Bugün 6 Şubat!

6 Şubat 2023 ülkemizin yaşadığı en kara günlerden biri olarak tarihe geçti. Asrın Felaketi olarak nitelendirilen deprem felaketinde resmi rakamlara göre 55 bine yakın vatandaşımızı kaybettik. 120 bin kilometrekarelik alanda 11 il, 124 ilçe, 6 bin 929 köy ve mahallede, ağır yıkımlara neden olan bu depremlerde kayıplarımız resmi, net rakam 53 bin 537 olarak açıklandı. 107 bin 213 vatandaşımız da çeşitli şekillerde yaralandı. Kahramanmaraş merkezli depremlerde 14 milyon vatandaşımız doğrudan etkilendi ve etki alanı bakımından dünya literatürüne geçti.Depremin açtığı maddi yaraların sarılması için Türk Kızılay ve AFAD öncülüğünde başlatılan kampanyalarda, 128 milyar 949 milyon lira bağış toplandı ve bunun 79 milyar 263 milyon lirası yine deprem bölgesinde harcandı. Deprem bölgesinde 2 milyon 302 bin binada ve 6 milyon 227 bin bağımsız bölümde hasar tespiti yapıldı. 60 bin 421 acil yıkılacak ve yıkık binanın enkazı, iki ay gibi kısa bir sürede kaldırıldı. Ağır hasarlı 200 bin 401 binadan 166 bin 602’sinin enkazı bugün için kaldırılmış durumda. Şu ana kadar enkaz kaldırma işleminin yüzde 91’i tamamlandı. Geriye kalan enkaz kaldırma süreçleri de devam ediyor.Depremde evlerini kaybeden vatandaşların hak sahipliği sürecinde, 389 bin konut, 40 bin 658 iş yeri ve 11 bin 531 ahır olmak üzere toplam 441 bin 567 hak sahipliği belirlendi. İl, ilçe ve kırsal alanda toplam 250 bin bağımsız bölümün ihalesi yapıldı. Deprem haftası süresince tamamlanan konutların ve işyerlerinin dağıtımına başlanacak.Bugüne kadar, gerek devlet, gerekse belediyeler ve çeşitli kuruluşlar bölgede tüm varlıklarıyla aç ve açıkta kalan vatandaşlarımızı biran önce bir dam altına sokmak için çaba sarf ediyorlar. Yapılanlara yeterli demek elbette ki mümkün değil. Bölgeden halen yoğun şikayetler ve talepler gelmeye devam ediyor. Burada Hatay’a özel bir bölüm açmakta yarar var. Depremin merkez üssü her ne kadar Kahramanmaraş ise de en büyük yıkım Hatay’da yaşandı. Bugün Hatay’da halen yıkılmayı bekleyen, gelip-geçenlere tehlikeli anlar yaşatan yüzlerce konut ve işyeri bulunuyor. İnsanlarımızın büyük bir kısmı halen çadırlarda. Özellikle kış aylarını yaşadığımız bu günlerde, konteynerlerde yaşanan ısınma problemi nedeniyle binlerce kişi çadırlarda kurdukları sobaların etrafından yaşam mücadelesi veriyorlar. Ülkemizin önemli bir tarım ve hayvancılık kenti olan Hatay’da, depremzedelerin yaşadıkları yerlerde bir hayli uzaklarda kurulan konteyner kentlere gitmeleri ve evlerini, bahçelerini, bağlarını ve hayvanlarını bırakmaları mümkün değil.Bu nedenle, ağırlıklı olarak çiftçilik yapan Hataylıların devletten istekleri, yaşadıkları yerlerde yeni bir hayat kurabilmeleri için gerekli desteklerin sağlanması yönünde. Yani bu insanlar, oluşturulan yeni yerleşim yerlerine gitmek orada yeni bir hayata başlamayı düşünmüyorlar. Aynı zamanda önemli bir turizm kenti olan Hatay’da Suriye’den gelen sığınmacılar da ayrı bir sorun teşkil ediyor. Kenti terk edenlerin yerlerine adeta “çöken” bu insanlarına karşı tedbirlerin süratle alınması gerekiyor. Kenti terk etmeyen vatandaşlarımız ile sığınmacılar arasında her geçen gün biraz daha tırmanan bir gerginlik söz konusu. İşin bir de yasal yönü var doğal olarak. Bunca yıkıma ve bunca can kaybına neden olan sorumluların tutuklanması ve yargılanmasında yaşanan gecikmeler, canlarını yitiren aileler tarafından öfkeyle izleniyor. Yakalanan birkaç kişinin de kısa sürede salıverilmeleri, bu binalara yapım izni veren belediyelerin ve buralarda görev yapan sorumluların hale şehirde ellerini kollarını sallayarak dolaşmaları tepkilerin büyümesine neden oluyor.Yaşadığımız gerçekten çok büyük bir acı ve çıkarılması gerek yüzlerce ders var. Ancak, görülen o ki, biz yaşadığımız her felaketten sonra çok iyi raporlar hazırlıyor, kağıt üzerinde binlerce öneri ve çözüm yolunu gündeme getiriyoruz. Ama sonuçta yine başladığımız noktaya dönüyoruz.Şimdilerde çok sık konuşulan konuların başında, İstanbul’da yaşanması muhtemel deprem felaketi geliyor. Seçim gündemiyle birlikte İstanbul’da kentsel dönüşüm, depreme karşı alınacak tedbirler tartışılıyor. Başkan adaylarından birinin yıllarca sorumlu olduğu koltukta yapmadığı ve almadığı tedbirlere ayak üstü çözümler üretmesi inanı ki, dehşetle izleniyor. 600 ila 800 bin konutun dönüşüm için yıkılması ve yenilenmesi gerektiğine dikkat çekenler, konut başına çıkardıkları maliyetlerle, bugün aynı sorunu yaşayan, önlerine konulan 3-4 milyon liralık ödeme tablosuyla baş başa bırakılanlarla adeta alay ediyor. Dedik ya, bizim tüm hızımız, depremin yaralarının bir parça sarılmasına kadar sürüyor. Aynı şekilde yarın yerel yönetim seçimleri de tamamlandıktan sonra ne verilen sözler hatırlanacak, ne de tedbirler konuşulacak. Ta ki, yeni bir deprem felaketiyle karşılaştığımızda eski defterleri açacağız, yine günlerce konuşacağız, sonuçta başladığımız noktaya döneceğiz.Bilim adamları, alınması gereken tedbirleri yapılması gereken işleri anlatıyorlar. Ama biz bilimden yararlanmak yerine, hamasi nutuklara itibar ediyoruz. Başımızı devekuşu misali kuma sokuyor, sonrada bir felaketle karşı karşıya geldiğimizde ortalığı yangın yerine çeviriyoruz. Siz siyasilerin attıkları nutuklara bakmayın. Siz bu insanların bundan 10 sene-20 sene önce ne söylediklerine bakın. Ne demişler, sonrasında ne yapmışlar objektif kriterlerle bir değerlendirin. Arşivler orta yerlerde duruyor. Siz unutsanız bile arşivler, unuttuklarınızı sizlere hatırlatacaktır.Evet 6 Şubat depreminin yıl dönümünde, hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, halen sağlığına kavuşmak için çaba harcayan yaralılarımıza acil şifalar, acılı ailelerimize de başsağlığı diliyorum. Allah bir daha bizi böyle alcılarla sınamasın.