İsrail’in, Gazze’de, Filistinlilere karşı başlattığı soykırım neredeyse iki ayın sonunda birkaç günlüğüne de olsa şimdilik kaydıyla durdu. Dileğimiz bu sürecin, kesintisiz devam etmesi ancak, İsrail’in geçmişte de yaptığı gibi en ufak bir bahaneyle yeniden bölgede katliama girişmesini görürsek de hiç şaşmayalım.
Aradan geçen süre içinde Filistin’de hayatını kaybedenlerin sayısı 15 bine yaklaştı ve ne yazık ki hayatını kaybedenlerin büyük bir çoğunluğu çocuk, kadın, yaşlılardan oluşuyor. Tüm dünyadan ise halkların tepkisine karşın, ülkelerini yöneten siyasilerin gelişmelere seyirci kalmaları İsrail’i ve onun kanlı katili Netanyahu’yu cesaretlendirmeye devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da belirttiği gibi bu bir savaş değil. Bu bir devlet terörü. Çünkü İsrail’in ağır silahlı katillerine karşı savaşacak tek bir asker bile yok. Karşılarında, çocuklar, kadın, yaşlılar ve sivil gençler bulunuyor. Bu caniler hava karardıktan sonra hedef gözetmeksizin tüm sivil yerleşim bölgelerini vuruyorlar. İsrail’in “Canınızı kurtarın, güneye gidin” baskısına boyun eğenleri de yol boyunca vuruyorlar.
Bu devlet terörünün baş sorumlusu İsrail ile ABD’ yi yönetenlerdir. Buna, Avrupa Birliği ülkelerinin yöneticileri de seyirci kalarak çanak tutmaktadır.
ABD ve AB ülkelerinin yöneticileri bu katliama çanak tutarken, İslam alemi ne yapıyor ona da bakmakta yarar var.
İslam Kalkınma Örgütü’nün geçtiğimiz günlerde yaptığı toplantı sonrası yayınlanan sonuç bildirgesinde dişe dokunur tek bir karar çıkmadı. 31 madde halinde yayınlanan sonuç bildirgesinde ne İsrail’e ne de destekçilerine net bir yaptırım kararı alınmadı. Zaten aksini de beklemek yaşadıklarımıza baktığımızda mümkün değildi.
Örgütün lider ülkelerinden Suudi Arabistan, soykırım başladığı ilk günlerde üç ay sürecek olan bir festival başlattı. Festival tüm yaşananlara karşın olanca hızıyla sürüyor. Biz de Türkiye olarak bu festival kapsamında Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanacak süper kupayı bu ülkede yapacağız. Unutmadan bir de, İsrail sermayesi olduğunu düşündüğümüz bazı ürünlere karşı geliştirdiğimiz protestolar var ki, tam evlere şenlik. Mercedes firması da İsrail’e açıktan destekte bulundu ama, bakıyoruz kimse bu firmanın ürettiği araçlara binmekten vazgeçmiyor.
Suudi Arabistan böyle de diğerleri çok mu farklı. Gelişmeleri Türkiye dışında izleyen, müdahil olan başka bir ülke yok. Gidin bakın körfez ülkelerinde hayat normal seyrinde devam ediyor. Sadece Mısır, soykırım sınırlarına dayandığı için işin içinde yer alıyor.
Şimdi söyler misiniz İslam Alemine bakıp bunun bir “hilal-haç” savaşı olduğunu söyleyebilir misiniz?
Bugüne kadar İslam aleminden adam akıllı tek bir yaptırım kararı çıkmadı. Bu gidişle de çıkacağı yok.
Batı dünyasında ise, soykırım aleyhtarı gösteriler her geçen gün yoğunlaşarak artıyor. İspanya, saldırının başladığı ilk günden bu yana İsrail’e karşı birçok yaptırım kararı aldı. Fransa’da, İtalya’da, İngiltere’de, Almanya’da ve de ABD’de bu ülkelerin yöneticileri tarafından konan tüm yasaklara karşın sokaklarda büyük gösteriler yapılıyor. Kanada Başbakanı Justin Trudeau, gittiği restoranda, orada kendi vatandaşları tarafından “elleri kanlı katil” protestolarıyla karşılaşıyor ve tek lokma yiyemeden restoranı terk etmek zorunda kalıyor.
Örnekleri çoğaltmak mümkün!
Şimdi bu yaşananlara bakarak, yapılan soykırımı, Müslüman-Hıristiyan Savaşı olarak nitelendirmek ne kadar doğru olacaktır? Buna benzer bir soykırımı da Yugoslavya dağıldıktan sonra Bosna-Hersek’te yaşamıştık.
Avrupa’nın göbeğinde, Bosnalılara karşı başlatılan soykırıma, yine din açısında bakmış ve yıllarca süren bir katliama “soykırım” diyemediğimiz için binlerce çocuk, kadın genç yaşlının öldürülmesini önleyememiştik. Yine böyle bir açmazın içine doğru sürükleniyoruz. Yaşananlar bir soykırımdır, yaşananlar devlet terörüdür ve asla bir savaş olarak nitelendirilemez.
Avrupa’da, ABD’de ve Kanada’da, yaşananlara tepki gösterenlerin Hıristiyan olduğunu unutmamalıyız. Çünkü, bu insanlar da yaşananlara “soykırım” gözüyle bakıyorlar. Burada hayatını kaybeden, daha ayını doldurmamış bebekleri, korkudan titreyen çocukları, kanlar içinde hayatını kaybederken bile çocuklarını korumaya çalışan anneleri, nineleri, dedeleri, gençleri sadece Filistinli oldukları için katledildiklerini unutmamalıyız. Gözünü kan bürümüş, bir insanlık suçu olan” soykırım”ı gerçekleştirenleri yargılamak ve hak ettikleri cezalara çarptırılmalarını sağlamak, hayatını kaybeden Filistinlilere ödenmesi gereken bir borçtur.