Suriye’yi masaya oturtmak

Ülkemiz 1983 yılından bu yana bölücü bir terör örgütü ile mücadele halinde. Aradan geçen bunca yıl içinde kimi zaman bastırılan ve söndürülen, kimi zaman da alabildiğine büyüyen bir bela ile karşı karşıyayız. Bölücü başının yakalanmasıyla birlikte bittiğini sandığımız bela, başta ABD, İngiltere, Fransa ve Rusya’nın desteğiyle yeniden tehlikeli boyutlara ulaştı.Bu işte ülkemizin, başta kaybettiği binlerce vatan evladının yanı sıra milyarlarca dolarlık bir kaybımız söz konusu. Türkiye bölücü terör örgütüyle zaman zaman gerçek anlamda çok başarılı mücadeleler gerçekleştirdi. Ancak, her attığımız başarılı adımların ardından işe bir takım güçler karıştı ve biz başladığımız noktaya döndük.Ülkemiz hafta sonunu kaybettiği vatan evlatlarının acısıyla geçirdi. Piyade Teğmen Ramazan Günay, Piyade Uzman Çavuş. Mehmet Serinkan, Piyade Sözleşmeli Er Çağatay Erenoğlu, Piyade Sözleşmeli Er Yasin Karaca, Piyade Sözleşmeli Er Emre Taşkın, Piyade Uzman Onbaşı İsmail Yazıcı, Piyade Uzman Çavuş Abdülkadir İyem, Piyade Uzman Çavuş Ahmet Arslan, Piyade Sözleşmeli Er Cebrail Dündar, Piyade Sözleşmeli Er Semih Yılmaz, Piyade Sözleşmeli Er Kemal Aslan, Piyade Sözleşmeli Er Enes Budak’ı uğradıkları hain saldırı sonucu kaybettik ve vatan toprağına emanet ettik. Ancak tüm bunlar yaşanırken, siyasi partilerimizin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sergiledikleri tavır içimizi bir kez daha sızlattı. TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerimiz ortak bir bildiri ile saldırıları kınadılar. Ancak CHP ve DEM Parti bu bildiriye kendilerine göre haklı gerekçelerle imza koymadılar.Doğru mu yaptılar, yanlış mı onu bize zaman gösterecektir. Ancak bizim burada asıl gelmek isteğimiz nokta şu: Bu kaçıncı bildiridir, sayısını sanıyorum siyasi partilerimizde bilmiyorlardır. Yani siyasi partilerimiz bir ortak bildiri yayınlayarak, ortak tavırlarını ortaya koyarak bir duruş sergiliyorlar. Buraya kadar mutabıkız ama bu işin sonunu getirecek bir adım neden atılmıyor. Biz daha kaç şehidimizin ardından ortak bildiri yayınlayacağız bunu bilmek istiyoruz.Türk Askeri iki yıla yakın bir süredir Suriye’de ve çok önemli bir görev üstlenmiş durumda. Ancak, bölücü terör örgütüyle yan yana duran, onlara silah, mühimmat sağlayan, onlara lojistik destek ve strateji eğitimi veren ABD ve Rusya orada olduğu sürece ne kadar başarılı olabiliriz .Suriyeli milyonlarca insanın boşalttığı bölgeler, silahlı eşkıyaların denetimi altında kaldığı sürece orada kalıcı bir sınır güvenliğinden söz etmek mümkün değil. Bunun da tek bir yolu var. Ülkemizde bulunan Suriyeli sığınmacıların kendi topraklarına dönmeleri. Bu gerçekleşmediği, oradaki terör unsurları ve onları destekleyen ülkeler Suriye topraklarını terk etmediği sürece biz diken üstünde olmaya devam edeceğiz.Bu durum en çok Esat Rejimini memnun ediyor. Esat, bu bölgelere yapacağı tüm yatırımları, kendine ait yerlerde gerçekleştiriyor. Suriye’ye bir Suriye daha katıyor. Ülkemize kaçan sığınmacılara harcayacağı her kuruşun hesabını yaparak süreci uzatabildiği kadar uzatmak istiyor. Ülkemiz, bu iki taraflı pis değnekten kurtulmak istiyorsa, Suriye’yi ve Esat Rejimini masaya oturtmak zorundadır. Bunun da yolu ikili diyalogdan geçmektedir. Diyalog yolu açıldığı takdirde, iki ülke arasındaki sorunların giderilmesi çok daha kolay olacaktır. Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlandığı takdirde, o topraklarda hiçbir yabancı güce ihtiyaç kalmayacaktır. Türkiye, kendi sınırlarına çekilerek, kendi güvenliği için gerekli tedbirleri alacaktır. Ülkemiz bugün bölücü terör örgütü dışında o kadar çok cephede savaş vermektedir ki, sonuçları ülkemiz için çok ağır olmaktadır. Suriye’yi masaya oturttuğumuzda, sorunlarımızın önemli bir kısmını aşmış olacağız. Türkiye’nin başına bir felaket gibi çöreklenmiş olan sığınmacı sorunu, Türk Askerlerinin Suriye’deki varlığı, Suriye’nin sınır güvenliği gibi başımızı ağrıtan temel konular adım adım aşılacaktır.Burada bizim ülke olarak Esat’ı sevip, sevmememizin bir anlamı yok. Ülkeler dış politikalarını şekillendirirlerken öncelikle kendi çıkarlarını gözetirler. Bu günü kadar başımıza çöreklenen sıkıntılardan kurtulmak için atacağımız adımlar önümüze çok geniş imkanlar sunacaktır. Ekonomik, sosyal ve askeri açıdan ülkemizin önüne çıkan faturaları artık ödemek zorunda kalmayacağımız gibi, bölücü terör örgütüyle de çok daha iyi koşullar altında mücadele etme şansı bulacağız. Dilerim, vatan toprağına emanet ettiğimiz şehitlerimiz, terörün çözümüne bu şekilde yardımcı olabilir, verdikleri canlarını, akıttıkları kanlarının heba olmadığını Cennet mekanlarından görerek mutlu olurlar. Yukarıda isimlerini saydığımız yaşları yirmilerde olan bu çocuklarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, sevenlerine ve ülkemize başsağlığı diliyorum. mekanları Cennet olsun.