Gelecek 10 daha da riskli

Türkiye Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin  (TÜSİAD) Dünya Ekonomi Forumu’nda açıklanan “Küresel Riskler Raporu” Yönetim  Kurulu Başkanı Orhan Turan  tarafından kamuoyuna açıklandı. Turan, raporda yer alan anket sonuçlarına değinerek, iki yıllık vadede katılımcıların sadece yüzde 16’sının küresel görünümün stabil veya sakin olacağını düşündüklerini, 10 yıllık süre için bu oranın yüzde 9’a gerilediğini açıkladı.  
TÜSİAD Başkanı, 10 yıllık sürede küresel görünümün türbülanslı veya daha kötü olmasını bekleyenlerin oranının ise yüzde 63 olduğunu belirterek, “Bu durum risk çeşitlerinden bağımsız, zorlu bir süreç yaşayacağımıza işaret ediyor. Sadece küresel ekonominin bugün içinden geçtiği süreç dahi, kendi içinde önemli belirsizlikler barındırıyor. Her ne kadar ekonomiyi jeopolitik risklerden, sosyal konulardan ayrıştırmamız zor olsa da sadece global enflasyondaki seyir ve merkez bankalarının yarattığı belirsizlik bile iş dünyası açısından çok yakından takip edilmesi gereken bir süreç” dedi. 
Dünyada yaşanan mevcut rekabet ve çatışmalara dikkati çeken Turan, küresel sorunların daha fazla çatışma değil, küresel uyum ve çözüm gerektirdiğini kaydederek, son 20 yıldır, küreselleşmenin ekonomik ve siyasal anlamda beklentileri yerine getiremediği, sistemden hoşnutsuzlukların ve buna paralel tepkilerin ortaya çıktığı bir dönemin içinde olduklarının altını çizdi. 
TÜSİAD’ın Küresel Riskler Raporu’nda bundan sonraki dönemde, üç temel konuda riskler ortaya çıkacağı vurgulanarak, bu üç temel konu başlığının, İklim değişikliği, ani hava olayları gibi “Çevresel Riskler”, göç, toplumsal kutuplaşma gibi “Sosyal Riskler” ve “Dezenformasyon Çağı Riski” olduğu açıklandı. 
Türkiye’nin de hem iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerden birinde yer aldığını hem de genel kanının aksine doğal kaynaklar açısından oldukça sınırlı olduğunu ifade edilen raporda konu ile ilgili olarak şu tespitlerde bulunuldu:
“Pek çok araştırmaya göre iklim değişikliğinin, ülkemizin orman, bozkır ve diğer bitki örtüsünü, sulak alanlarını ve tarımını olumsuz yönde ve derinlemesine etkileyeceği değerlendiriliyor. Su stresi altında bir ülke olarak su kıtlığı ile karşılaşmaya giderek yakınlaşıyoruz. Ülke genelinde kurak alanlar genişliyor. Anadolu’daki buzulların eridiğini gözlemleyen araştırmalar var. Öte yandan, 2023’ün ilk 9 ayında, ülkemizde 14 bin 140 hektar orman alanı zarar görmüşken 2021’de meydana gelen ve 139 bin 503 hektar orman alanına zarar veren yangınlar, hafızalarımızda tazeliğini koruyor. Bir akademik araştırma da Türkiye’deki illerin üçte birinden fazlasının ‘yüksek’ veya ‘çok yüksek’ iklim riski altında olduğunu ortaya koyuyor.” 
Gelelim diğer konu başlıklarının altında yer alan görüşlere:
Raporda, BM Mülteci Örgütü (UNHCR) verilerine göre, dünya genelinde savaş, zulüm, şiddet ve insan hakları ihlalleri nedeniyle yerinden edilmiş kişilerin sayısının 2023 Eylül sonunda 114 milyonu aştığını vurgulanıyor.
Göç olgusunun artık her ülkenin gündeminde olması ve dikkatli yönetilmesi gereken bir konu olduğuna dikkati çekilen raporda, “Ülkemiz ise son 10 yıldır farklı koşullarda büyük bir göç gerçeğiyle karşı karşıya ve 2014’ten bu yana en fazla mülteci barındıran ülkelerden biri. Bir yandan Ortadoğu, Asya ve Afrika’dan yoğun bir göç dalgasıyla karşı karşıyayız öte yandan nitelikli ve yetişmiş insan kaynağımızı, beyin göçü ile kaybediyoruz”  şeklindeki görüşlere yer verildi. 
TÜSİAD Raporunda, yapay zekanın yaygın bir şekilde benimsenmesinin 10 yıl içinde küresel gayrisafi yurt içi hasılayı (GSYH) yüzde 7 artırabileceğinin öngörüldüğü bilgisine yer verildi. Bu oranın, üretkenliğin yüzde 1,5 puan artırılması anlamına geldiğine işaret edilerek, “geniş bant teknolojisinin ve mobil cihaz kullanımının yaygınlaşması ile veri miktarında muazzam bir artış yaşanırken, veri gizliliği ve güvenliği de sektör ayırt etmeksizin eş zamanlı önem kazanıyor. Giderek veriye dayanan ekonomi yapısında, yapay zeka kullanımının olanaklarını ve risklerini de eş zamanlı düşünülmesi gerekiyor” görüşüne yer verildi.. 
TÜSİAD Başkanı Turan tarafından açıklanan raporun küçük bir özeti böyle. Rapor dikkatle analiz edilmeli ve değerlendirilmeli görüşünü taşıyoruz. Buradan, yazımızın başına dönersek, iki yıllık süre içinde katılımcıların sadece yüzde 16’sının küresel görünümün stabil veya sakin olacağını düşündüklerini, 10 yıllık süre için bu oranın yüzde 9’a gerilediğini buna karşın, 10 yıllık sürede küresel görünümün türbülanslı veya daha kötü olmasını bekleyenlerin oranının ise yüzde 63 olduğu dikkate alındığında dünyada yaşanmakta olan savaş ve karmaşa ortamının daha da artacağını gösteriyor. Bu süreçten, ancak temeli sağlam atılmış ülkelerin yaşama şansı bulabileceğini bir kez daha hatırlatmakta yarar olacağı inancındayız.