Vebal altına girmek

Ortalık yine çalkalanıyor. Haber, gazetelerde yayınlandıktan sonra peş peşe yapılan açıklamalardan da anlaşılıyor ki, bir yabancı özellikle de Suriyeli çalıştıracak firmalara bir de Türk işçi almaları halinde kredi verilecekmiş. Kredinin kaynağı Almanya’dan geliyormuş ve toplam 1.5 milyar liraymış.
Aslında lafı eğip bükmeye gerek yok. Almanya diyor ki, “Sen bu Suriyeli sığınmacılara iş ver, benim kapıma gelmesinler, ben de sana buna karşılık  1.5 milyar liralık bir destek sağlayayım”
İşin Türkçesi de, Almancası da, Arapçası da bu adam haklı, kendi ülkesine gelecek olan her bir Suriyeli için verdiğinin kat be kat üstünde harcama yapmak zorunda kalacak.
Hazır adam da Türkiye’de yaşıyor, bir de iş bulursa kaldığı yerden bir yere kıpırdamaz ben de rahat ederim diyor. Suriyeli, Afgan, Pakistanlı, Irak, İran ve tüm Afrika kıtası ülkelerden milyonlarca insan akın akın Türkiye’ye geldiler ve yurdun dört bir yanına dağıldılar. Öyle ki, Torosların yaylalarında bile Suriyeli sığınmacı gördüm. Adam gelmiş vatandaşlarda kucak açmış, gül gibi geçinip gidiyor.
Kesin sayı bilinmiyor. Açıklanan resmi rakamlar kayıt altına alınanları kapsıyor. Bir o kadar da kayıt dışı göçmen, sığınmacı veya mültecimiz var. Her biri buruda evlenmiş, yuva kurmuş ve çocukları Türk vatandaşı olarak kayıtlara geçmiş. Bazı kadınlar ise Türklere ikinci, üçüncü eş olmuşlar. Bunlar için sosyal tarafından önemli gördüğümüz bazı tespitler.
Suriyeli sığınmacıların yoğun yaşadığı Hatay, Kilis, Gaziantep, Urfa ve diğer komşu illerde yaşananlar ise tam bir facia. Bir çok ilçede, sığınmacılar, Türk nüfusu geçmiş durumdalar. Bir çoğuna da vatandaşlık verilmiş, sizin benim geleceğimle ilgili kararlarda oy kullanıyorlar. Milletvekili seçiyorlar.
Bunların çocuklarının eğitimi, öğretimi ise ayrı bir sorun. Suriyeli hocalar bu çocukları, Türkiye düşmanlığıyla eğitiyorlar. Yaşadığımız gördüğümüz olaylar buzdağının üzeri, asıl sorun suyun altında.
Büyük şehirlerimizde iş güç sahibi olanlar artık, yanlarında Türk vatandaşı çalıştırmıyor. İlk tercihleri Suriyeliden yana. Şimdi bir de Almanya’nın desteği çıktı karşımıza. Allah aşkına şöyle bir dönüp bakın etrafınıza, “Biz ne yapıyoruz, bu ülkenin insanları, gençleri kim nasıl bir gelecek hazırlıyoruz” diye kendinize bir sorun. Bu iş artık milli bir sorun olmaya başladı. Bu insanların geleceğini düşünmek iyi güzel de, bu ülkenin topraklarında doğmuş, vatandaşlık görevlerini sonuna kadar yerine getirmiş insanlarının geleceği ne olacak hiç kendinize sordunuz mu?
Bu durum artık bir “beka” sorunu olmaya başladı. Milyonlarca insanımız, gencimiz çalışacak yaştaki vatandaşlarımız kapı kapı dolaşıp iş peşinde koşarken, Almanya’nın verdiği üç-beş liraya bakıp sığınmacılara çalışma alanı yaratmanın bir anlamı olabilir mi?
Onlar bu ülkede misafir, sığınmacı, mülteci ya da göçmen statüsünde bulunuyorlar. Artık bu vasıfları sona ermedi mi?
Bakın Esat, her ay bu insanların ülkelerine dönmeleri için çağrı yapıyor. Savaş da artık sona erdi ama kimse gitmek için yerinden kıpırdamıyor.
Burada yaşamak, bu ülkenin imkanlarını kullanmak daha cazip geliyor bu insanlara.
İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere 20 ili kapsayacak bu yeni uygulama, kağıt üzerinde çok yararlı gibi görülebilir ama pratikte o kadar büyük sorunlara neden olacak ki, işin içinden çıkmak mümkün olmayacak.
Ülkemizde yaşayan yasal yolla ya da gayri meşru yolla gelen bu insanlar ülkemizin üzerine hem ekonomik, hem sosyal hem de beşeriyet olarak ağır külfetler getiriyorlar.
Bu ülkede kira fiyatları hızla artıyorsa, gayrimenkul fiyatlarına yetişilemiyorsa, enflasyon, hayat pahalılığı, milli gelirden aldığımız pay her yıl geriliyorsa, yeterince sağlık hizmetinden yararlanamıyorsak temelinde bu insanların büyük payı var. Ülkemiz vatandaşlığını alanlar, bu ülkede doğduğu için resmen vatandaşımız olan çocuklar ülkemizin beşeri ve demokratik yapısı üzerinde ne kadar etkili oluyorlar, bu konuda yapılmış bir araştırma var mı? Bilemiyoruz ama, olumsuz etkilerinin bugünden yarına ağır bir faturasının olacağı gerçek olarak karşımızda duruyorken, daha neyi bekliyoruz merak ediyorum.
Bakın İSO Başkanı Erdal Bahçıvan da yaptığı açıklamada, “Sadece ve sadece  emeğe dayalı bir rekabet unsuru olarak biz sanayideki istihdamın önünü sınırsız bir şekilde açarsak yarın ki nesillerimize vereceğimiz toplumsal sorun adına faizi ciddi anlamda yük altında bırakır. Bunun ölçüsünü kaçırma noktasından hiçbirimiz mesuliyet alamayız” derken aynı endişeleri yaşadığımızı bir kez daha tekrarlamak isterim. Çok iyi düşünmeden atılacak her adımın faturasının vebali büyük olacaktır.