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından düzenlenen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), geçtiğimiz yıllarda ağır bir şekilde yaşadığımız pandemi nedeniyle, dünya genelinde matematik ve okuma alanında gerileme olduğunu gösteriyor.
OECD, 37 üye ülke ve 44 ortak ülke kapsamında düzenlenen PISA testine ilişkin sonuç raporuna  göre, Almanya, Hollanda ve İzlanda’da, 2018’te yapılan teste kıyasla, matematikte yaklaşık 25 puanlık bir düşüş görülürken, dünya genelinde ise 15 puanlık bir düşüş kaydedildiğine dikkat çekiyor.
Matematik alanında 69 puanla en büyük düşüşü gösteren Arnavutluk’u, 39 puanla Ürdün’ün takip ediyor. Okuma konusunda ise dünya genelinde ortalama 10 puanlık düşüş yaşanıyor. Türkiye’nin PİSA içindeki durumunu gelin hep birlikte satır başlarıyla değerlendirelim.
–         Ülkemizin, 2003 yılından bu yana katıldığı PISA araştırmasının 2022 raporuna göre katılımcı 81 ülkenin matematik alanındaki ortalama puanı 438 olurken 37 OECD ülkesinin ortalama puanı 472 olarak tespit edildi. Türkiye’nin matematik alanındaki ortalama puanı ise 453 olarak ölçüldü.
–         Türkiye bu puanla Yunanistan, Şili, Meksika, Kosta Rika ve Kolombiya olmak üzere beş OECD ülkesinin de olduğu toplam 42 ülkeden daha yüksek performans gösterdi ve 39. Sırada yer aldı.
–         Türkiye fen alanında 81 ülke arasında 34’üncü, OECD ülkeleri arasında 29’uncu sırada yer alırken okuma becerileri alanında ise sırasıyla 36’ncı ve 30’uncu olabildi.
–         Türkiye’de matematik alanında öğrencilerin yüzde 61,3’ü, fen alanında yüzde 75,3’ü ve okuma becerileri alanında yüzde 70,7’si asgari performans düzeyine ulaşabildi. 
–         Üst performans düzeyindeki öğrenci oranları ise matematik alanında yüzde 5,4, fen alanında yüzde 4, okuma becerileri alanında yüzde 1,9 oldu.
Araştırmada öğrencilerin başarı puanlarının yanı sıra genel durumları da değerlendiriliyor. Buna göre;
–         Türkiye’de yaklaşık her on öğrenciden üçü okulda kendini yalnız, dışlanmış gibi ve okula ait değilmiş gibi hissettiğini bildirdiği tespit edildi. 
–         Her on öğrenciden yedisi ise kendini okula ait hissettiğini, diğer öğrenciler tarafından sevildiğini ve diğer öğrencilerle kolaylıkla arkadaşlık kurduğunu bildirdi.
Bu PİSA dedikleri şey neden önemli, niye tüm ülkeler burada başarılı olmak istiyor bir de ona bakalım.
“Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma.
PISA’nın temel amacı, öğrencilerin okulda öğrendikleri bilgi ve becerileri günlük yaşamda kullanma becerisini ölçmek. PİSA ile ayrıca gençleri daha iyi tanımak; onların öğrenme isteklerini, derslerdeki performanslarını ve öğrenme ortamları ile ilgili tercihlerini de daha açık bir biçimde ortaya koymak da hedefler içinde yer alıyor.
PISA’da zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15 yaş grubundaki öğrencilerin; Matematik okur-yazarlığı, Fen Bilimleri okur-yazarlığı ve Okuma Becerileri konu alanlarının dışında, öğrencilerin motivasyonları, kendileri hakkındaki görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili veriler toplanıyor.
PISA araştırmasında kullanılan “okur-yazarlık” kavramı, öğrencinin bilgi ve potansiyelini geliştirip, topluma daha etkili bir şekilde katılmasını ve katkıda bulunmasını sağlamak için yazılı kaynakları bulma, kullanma, kabul etme ve değerlendirmesi olarak da tanımlanıyor.
Türkiye PİSA değerlendirmelerinde yapılan her araştırma sonrasında, bir öncekine göre daha düşük bir başarı grafiği çiziyor. Araştırmaya, bardağın boş tarafından bakanlar sonuçları hüsran olarak değerlendirirken, dolu tarafından bakanlar ise birkaç kritere bakarak başarı öyküleri yazıyorlar.
Ülkemizde eğitim düzeyin her geçen yıl, bir öncekine göre geriliyor. Okullarımızın ve eğitim durumumuzun hali tam anlamıyla perişanlık sergiliyor. Sabahın karanlığında okula giren çocuklarımız, gecenin karanlığında evlerine dönen gençlerimizden bu sistem içinde bir başarı beklemek ham hayalden öte bir anlam taşımıyor. Tüm çocukları imam hatipli yapmak için gösterilen gayretlerin bir kısmı çağdaş bir eğitim için harcanmış olsaydı bugün PİSA’da çok daha başarılı sonuçlara ulaşabilirdik.
Hiçbir formasyon eğitiminden geçmemiş, din görevlilerini ÇEDES Projesi adı altında “bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; millî, ahlaki, insanî, manevi ve kültürel değerlere göre” öğrenci yetiştirmek üzere okullara sokmanın nasıl bir mantığı olabilir anlamakta güçlük çekiyorum.
Okulda olması gereken saatlerde ÇEDES kapsamında cami temizletmek, mezarlıkta çöp toplatmak eğitimin neresinde yer alıyor, bir bilen varsa bize de anlatsın, biz de eksikliğimizi giderelim.  Gerçeklere dönsek ve bilimin ışığında çocuklarımızı yetiştirmek için zararın neresinden dönsek evladır. Aksi halde üç yıl sonraki PİSA değerlendirmesinde bugünkü yerimizi mumla ararız.