Malatya’nın Hekimhan ilçesine bağlı Köylü Köyünde doğmuş ama uzun yıllar Ankara’da yaşamış olan Yamadağlı Nuray’ın kitabı Sarı Sıcak Günlerde, köy yaşamından, şehir yaşamına, toplumsal sorunlardan, insan ilişkilerine felsefeden, sanata kadar pek çok konuda düşüncelerini aktardığı, yalın diliyle akıcı bir kitap olmuş. Sarı Sıcak Günlerde SAGE Yayıncılık’tan çıktı. Nuray Yıldırım babasının ölümünden sonra bir nevi babasının vasiyeti üzerine köye yerleşmesini ve köy yaşamını anlatırken ülke gündeminden, yaşanan sosyal sorunlara, koronadan, depreme, kadın haklarından, hayvanlarla ilişkilerine kadar gerek Hekimhan Dergisi’nde gerekse Malatya Tek Haber sitesinde yazılarını Sarı Sıcak Günlerde adıyla kitaplaştırmış. Ankara’da yaşarken de köyde yaşarken de hep üretmiş Nuray Yıldırım ve hala üreterek yaşamaya devam ediyor Pamuk kedisiyle birlikte.
Sarı Sıcak Günlerde kitabını babası Sadık Yıldırım’a adadığını ifade eden Yıldırım kitabın oluşma sürecini şöyle anlatıyor; “1967 yılının eylül ayında babam askerdeyken o tarladan, bu tarlaya koşturan annemin kuru sancısından sonra bir gece yarısı köy evimizde dünyaya gelmişim. Askerliğini Kırklareli gibi güzel bir şehirde bitirip, köyüne dönen babam, bir yıl sonra annemi de yanına alarak Ankara’ya yerleşmek üzere beni dedemin yanında bırakıp yola düşmüşler. Henüz iki yaşında olan ben, dedemin ve babaannemin yanında kalarak büyümüşüm. Zaman zaman Ankara’ya dedemle gidip dönüşlerimiz dışında yedi yaşıma kadar köyde kalmışım.
Anne- babadan uzak olmak, onları hiç tanımamak… Beni büyütenlere bağlanmakla hep uzak kaldım sevdiklerimden. Babam köye küçük kızını görmeye sık sık gelirdi. Hiç unutmuyorum, balkonda bana sarılıp uyurdu. Yanında Ankara’ya götürmeyi çok istermiş ama dedem izin vermez, “Yanımızda kalsın elimize bir bardak su versin” dermiş. Eğitim yaşım gelince babam dedemi dinlememiş. Dedemin rızası olmamasına karşın çocuğunun geleceğini düşünerek, doğduğum yerden ve insanlardan koparıp götürmüşler.
Ruhumda başlayan ayrılığın, kopmaların başladığı dönemlerin ilki iki yaşında, ikincisi yedi yaşında iken olmuş. Böylelikle Nuray çocuk için Ankara yılları başladı. Yeni bir aile ve yeni bir hayat okul hayatımla sürdü. İlk, orta ve liseyi tamamladıktan sonra Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümünden mezun olunca özel anaokullarında öğretmenlik yaptım.
Edebiyata karşı ilgim Ankara’da Kurtuluş Lisesi’nde okurken ağır bastı. Edebiyat Öğretmenim Hüseyin Gök’ün uzun ve açıklayıcı dersleri beni şiire, yazıya, okuma ve sanata yöneltti. Ortaokul yıllarımda yaşantılar hakkında gözlemlerim ile doğaya dair betimlemelerimi yaparak yazmaya başladım.
1994 yılında Ankara’dan köyümüze gelerek kayısı bahçesini yapan babam ile yaz tatillerinde bahçemizde beraber çalışırken sohbet ederdik. O sohbetlerin birinde, “bu sessizlikte ne güzel yazı yazılır” dediğimde, “Yazıyorsun ama hiç yayınlanmıyor ki göreyim” dedi. Bu sözü beni sarsmaya yetmişti. Babam bana inanmıştı ve yazılarımın kitap olmasını istiyordu. Maalesef ki ömrü kitabımı görmeye yetmedi.
