Para… para… para…

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, eylül toplantısında politika faizini 5 puan artışla yüzde 30’a yükselttiğini sanıyorum biliyorsunuz.
Bunun elbetteki farklı yansımaları da olacaktı. Bunlardan ilki ve en önemlisi Türk Lirası kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık akdi faiz oranının ayık yüzde 3.26’ya yükseltilmesiydi. Bir diğeri de aylık gecikme faizinin de yüzde 3.56 gibi oldukça yüksek bir orana ulaşmasıydı.
Kredili Mevduat Hesabı gibi nakit çekim işlemlerindeki aylık azami faiz oranında yüzde 4.02, gecikme faiz oranında yüzde 4.32’ye yükseltilmesi de işin bir başka boyutuydu.
Nitekim bankalar zaman geçirmeden bu yeni faiz oranlarını işleme koymak için 1 Ekimi beklemeye başladılar.
Ekonomi yönetimi, tüm bu çalışmaları iç tüketimi kısmak, vatandaşların temel ihtiyaç ve gıda maddelerine lan taleplerini asgariye indirmek için yaptı
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek de geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada bugünkü şartlar altında enflasyonla mücadelede başarılı olma şanslarının az olduğunu belirterek, kartlı alış-veriş ile tüketici kredilerine yeni yaptırımlar gerektiğine işaret etmişti.
Yaptırımların ilk adımları, faiz oranlarını yükseltmek oldu. Zaten gırtlağına kadar, bankalara borçlu olan kart kullanıcıları ve özellikle de dar gelirli vatandaşlar bu yeni darbe ile biraz daha fazla yıkıma uğrayacaklar.
Nitekim son aylarda verilere göre yılbaşından bu yana tüketici kredileri yüzde 31 oranında artarak 1 Trilyon 470 milyar liraya ulaşmış durumda icra takibine düşen borç tutarı ise 40 milyar lirayı aştı.
Bireysel kredi kartı borcu bulunan vatandaşların sayısı, son bir yılda 1 milyon 874 bin kişi artarak 38 milyon 731 bin kişiye ulaştı. Kredili mevduat hesabı borcu bulunan vatandaşlarımızın sayısı da 27 milyon 762 bin civarında.
Bir diğer önemli sorunda karşılıksız çeklerde yaşanıyor.
Bu yılın sekiz aylık döneminde 94 bin 496 çek karşılıksız çıkan çek sayısındaki artış oranı yüzde 13.4 olarak gerçekleşti.
Karşılıksız çıkan çeklerin tutarında ise geçen yıla göre yüzde 163 oranında bir artış yaşandı ve miktar olarak 31.4 milyon aştı.
Protesto edilen senetlerin tutarı da yüzde 13 oranında artarak 8 milyar liraya ulaştı.
Tüm bu veriler vatandaşlarımızın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıların boyutlarını gösteriyor. Elbette ki bu borç sarmalının, birde icra ayağı var.
Borcunu ödemeyen ve bu nedenle icra takibine düşen vatandaşlarımızın soyuşunda da bir patlama yaşanıyor. İcra dairelerine gelen yeni dosya sayısı geçen yılın aynı dönemine göre (Ocak-Eylül) yüzde 59.7 oranında artarak 10 milyon 36 bine ulaşmış durumda UYAP üzerinden açılan ve icra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısı ise 21 milyon 805 bin.
Bu tablo bize tam bir ekonomik çıkmaz içinde bulunduğumuzu gösteriyor. Şimdi bu tablonun daha da derinleşeceğine ilişkin sinyaller geliyor.
Vatandaşlara verilen tüketici kredilerinin, kredi kartlarının faiz oranlarını yükseltmek bu yıkımı hızlandıracaktır. Bunun ikinci aşamasında tüketimin kısılması gelecektir ki bu da zaten zor dönen çarların tamamen durması anlamına gelecektir.
İşte bunun ardı yeni bir felaket demektir. Daralan iç tüketim, yaşanacak durgunluk işletmelerin, fabrikaların kapanması, ardından da mevcut milyonlarca işsize yenilerinin eklenmesi sonucunu getirecektir.
Şimdi gelelim uzman sorularımıza.
Bu tablo karşısında, seçim arifesinde hükümet ne yapacaktır? İşte; çok bilinmeyenli bir denklem daha.
Bir yanda enflasyon ve hayat pahalılığı,  bir yanda iyice küçülen gelirleriyle geçinmeye çalışan emekli, asgari ücretli ve dar gelirli milyonlar,
Bir yandan haciz kıskacındaki vatandaşlar, diğer yandan daralan piyasa karşısında ayakta kalmaya çalışan tüm üretici kesimler,
Bir yanda milyonlarla ifade edilen işsizlere eklenecek yeni işsizler.
Tüm bunların karşısında, yakın bir zamanda yapılacak, genel seçim kadar önemli Yerel Yönetim Seçimleri.
Neresinden bakarsanız bakın hiç bir hükümetin istemeyeceği bir tablo bu. Temelinde de ne yazık ki kaynak yetersizliği yatıyor. Araplardan geleceği beklenen krediyi daha çok bekleriz. Araplar, İngilizler ve Amerikalıların sözünden çıkmazlar, çıkamazlar. Yani, Araplardan gelecek para bu iki ülkenin onayına bağlı. Onlarda bizi IMF’nin kucağına atmak için zaman kolluyorlar. Çok seçenekli ama tek cevaplı bir sürece doğru hızla yol alıyoruz…
Kurtlar sofrası dedikleri bu olsa gerek