Yazımıza, Mersinli kardeşim Yusuf’tan aldığım bir fıkrayla başlamak istiyorum. Çünkü mahalli idareler seçimi öncesinde yaşadıklarımızı en güzel bir şekilde anlatıyor. Fıkra bu ya;Şehirlerarası sefer yapan bir yolcu otobüsünde muavin horlayan yolcuyu, diğer yolcuları rahatsız ettiği gerekçesiyle uyandırır. Ancak adam aradan bir süre geçtikten sonra tekrar horlamaya başlar. Bu duruma sinirlenen muavin adamı tekrar uyandırır ve bunun üzerine bir tartışma başlar. Tartışma büyüyünce muavin adamı otobüsten indirmeye karar verir. Sinirlenen adam bunun üzerine muavini bir güzel döver. Otobüs şoförü bu durumu görünce müdahale eder, şoförde dayaktan payına düşeni alır. Yedek şoför, bu kez devreye girer, ancak o da bir güzel dayak yer. Adam yedek şoförü de dövdükten sonra otobüsten iner, inerken de boksör olduğunu söylemeyi unutmaz. Aynı muavin, bir başka seferde yine yolculardan birinin horladığını duyar ve kibar bir şekilde yolcuyu uyandırdıktan sonra horlayan yolcuya sorar:-Kardeş boksör müsün?- Hayır, der adam.Bu kez muavin sorularını çeşitlendirir.-Karateci misin, tekvandocu musun, kungfucu musun diye sordukça hepsine “hayır” cevabı alır.Muavin bu kez şaşkınlıkla sorar-Peki kardeş neyine güvenip de horluyorsun? Şimdi buradan hareketle İYİ Parti’nin karar alıcılarına soralım-Milletvekili seçimlerinde herhangi bir ilimizde birinci olmaktan vazgeçtik, ikinci parti olabildiniz mi?-81 ilimizin en az yarısında milletvekilliği kazanabildiniz mi?- Oy potansiyeliniz yüzde 10’u geçiyor mu?Final sorumuzu soralım, neyinize güvenip de seçimlere “kendi özünüzle” giriyorsunuz?Elbette ki her siyasi parti, belirlediği politikalar çerçevesinde hareket eder. Bunu yaparken de, ilkeli olmak durumundadır. Düne kadar kader birliği ettiği, seçim meydanlarında, ellerini havaya kaldırdığı insanları karalayarak, onları “korkaklıkla” itham etmez. Düne kadar, ulaşımda Paris’i örnek göstererek, bugün “sınıfta kaldıklarını” söylemez. İyi Parti ne yazık ki bu ülkede çizdiği “zik-zak”lı politikalarla eline geçireceği “merkez sağda” tek parti olma şansını da kaybetti. Kardeşim, İyi Parti’nin İstanbul’daki bir ilçesinde aktif görev alıp, genel seçimlerde gece gündüz bir çalışma sergilemişti. Zaman zaman telefonla da konuşup, neler yaptıklarını sormuştum. Bana partinin ellerinden kaydığını ve kaydedilen yeni üyelerle birlikte MHP’lileştiğini söylemişti. Elbette ki, siyasette böyle şeylerin yaşanması mümkündür. MHP’de bu ülkenin köklü bir siyasi partisidir. Kendisine rakip olabilecek, oylarını bölecek güçlü bir yapıyı karşısında istemez. Bunun içinde geçerli yolları tek tek dener. Bunlardan biri de o partiyi içten içe ele geçirmek olabilir. Nitekim, kardeşim ve onlarla birlikte hareket eden birçok üye partiden istifa yolunu seçtiler. Ancak aradan geçen süre içinde bu istifalar henüz işleme konulmadı ve askıda bekletiliyor. Buna benzer gelişmeler özellikle kadın üyeler arasında tepe noktasına ulaşmış durumda. İyi Parti, mahalli idareler seçimlerinden sonra gerçek anlamda bir yol ayrımına girecek gibi görülüyor. Küçük olsun ama bizim olsun, mantığı siyasette hiçbir partiyi başarıya götürmemiştir. Siyaset yeri geldiğinde risk almak, yeri geldiğinde ittifaklarla yürümeyi gerektirebilir. Ancak görülen o ki; İYİ Parti’de siyaset ve mantık devreden çıkarılmış, tamamen duygusal bir yol tercih edilmiştir. Her iki laflarından birinde, CHP’yi kastederek “kimseye diyet borçlarının olmadığını, kimsenin payandası” olmayacaklarını söyleyerek, garip bir politika üreten İYİ Parti yöneticileri, artık bu söylemleri bir kenara bırakarak ülke gerçeklerine göre hareket etmeleri gerekmektedir. Nitekim, başta Genel Başkan Meral Akşener ve onun yol arkadaşları olmak üzere bir grup, tabanlarından gelen tüm taleplere karşın kendilerince “doğru” buldukları bir politik anlayışı sürdürmek niyetindeler. Genel seçimlerden sonra uğranılan hezimetin değerlendirmesini yapmak yerine, yol arkadaşlarını ağır bir dille suçlayan, hezimetin tüm faturasını CHP ve onun eski genel başkanına ödetmeye kalkan İYİ Parti ve onun Genel Başkanı Akşener, buradan nasıl bir çıkış yolu bulacak gerçekten merak içindeyiz. Çünkü; bir başarısızlık halinde, bu kez suçlanacak yol arkadaşı da olmayacak yanlarında. Seçimlerde ne olur diye soracak olursanız, vatandaş tabanda gerekli işbirliğini sağlar, “kazanacak adaya” gereken desteğini verir.
Recent Comments
Görüntülenecek bir yorum yok.