Babamı 2018 yılının ekim ayında ebediyete uğurladığım andan beri kendisiyle konuşmayı hep yazarak sürdürdüm. Ağaçlarını kurutmadan yeni fideler dikerek emanet ettiği haliyle, sarı sıcak yaz günlerinde kayısı ağaçlarına emek verdiğim zamanların satırlarında bu kitap vücut buldu. Kitabımın meydana gelişinde beni cesaretlendiren de babamın bahçesi oldu. Kitabımı babam Sadık Yıldırım’a adıyor, onu saygı ve sevgiyle hem anıyor hem de arıyorum.”
KÖYDE KADIN OLMAKUzun yıllar Ankara’da yaşadıktan sonra babasının ölümünden sonra kendi deyimiyle ‘ata toprağı baba ocağı’na dönen Yıldırım, köyde kadın olmanın da zorluğuna dikkat çektiği kitabında, “Köyde kadın olmak zordur. Şehirlerde bulunan konfor yoktur, köy kadınının elinin altında Ankara’dan gelip dört senedir ara vermeden köyde yaz kış yaşayan ve köy kadını olmuş biri olarak yakından tanık oldum köy yaşamının zorluğuna. Çeşmeden sıcak su akmaz. Isınmak için sobasını yakar, yemek için ekmeğini tandırında kendisi yapar. Tandırda ekmek pişirirken bir araya gelen kadınların sıcak sohbetleri pişirilen yufka ekmekler kadar sıcak olur. Ardından kızgın sacın üzerinde otlu, peynirli, kıymalı katmer yaparak çayla birlikte yenilince emekçi köy kadınının tüm yorgunluğunu alır. Her işini kendi beden ve kol gücüne dayanarak yapan köylü kadınlarımız, yorulsa da durumundan şikayet etmez. Sabah doğa ile beraber saat beşte uyanır köyün asil kadını. Köy kadını durmadan çalışır” ifadeleriyle anlatıyor köy kadınını.
NURAY YILDIRIM15 Eylül 1967 tarihinde Malatya Hekimhan ilçesi Köylü Köyünde doğdu. Ailesinin 1969 yılında Ankara’ya göçmesiyle birlikte Ankara’da yaşamaya başladı. Ankara Mamak Batuhan İlkokulu, Akdere Ortaokulu ve Kurtuluş Lisesi’nde okudu. Anadolu Üniversitesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümünü bitirdi. 1991 -2005 yılları arasında Ankara2da özel anaokullarında öğretmenlik yaptı.
Okul öncesi öğretmenliğinin de katkısı ile resim, boyama, çizim, örgü, nakış, takı tasarım ve benzeri etkilerden dolayı el sanatları çalışmaları yapmaya başladı. Atölyesinde yaptığı çalışmalarda Anadolu motiflerini ve renklerini kullandı. Çalışmalarını çeşitli sergilerde insanlarla buluşturdu. İlk kez 2010 yılında Ankara2da bir grup sergisine katıldı. Ayrıca 2012 Haziran ayında Kars’ta sergi açtı. Çalışmaları ile ilgili yazıları Ankara’nın yerel basın organlarında yer aldı.
Edebiyat alanında doğal betimleme ve insan ilişkileri ağırlıklı konulardan oluşan makale, anı ve günlük yazıları internet ortamında Yamadağlı Nuray ve Malatya Tek Haber sitelerinde yayınlandı. 2020 yılından itibaren Hekimhan dergisinde yazıyor. El sanatları ve edebiyat çalışmalarını sürdürüyor.
Roman yazarlarından Yaşar Kemal, Jack London, Maksim Gorki, şairlerden Nazım Hikmet, Ahmet Telli önde gelen izlediği edebiyatçılar arasında.