Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, Hürriyet Gazetesi yayın yönetmeni Ahmet Hakan’la bir röportaj gerçekleştirerek gündemdeki pek çok konu hakkında görüşlerini açıkladı. Hafta sonuna damgasını vuran bu açıklamalardan derlediklerimizi satır başlarıyla sizlerle paylaşmak istedim. Başkan Erkan’ın, İstanbul’da kiralık ev bulamadıkları için annesinin yanına yerleştiklerine ilişkin sözleri sosyal medyada oldukça geniş bir yer buldu. Yine Erkan’ın, parasal sıkılaşma konusunda gelecek yılın daha ılımlı olacağına ilişkin sözleri de bir hayli dikkat çekti.MB Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: – İlk geldiğimizde enflasyon konusunda bırakın beklentilerin çıpalanmasını bir dağılım bile yoktu. Beklenti her yerdeydi. Şimdi enflasyonla kesin bir mücadele içindeyiz. Bu yıl sonunda yüzde 65’in gerçekleşmesi ile yüzde 36’ya olan inanç daha da artacak.- Otomobil, beyaz eşya ve mobilya gibi ürünlerde bir gerileme görüyoruz. Kiraların enflasyonun daha gerisinde kalması için zamana ihtiyacımız var. Ulaşım ve yemek gibi hizmet gruplarında fiyat artışlarının yavaşlamasını 2024 sonunda göreceğiz. Kira ve eğitim gibi gruplarda ise biraz daha yavaş olacak. Enflasyonda tek haneli rakamları 2026’da göreceğiz. 2025 sonu hedefimiz ise yüzde 14.- Onu konuşmak için biraz erken. Biz parasal sıkılaştırma adımlarının sonuna doğru geldiğimizi belirttik. Önümüzdeki seneye bu zamanlar daha ılımlı bir ortamda olacağımızı düşünüyorum. Bunu hem enflasyon hem parasal sıkılaşma için söylüyorum.- Kiralarda Türkiye’ye özgü bir artış söz konusu. (…) İstanbul, Manhattan’dan pahalı olur mu? Biz İstanbul’da ev bulamadık. Müthiş pahalı. Annemlere yerleştik, onların yanında kalıyoruz.- Geldiğimizde milli mevduat oranı yüzde 30’un altındaydı.Ve bunun yukarı çekilmesi gerekiyordu. Düzenlemeleri çevirdik. Artık Türk Lirası+KKM bölü toplam mevduat değil, Türk Lirası mevduata bakacağız. – Son dört haftadır Hazine’nin ihraçlarında yabancı yatırımcıdan, özellikle de ABD’den çok ciddi ve artan bir talep var. Hatta bir tanesi beni aradı. “Bak rezervlerindeki artışı gördün mü? 1.5 milyar doları benden. SWAP’a girmedim devlet tahvillerine girdim. Bir de 1.5 milyar doğrudan TL aldım doları bozup” dedi. Önemli olan bu… TCMB’yi fonların ayağına götürmektense gelsinler tahvil piyasasına herkes gibi adaletli bir şekilde girsinler dedik.- Vatandaş zaten daha ne kadar kemer sıkacak ki? Sıktık, yeterince de sıkı olduğumuzu düşünüyoruz bu konuda. Parasal sıkılaşmanın sonuna geldiğimizi belirtmiştik. Bu sıkılığın bir lokma, bir müddet korunması lazım. O geçiş döneminde de işte bütün paydaşların, toplumun, milletin maliyetini en aza düşürecek şekilde, ihracatçıya ve yatırımcıya destek gerekiyor.- Dolara bir müdahale yok. Hatta bir müdahale olsa rezerv bu kadar artmaz. Şimdi biz üç nedenden dolayı piyasadayız. Birinci döviz cinsinden olan KKM. Mesela ABC bankasında Fırat beyin hesabı var. Şimdi genellikle bunların yüzde 75-80’i yenileniyor. Yüzde 15 üzeri TL’ye geçiyor. Yüzde 5’lik kesim hâlâ anlayamadığım sebeplerden dolayı dövize gidiyor. Çünkü böyle bir faizle dövize geçmesi matematiksel olarak saçma. Burada üç ayda bir yenileme dönemleri geliyor. Ve yüzde 5 için TCMB’nin piyasaya döviz sürmesi gerekiyor. Biz de doğrudan ABC bankasına satış yapıyoruz. Yani bundan dolayı çok küçük satışlar var. Ocakta bunu yine yapacağız mesela.- Ben markette patatesin, kırmızı etin ve sütün fiyatına bakıyorum. Ekmek, süt ve akaryakıtın enflasyonda ciddi bir etkisi var. Aynı ürünü farklı fiyata satan market gördüğüm zaman bunu onlara soruyorum. Sonuçta iki adım ötedesin. Biz normal dışarıdan alınan yoğurt yemiyoruz, mayalıyoruz. Süt fiyatları bazen markette artmıyor ama TÜİK istatistiklerinde arttığını görüyorum. Apartman görevlimiz olan Sadık Abi’ye de çoğu zaman fiyatları soruyorum. Onu sorguya çekiyorum. Ben “İndi” diyorum. O “İnmedi” diyor. Sürekli “Fiyatlar inmedi, istersen git şu soğanın fiyatına bir bak” diyor.- ABD’de çalışırken de Türkiye için danışmanlık yapıyordum. Goldman’da çalışırken burada birkaç organize sanayi bölgesini ziyaret etmişliğim de var. Çok uzak değildim. Türkiye’ye geldiğim ilk zamanlar paramız yoktu tabi, her zaman gelemiyorduk anca annemi getirttirirdim. Hele Princeton’dayken, hiç yoktu. Uçak biletleri de gitgide pahalandı, bulunmuyordu. Sonra Allah nasip etti sağ olsun Goldman’da belli bir yerden sonra senede bir ya da iki defa gelip gidiyordum. Hem aileyi ziyaret edebiliyorum hem de ne olup bitiyor görebiliyordum.Evet satırbaşlarıyla derlediklerimiz böyle. Burada unutmadan hemen hatırlatalım Apartman Görevlisi Sadık Abi’ye çok iş düşüyor. Bizler yazıyoruz, söylüyoruz kar etmiyor ama, Sadık Abi bu işi bir şekilde çözmüş. Dayan Sadık Abi, sonuna kadar destekçiniz!
Recent Comments
Görüntülenecek bir yorum yok.