Sağlıkta sıkıntıların boyutları büyüyor!

Sağlıkta sorunlar hafifleyeceği yere her geçen gün biraz daha ağırlaşıyor. Bazı branşlar dışında Ankara’da doktorlara ulaşmak İstanbul’a, ya da diğer şehirlerimize göre bir parça daha kolay olabiliyor. Ama iş sadece Ankara’yla bitmiyor ki. Ankara’da da randevu almakta sıkıntı çekiliyor, ancak yazımızın başında da belirttiğimiz gibi bu durum bazı branşlarda daha yoğun yaşanıyor. Özellikle hayati önem taşıyan branşlarda sıkıntı daha büyük oluyor. Mesela ameliyat olmak isterseniz süre uzuyor. Ya da gözle ilgili tedavi olmanız gerekiyorsa süre birkaç ayı geçebiliyor. Kalp, damar, onkoloji tanı ve tedavileri için süre daha da uzun olabiliyor. İstanbul’da 8 ay, bir yıl sonrasına verilen randevular Ankara’da daha kısa sürede halledilebiliyor. Bunda iki büyük şehir hastanesinin hizmete girmiş olması, üniversite hastanelerinin faaliyetleri kısıtlı imkanlara karşı sürdürmeleri ve bazı hastanelerin yeniden hizmete açılması da etkili oluyor.Sıkıntıları bitireceği söylenen şehir hastanelerine burada ayrı bir bölüm açmak yerinde olacak. Çünkü bu hastaneler, bina ve ekipman bakımından ne kadar gelişmiş olurlarsa olsunlar yeterli personel barındırmadıkları için ihtiyaca tam anlamıyla cevap veremiyorlar. Bu da yetmezmiş gibi, her geçen yıl biraz daha ağırlaşan faturaları ile adeta birer kara delik oldular. Şehir hastanelerinin ilk kamburu 2017 yılında hizmet bedeli olarak 85 milyon lirayla başlamıştı. 2018 yılına geldiğimizde 218 milyon lira kira ve 239 milyon lirası da hizmet bedeli olarak bir anda 457 milyon liraya yükseldi. 2019 yılında bu rakam ikiye katlandı. Kira bedeli 486 milyon, hizmet bedeli ise 411 milyon liraya ulaştı. Toplamda ödenen bedel 897 milyon lira oldu. 2020 yılında ilk kez milyar sınırı aşıldı. 787 milyon lira kira ve 460 milyon lirası da hizmet bedeli olarak 1 milyar 247 milyon liralık bir ödeme çıktı önümüze. 2021 yılında ödenen miktar 1 milyar 506 milyon lira oldu. Bunun 1 milyar 15 milyon lirası kira, kalanı ise hizmet bedeliydi. 2022 yılında1milyar 554 milyon lira ödeme yapıldı. Kira bedeli 1milyar 62 milyon liraydı. Hizmet bedeli olarak 492 milyon lira ödendi. İçinde bulunduğum yılda 1 milyar 954 milyon liralık bir fatura önümüze çıkacak. Bunun 1 milyar 160 milyon lirası kira, 993 milyon lirası ise hizmet bedeli. 2024 yılı tahmini 2 milyar 275 milyon lira civarında olacak. Bunun 1 milyar 565 milyon lirası kira, 711 milyon lirası ise hizmet bedeli olarak ödenecek. Bu cebimizden bir lira çıkmadan yapılan hastanelere hazineden yapılan toplamda 2023 yılı sonu itibariyle 7 milyar 700 milyon lira ödeme yapıldığını gösteriyor.Dikkat edilirse bu rakamın önemli bir kısmını kira gideri oluşturuyor. Hizmet bedeli ise kiraya göre oldukça düşük kalıyor. Yani devletin, açacağı ihalelerle pekala üstesinden gelebileceği, çok kısa sürede gerçekleştirebileceği binalara ödenen kira bedeli 4 milyar 728 milyon lira. Bu bedelleri daha uzun yıllar ödemek zorunda kalacağız. Çünkü yapılan sözleşmeler öyle birkaç yılla sınırlı kalmıyor. Uzun vadeli anlaşmalar söz konusu. İşin garip yanı, bu sözleşmeler döviz üzerinden ve döviz kurlarında yaşanacak enflasyon baz alınarak imzalanmış. Son yıllardaki artışlar da bunun en basit göstergesi. Her biri dev bir kasaba boyutlarında inşa edilen bu hastanelerde, bir poliklinikten, bir diğerine gitmek ayrı bir mesele. Eğer yaşlıysanız, bedensel bir engeliniz varsa yürüyerek gitmeniz gerçekten tam bir eziyet. Hastane içinde ring seferi yapan küçük araçlarla tam bir hastane turu yaptıktan sonra gideceğiniz yere varabiliyorsunuz. Kardeşim gözlerinden rahatsız. Sarı nokta dedikleri bir hastalık ve aynı zamanda da kataraktan muzdarip. Geçtiğimiz ay göz muayenesi yapıldı, tedavi sürecine başlamak için de mart ayının son günlerine gün verildi. Göz önemli bir organ. Aradan geçecek olan bu sürede, hastalığın boyutları ne kadar ileriye gider bilemiyorum. Ama şu bir gerçek ki, tedavi süresi için bu kadar ileri bir tarihe gün verilmesi, problemin büyümesine yol açacaktır. Sağlık işin içine girdiğinde zaman önem kazanıyor. Bunu biz söylemiyoruz. Bu sözler doktorlarımıza, sağlık personeline ait. Gecikilen her saat, ileride telafisi güç sonuçlar doğurabiliyor. Binlerce yetişmiş başta uzman doktorlarımız olmak üzere birçok sağlık elemanımızı maalesef gelişmiş ülkelere kaptırdık. Bu ülkenin imkanlarıyla okuyan, yetiştirilen sağlık personelimizi bu ülkede koruma becerisini de gösteremedik. Kimi zaman darp edilen, sözlü ve fiziki tacize maruz kalan, kimi zamanda hayatını kaybeden doktorlarımıza sahip çıkamadık. Düşünün “artık doktorlarımızı bile dövebiliyoruz” diyebilen bir hastalıklı zihniyete gereken cezayı vermekten aciz duruma düştük. Elbette ki; vandallığın her türüne karşıyız ama bir futbol hakemimize karşı girişilen saldırıyı kınadığımız gibi, doktorlarımıza yapılanları kınayamadık, seyirci kaldık. Sonrada ülkemizi terk edip gittiklerinde böyle orta yerde kalıverdik. Bu insanlar, ülkelerini sadece para için terk etmediler. Özlük haklarını, insanca yaşam haklarının verilmesini istediler. 48 saate ulaşan ­­nöbetlerden yıldıkları için gittiler.Şimdi arkalarından “niye gittiler” diye hayıflanmanın zamanı değil . Bundan sonra ne yapabiliriz onu programlamalıyız. Hocalarını okullardan ve hastanelerde uzaklaştıran zihniyeti nasıl ortadan kaldırabiliriz, bu çocuklara nasıl daha iyi bir eğitim verebiliriz ona bakmalıyız. Yoksa o koca koca hastaneler gün gelir sadece yatak hizmeti veren turistik tesislere döner!