Bilmek istiyoruz!

Ülkemizde; göçmen, mülteci ya da sığınmacı adı altında bulunan insan sayısı hakkında kesin bir bilgimiz yok. Resmi makamlar, ellerindeki bilgilerle bazı rakamlar veriyorlar ama bu rakamlar kaçak yollardan ülkemize girenlere ait verileri kapsamıyor. Televizyon ekranlarından sizler de onlarca kez görmüşsünüzdür. Bir TIR yol ortasında duruyor, dorsesinin örtüsü açılıyor ve içinde karınca sürüsü gibi birçok insan yola atlayıp, gecenin karanlığında ortadan kayboluyor.İşte bu şekilde ülkemize girenler kaçak olarak nitelendiriliyorlar. Sınırlarımızdan normal yollardan giren göçmen, sığınmacı ya da mülteci statüsündeki insan sayısının ise 4 milyon civarında olduğu hesaplanıyor. Diğerleri ile birlikte bu rakamın bunun iki katını aştığı iddia ediliyor. Bu insanların başında ise Suriyeliler geliyor. Kimilerine göre, 7 milyon kimilerine göre de 5 milyon civarında Suriyeli ülkemizde yaşıyor. Ülkemize ilk gelenlerin bir kısmı çeşitli yollardan kapağı Avrupa ülkelerine attılar. Parası olanları, meslek sahibi olanları da çeşitli ülkeler ihtiyaçlarına göre aldılar ve ülkelerinde istihdam ettiler. Bize kalanların bir kısmı ise, burada işyeri açtı, iş-güç sahibi oldular. Ülkemizin maliyesine ne kadar vergi veriyorlar, işyerleri vergiye tabi mi bilen yok. İçlerinde işlerini o kadar büyütenler var ki, yanlarında yüzlerce işçi çalıştırıyorlar, ama hiçbiri Türk işçi istemiyor. Türkiye olarak bu insanlara bu zamana kadar 50-75 milyar dolar asında bir harcama yaptığımız da çeşitli ortamlarda dillendiriliyor. Bizim için oldukça yüksek bir bedel. Karşılığını alabiliyor muyuz derseniz ne yazık ki buna da olumlu bir cevap vermek mümkün değil. Bu insanlar için kayıtlı olanlara sadece sağlık alanında verilen hizmetlerin kısa bir dökümünü vereyim sizlere. 3 milyon civarında ameliyat yapılmış, 100 milyon civarında poliklinik hizmeti verilmiş, bunların içinden de 4 milyonu da yatan hasta hizmeti almış. Bu ülkeye yıllarca hizmet vermiş, vergisini ödemiş, vatani tüm görevlerini yapmış vatandaşlarımıza sınırlı hizmet verilirken, milyonlarca göçmene, sığınmacıya ve mülteciye hizmette sınır tanınmamış.Bu insanların varlıkları artık ekonomik dayanma gücümüzü aşmış durumda. Suriyelisi, Afganlısı, İranlısı, Iraklısı, Pakistanlısı ve Afrika’nın tüm ülkelerinden gelenlerin ihtiyaçlarını karşılamak daha ne kadar mümkün olacak. Ülke olarak ekonomik bir darboğazdan geçiyoruz. Bunu sadece bizler söylemiyoruz, bunu ülkeyi yönetenler de ifade ediyorlar. Enflasyon ve onun sonucu olan hayat pahalılığı artık katlanılacak boyutları aştı. Asgari ücret masalarında kuruş hesabı yapılıyor. Ülkenin memuru, emeklisi, dul ve yetimi perişan halde. Bunda ülkemize sığınan, ülkemize kaçak yollardan giren bu insanların hiç mi günahı yok. Sadece ekonomik boyutları da etkilemiyor ülkemizi. Kaçak yollardan ülkemize giren özellikle Afganistanlıların tamamının erkek, genç ve sağlıklı olması bir tesadüf olabilir mi? Bu insanlar ülkemizin bekası için bir tehdit teşkil etmiyor mu? Eşlerini iç savaşta kaybeden Suriyeli kadınların özellikle doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde ikinci, üçüncü eş olarak vatandaşlarımızla evlenmelerine ilişkin bir istatistik tutuluyor mu? Ülkemizde doğan Suriyeli çocuklara sınırlarımız içinde doğduğu için vatandaşlık veriyoruz. Bir süre sonra bu çocuklar büyüdüklerinde ne gibi sosyal sorunlara neden olacaklardır hiç hesaplanıyor mu? Ülkemizde bulunan sığınmacıların, mültecilerin ve göçmenlerin eğitim çağındaki çocuklarına ne kadarına eğitim veriliyor, çocuk işgücü olarak bunların kaçı ilkel şartlarda çalıştırılıyor?Soruları sayfalarca uzatmak mümkün. Elbette ki, birtakım çalışmalar da yapılıyordur. Ama bu ülkemiz vatandaşlarının tedirginliğini gidermiyor. Çeşitli yollardan ülkemize girdikleri bilinen bu insanlardan 11 bini bugün işledikleri çeşitli suçlardan dolayı cezaevlerinde tutuklu bulunuyorlar. Bir kısmı ise işledikleri suçların türüne göre mahkum vaziyetteler. Peş peşe yakalanan, çeşitli ülkelere mensup mafya örgütleri ve çeteler için bu durum bulunmaz fırsatlar yaratıyor. Zaten, ülkemizin de bir suçlular cenneti haline gelmesinde yaşadıklarımızın büyük bir etkisi olduğu kanısındayız. Bir ülke tek kurşun atılmadan ancak böyle istila edilebilir. İçişleri Bakanlığımız her sabah, tamamlanan operasyonlarla ilgili açıklamalarda bulunuyorlar. Bizler, bunca zaman nasıl bir tehditle iç içe yaşamışız, ancak son birkaç aydır öğrendik. Canımız, sevdiklerimiz, malımız sadece Allah’a emanetmiş yeni yeni anlıyoruz. Ülkemizde bir beka sorunundan bahsediliyorsa, öncelikle bu konuların süratle ele alınıp, zaman geçirilmeden çözüme kavuşturulması gerekiyor. Saçı bitmemiş bebelerin rızkından daha ne kadar kesip, bu insanları beslemeye devam edeceğiz bilmek istiyoruz.