İkinci yüzyıla girerken cumhuriyetimizde sorunlar -1

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yılını tamamladık. Bu 29 Ekimde de adının konmasının 100. Yılını tamamlayacağız. Cumhuriyetimiz 2. Yüzyılına giriyor. Daha çok yüzyıllar yaşayacak ve Atatürk’ün dediği gibi “ilelebet payidar olacaktır”.Maalesef Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılına iyi durumda girdiğimizi söyleyemeyiz. “Ne ki olmuştur, değişmez, ne ki olmamıştır bilinmez” kuralına göre tam olarak 2. Yüzyıllda ne olacağını bilemesek de bugünden bazı tahminler yapmamız da mümkün. Genel olarak Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılında şu sorunlarla daha çokuğraşacak gibi gözüküyoruz:1-Ekonomik sıkıntılar ve yoksullukla mücadele
2- Demokrasi sorunları ve yolsuzlukla mücadele
3-Barışın tesisi ve dış düşmanlarla mücadele
4-Bölücülüğün önlenmesi ve iç düşmanlarla mücadele.Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılında uğraşacağımız sorunların başında ülke ekonomisinin dengeli ve adil bir gelir dağılımı üzerine oturtulması ve ülkemizde halkın büyük kesiminin yoksuluğunun giderilmesi var. Cumhuriyetin 2. yüzyılına hazırlanırken ağır bir ekonomik kriz yaşıyoruz.Ekonomi ile sorunlar, şu anda ülkemizin ve halkımızın en önemli gündemi olmayı sürdürüyor. Her an ve her yerde, yaşadığımız hayatın, ekonominin baskı ve zorlukları ile yüz yüze kalıyoruz.Biz gündemi değiştirmeye çalışsak da, gerçekler balçıkla sıvanmıyor. Benzine ve motorine yapılan zamlar, her gün değişen fiyatla özellikle işçilerin ve emeklilerin, günlük kazancıyla geçinmek zorunda kalan ve sosyal güvencesi olmayanların hayatını zehir ediyor. İnsanlarımızın geçim koşullarını ağırlaştırıyor. Kredi ve kart borçları ödenemiyor. Vatandaşın bütçesini denkleştirmesi; iş çevrelerinin de üretim çarkını döndürmeleri imkansız hale gelmiş durumda. Bütün bu olumsuzlukların sonunda da toplumumuzda sosyal hareketlilik artıyor. İşçiler, emekliler, öğrenciler, üreticiler ve sosyal güvencesi olmayanlar büyük bir huzursuzluk içinde. Protestolar giderek yaygınlaşıyor. İçinde bulundukları durumdan yakınan geniş kitleler, sorunlarına çözüm bulmak için yeni arayışlara yöneliyorlar. Bizce bu arayış Cumhuriyetimizin ikinci yüz yılında bizi epeyce sıkıntıya sokacak ve uğraştıracak gözüküyor.Gerçekten de borç içinde kıvranan ekonominin yeniden ayağa kaldırılması ve düzlüğe çıkarılması için milli bakış açısıyla yeni bir ekonomi politikası oluşturulması gerekir. Artık milletimiz 2. Yüzyılda yoksulluğu paylaşmaya razı olmaz. Olmamalı.Yapılacak olan refah paylaşımının sağlanmasıdır. Bunun için de mutlaka üretim artmalı ve geniş kesimlerle paylaşılmalı. Üretim şart. Ülke tarıma yönlendirilmeli. Türkiye toprakları, nüfusunun 4- 5 katı insanı doyuracak üretim gücüne sahip. Mevcut durumda tarımda, teknolojide, ticarette ve turizmde (4 T), beyin gücümüz üretime yansımıyor. “Beyin gücü kullanılamayınca, beyin göçüne dönüşüyor”. Bu alanların tümünde yeni bir atılıma ihtiyaç var.Cumhuriyet kurulurken şeker fabrikaları, bez hep bu amaçla gerçekleşti. Cumhuriyetin İkinci Yüzyılına girerken üretimi unuttuk. Türkiye üretimin önündeki engellerin kaldırılmasını, paylaşımdaki dengesizliklerin giderilmesini sağlayacak yeni bir ekonomi politikası gerçekleştirmelidir. Türkiye, içinde bulunduğumuz çağda, yoksulluğu değil refahı paylaşmayı hedef almalıdır. Ekonomi çarkını dışarıdan alınan borçla döndürmeye çalışılmak sadece geçici bir refah sağlar. Ama sonu hüsrandır. Bunu hepimiz görüyoruz.Cumhuriyetimizin 2. Yüz yılında tarım üretim alanında daha ciddiyetle durulmalıdır. Başka da çare yoktur. Bir zamanlar kendi kendine yetebilen sayılı ülke arasında yer alan Türkiye, bu özelliğini kaybetmiştir. Artık birçok üründe dışa bağımlı hale gelindiğini hepimiz biliyoruz.. İşte bu yüzden de geleneksel tarım ürünlerinde bile olağanüstü fiyat artışları görülmekte ve halkımızın bunlara erişimi zorlaşmaktadır. Ülkede uygulanan ithal politikası ülkeyi patates- soğan krizi yaşanmasına kadar getirmiştir. Ülkemizin yıllar sonra yeniden tarım üretimini canlandırmaya acil ve süratle ihtiyacı vardır. Tarım ve üretim, 2. Yüzyılda yeniden güçlendirilmelidir. (Devam edecek)