Bu ülkede açlığa, yoksulluğa ve sefalete terkedilen emeklilerin ahı, akıttığı gözyaşı bir gün gelecek hepimizin yakasına, paçasına dolanacak. Akşam olunca biz tas çorbaya mahkum edilen u insanlar yarı aç, yarı tok bir yaşam sürdürüyorlar. Pek çoğu çocuklarının, hatta hatta torunlarının desteğiyle kalan ömürlerini tamamlamaya çalışıyorlar.
Emekliler 1980$li yılların ikini yarısından itibaren gözden çıkarılan geniş bir kitle. Rahmetli Özal yaptığı bir konuşmada, ülkemizdeki emeklilik yaşına dikkat çekerek, “emekli adam 5-10 sene maaş alsa yeter” demişti. Yani diyordu ki, emeklilik yaşına dikkat çekerek “emekli adama 5-10 sene maaş alacak kadar yaşasın, o saate kadar çalışın. Sanki bu ülkede emeklilik yaşını bu insanlar belirliyormuş gibi işin günahını vebalini emeklilerin sırtına yüklemişti.
Evet, o tarihlerde çalışma hayatına erken atılmış “genç emekli” nüfusumuz bir hayli kalabalıktı, ama aradan geçen süre içinde emeklilik yaşı bir hayli büyüdü, çalışanlar şimdi daha yaşlı emekli oluyorlar.
Zaten, genç yaşta emeklilik süresini tamamlayanların kimi yaşa takılıyor, kimi mecbur olduğu için çalışmaya devam ediyor. Elinden bir iş gelen de ikinci bir çalışma hayatına başlıyor. Çünkü artık emekli olmak, sürünmek, açlığa talim etmek demek oluyor.
Emekli artık açlık sınırının altında bir maaş alıyor. Sayın emekli vekillerimiz dışında, yoksulluk sınırını aşan emeklimiz hemen hemen hiç yok.
Çok değil bundan 20 yıl öncesine gidildiğinde emekli vatandaşlarımız, aldıkları ikramiye ile en azından bir parça borçlanarak bir ev alabiliyorlardı. Ev alamayan araba alıyordu. Ama bu güne geldiğinde bunları yapma imkanı kalmadığı gibi, geçim edebilmek için o yaşta tekrar iş hayatına katılmak istiyor.
2001 yılında asgari ücret 105 ve en düşük emekli maaşı ise 159 liraydı. Gram altının fiyatı ise sadece 6 liraydı. Yani emekli maaşıyla 26.5 gr altın alınabiliyordu. Hesabımızı daha anlaşılır yapalım isterseniz. 2001 yılında alınan 159 liralık emekli maaşının, altın karşılığı değeri 45 bin 580 liradan fazla. Ama bizim bugün en düşük emekli maaşımız 7 bin 500 lira. Bilmem anlatabildik mi:
Mesela,2005 yılında asgari ücret 350 lira, en düşük emekli maaşı ise 437 liraymış. Gram altının fiyat da 10 lira civarındaymış. En düşük emekli aylığı alan bir vatandaşımız aldığı maaşla 243 adet gram altın alabiliyormuş. Bugünle kıyasladığımızda o 437 liranın karşılığı 41 bin 796 liraya tekabül ediyor.
2021 yılında asgari ücret 2 bin 826 lira, en düşük emekli maaşı ise 2 bin 425 liraydı. Gram altında 526 lira düzeyine ulaşmış o yıl. En düşük emekli maaşı alan bir vatandaşımız 4.6 gram altın alabiliyormuş o tarihte. Bugünkü karşılığı 7 bin 912 liraya denk geliyor. Yani 2021 yılında bile vatandaşımız bugünkünden daha fazla maaş alıyormuş.
Aradaki yılları pas geçelim ve gelelim bugüne.
Bugün asgari ücret 11 bin 402 lira, en düşük emekli aylığı ise 7 bin 500 lira. Altının gramı ortalama bin 700 lira ama 10 lira, ama 20 lira üzerinde. En düşük emekli maaşıyla alınabilen altın 4.3 gram.
2001 yılında en düşük emekli maaşı ile 26.5 gram altın alabilen bir emekli, bugün en düşük emekli maaşıyla ancak 4.3 gram altın alabiliyor. 22 yıldaki kaybı tam 22.2 gram. Çarpın altının bugünkü değeriyle önümüze 37 bin 740 lira gibi bir rakam çıkar ki; işte emekli bu payını istiyor. Zaten bu fark verilse emekli açlık sınırını geçmiş yoksulluk sınırını bile aşmış olur.
Emeklinin hakkı olan bu refah payı verilmelidir. Bunun için Türkiye’nin kaynakları yeterlidir.
Sadece; vatandaştan istenen, tasarrufa devlette uysa bu dönemeyecek bir rakam değildir. Bırakın diğer hakları, basit bir altın hesabıyla yaptığımız maaş hesabı gerçekleşse Türkiye uçar.
Vatandaşın devlete, bankalara, esnaflara kuruş borcu kalmaz. Ekonomi çarkları daha hızlı döner, herkesin işi, aşı olur. Gençler hayal ettikleri dünyalarını kurabilirler. Bu sadece emeklilere sağlanacak imkanlarla sınırlı kalmaz. Çalışanlar da hak ettikleri ücretler düzeyinde gelire sahip olurlar.
Sizde, ütopya gibi geliyor değil mi: Çünkü bu ülkede ne yazık ki hayal kurmak bile artık imkansız hale geldi. Gençler ülkeyi terk ediyor. Emekli sürünüyor, çalışanlara ise sadece “Şükredin” deniyor, sabırla, tevekkülle verilecekleri bekleyin telkini yapılıyor.
İyi de ne zamana kadar?
Yirmi yılda sadece emekli vatandaşlarımızın altın karşılığında uğradıkları kaybı örnekleriyle size sunduk. Şimdi de her kafadan bir ses çıkıyor. Kimi maaşlar şöyle olacak, kimi böyle yapacağız diyor. Emeli maaşları 2016’dan bu yana sürekli geriliyor. Bu gerilemeyi durdurmak için ne yapacaksınız. Hazineden verilecek seyyanen paralar emeklinin gözünü boyamak arada bir verilecek ikramiyelerle seslerini kısmak, omuzlarınızdaki vebali hafifletmeye yetecek mi?