Mutlu mu olalım?

Yeniden değerleme oranıyla birlikte 2024 yılına oldukça ağır bir vergi yüküyle gireceğiz. Başta Emlak Vergisi olmak üzere, Motorlu Taşıtlar Vergisi ile diğer vergi kalemlerinde asgari yüzde 60 oranında bir artış gelecek.
Asgari diyoruz çünkü Ekim ayı enflasyonunun kaç çıkacağını bilmiyoruz. Olaki ekimde 0 enflasyon çıksa bile gelecek yeniden değerleme oranı yüzde 58.16 olacak. Geçen yıl gelen yüzde 122.93’e bakılırsa, mutlu olmamız bile gerekiyor (!)
Yeniden değerleme kapsamına giren kalemlerin en önemlileri, emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi ile gelir vergisi dilimlerine ne kadar yansıtılacağı oluyor. Bunların yanında onlarca ceza ve harç da bu kapsamda değerlendiriliyor.
Özellikle gelir vergisi dilimlerinin belirlenmesinde yeniden değerleme oranı önem taşıyor.
Çünkü, burada belirlenen vergi dilimleri üzerinden ödeyeceğiniz gelir vergisi belli oluyor. Biliyorsunuz, gelir vergisi dilimleri, özellikle ücretle çalışanların bire bir takip ettiği bir konu. Her yıl yeniden değerleme oranları nispetinde gelir vergisine tabi gelirleriniz dilimlere bölünüyor ve ona görede verginizi ödüyorsunuz. Ancak, ülkemizde bu durum yıllardır çalışanların aleyhine işliyor. Vergi gelirine tabi gelirlerin gireceği dilimin miktarının yükseltilmesi gerekirken, bu detay bilinçli olarak gözden kaçırılarak, çalışanların ödediği vergi toplamda bir önceki yıla göre artarak devam ediyor.
Hatırlayanlarınız olacaktır. Bu konu özellikle asgari ücretin tespiti sırasında defalarca gündeme gelmiş, işçi ve işveren temsilcileri ortak bir mektup metni oluşturarak bunu Cumhurbaşkanına yollamışlardı.
O günden bu yana atılmış tek bir olumlu adımı henüz göremedik. Halen 70 bin liraya kadar olan gelirlerden yüzde 15, ikinci dilim olan 150 bin liranın 70 bin lirası için 10 bin 500 lira, kalanı için yüzde 20, üçüncü dilime giren 550 bin liranın 150 bin lirası için 26 bin 500 lira, kalan kısmı için yüzde 27 vergi ödüyoruz. Bu oran dilimler halinde yüzde 40’lara kadar yükseliyor.
Şimdi bunun üzerine ek yüzde 60 oranında bir zam daha bekleniyor. Biz diyoruz ki; vergi oranlarını artırıyorsunuz, aynı oranda vergiye tabi dilimlerdeki gelir rakamlarını da yüzde 60 oranında yükseltin. Vergiyi yükseltirken, diğer yandan gelir dilimlerini yükseltmezseniz büyük bir adaletsizlik yaratıyorsunuz. Bu sadece bu yıl için değil, geçmiş yıllarda da tam anlamıyla yapılmadı. Bu nedenle çalışanla ve gelir vergisine muhatap olan diğer kesimlerin vergi yükü her geçen yıl biraz daha artıyor.
Emlak Vergisi’nde de aynı adaletsizlik yaşanıyor. Emlak alırken bir alım-satım vergisi ödüyorsunuz. Kullanmaya başladıktan sonrada aldığınız her hizmetin vergisini kestiğiniz fatura üzerinden ödüyorsunuz. Ama biz her yıl devlete emlak vergisi ödüyoruz. Emlak orada duruyor. Durduğu süre içinde devletin bu emlak üzerinde bir tasarrufu da olmuyor. Yani bozulan, kırılan, patlayan yerleri gelip tamir etmiyor. Belediyeler de önünden yol geçse parasını alıyor. Atık su adı altında kullandığınız suyun beledini ödüyorsunuz, kullandığınız elektriğin size kadar ulaşmasını sağlayan hatların onarım ve yenileme bedelini de sizden alıyorlar. Ddaha neyin vergisini ödüyorum bir türlü çözemiyorum. Hani emlağınızı kiraya vermiş olsanız da, elde ettiğiniz gelirden gelir vergisi ödüyorsunuz
Benim anladığım, “mademki mülk sahibisiniz, o mülkün vergisini de ödeyin diyorlar. Anlamlı mı?
İşte orası şüpheli. Ayrıca kiralardaki konutlardan alınan emlak vergisinin bedelide, o konutu, o işyerini, o emlakı kiralayan vatandaşın cebinden çıkıyor. Mülkün sahibi, mülkünü kiraya verirken, gelir vergisini, emlak vergisini hesabın içine koymuyor mu sanıyorsunuz? Siz buradan vergiyi bindirdikçe, kiracının yükü daha da artıyor.
Yani kelimenin tam anlamıyla, bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı bir türlü çıkaramıyor.
İşte burada verginin adil ve tabana yaygın olmasının önemi ortaya çıkıyor. Ülkemizde en yoksul kesimlerle en yüksek gelire sahip olanları aynı KDV, aynı ÖTV’yle vergilendirirsen bir vergi adaletinden söz edemezsin. Her yıl vergilere ek yeniden değerleme adı altında artış yaparken vatandaşın lehine olan kısımları “es” geçersen vergi adaletinden nasıl söz edebilirsiniz ki.
Koca koca holdinglerin, müteahhitlerin vergi borçlarını tek kalemde silerken, affederken öte yandan vergisinin son taksidini ödeyemeyen vatandaşın kapısına icra memurlarını dizersen yine adil olduğunu iddia edemezsin.
En zengine de, en yoksula da aynı vergi dilimlerini uygularsan, vergiyi tabana yaydığından söz edemezsin.
Vergiler ve vergi adaleti konusunda bugüne kadar yapılan tüm çalışmalar ne yazık ki uygulamaya girmeden sağından, solundan delinerek sakatlanıyor. Çünkü, her seçmen aynı zamanda bir vergi mükellefi olduğu için sağlıklı bir vergi düzenine kavuşamıyoruz. Buna bir de siyasilerin akıl almaz tercihleri eklenince, sorunlar bir kartopu misali büyüyerek geliyor.
Bu iş; cesur adımlar atacak, bir daha seçilmemeyi göze alacak, bir siyasi iradeyle çözülebilir. Başarılı olursa da ömür billah kimse onları yerinden edemez. Böyle bir kahraman arıyoruz, bekliyoruz.