19 Mayıs’lar değerlidir

105. yılını kutlayacağımız 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, Atamızın Türk gençliğine armağan ettiği çok önemli milli bayramlarımızdan biridir. O günün gençlerine –ki bugün yaş aldılar- ve gelecek nesillere ülkenin bekasını işaret ettiği bayramımızdır.
  Son derece zeki bir lider olan Atatürk 19 Mayıs’ta başlayan  bağımsızlık savaşını Türk Halkıyla birlikte can pahasına ölümüne kazananların anısına hürmetle; Türk Gençliğine miras bırakır. Ayrıca bu günü ‘’ Doğduğum gündür’’ diye ilan eder.
105 yıl önce 16 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Bandırma Vapuruyla Anadolu’yu işgalden kurtarmaya, yeni bir devlet kurmaya azimli ve kararlı olarak Samsun’a doğru yola çıkar.
Atatürk’ün “1335 senesi (1919) Mayıs’ının on dokuzuncu günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye: Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup, Harb-i Umumî’de mağlûp olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şerâiti ağır bir mütarekenâme imzalanmış. Büyük harbin uzun seneleri zarfında millet yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi Harb-i Umumî’ye sevk edenler kendi hayatları endişesine düşerek memleketten firâr etmişler. Saltanat ve hilâfet mevkiini işgal eden Vahideddin, mütereddi, şahsını ve yalnız tahtını temîn edebileceğini tahayyül ettiği denî tedbirler araştırmakta…’’ diyerek anlatmaya başladığı ülkenin o günkü durumunu ve 19 Mayıs’ı ayrıntılarıyla anlattığı Nutuk’u bir kez daha okumanın tam sırasıdır.        Mustafa Kemal 13 Kasım 1918 yılında, Çanakkale’den geçirmediği İtilaf Donanması gemileri arasından Kartal İstimbotuyla Haydarpaşa’dan hareket ettiğinde Yaveri Cevat Paşa’ya ‘’Üzülme’’ der. ‘’Geldikleri gibi giderler.’’ İstanbul’da Şişli’deki evinde İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Kazım Karabekir ve yakın arkadaşlarıyla birlikte, işgal altındaki ülkenin Kurtuluş Savaşı stratejilerini belirlemeye başlarlar.
       İtilaf Devletleri  21 Nisan 1919’da Karadeniz Bölgesi’nde güvenliğin sağlanması için Osmanlı Hükümeti’ne nota verir.  Ali Fuat’ın babası İsmail Fazıl Paşa, dünürü Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Paşa’ya Mustafa Kemal’i önerir. Dahiliye Nazırı, Mustafa Kemal’i Harbiye yıllarından tanımaktadır. Damat Ferid Paşa’ya, taktir ettiği ve görüştüğü Mustafa Kemal’in Anadolu’ya gönderilmesini önerir. Böylece, Hükümet bölgeye Mustafa Kemal’in gönderilmesine karar verir.
        29 Nisan’da Harbiye Nazırı Şakir Paşa tarafından makamında görevi alan Mustafa Kemal, yetkilerini açıkça tanımlayan bir görev belgesi ister. Amacı Anadolu’ya geniş bir yetkiyle gitmektir. 3. Ordu Müfettişi göreviyle yola çıkan Mustafa Kemal, yetkilerini yazdırırken Genelkurmay İkinci Başkanı Kazım İnanç ‘’Bir şey mi yapacaksın?’’ diye sorar. Mustafa Kemal ‘’ Bu maddeler olsa da olmasa da, evet, bir şey yapacağım’’ diyerek cevaplar.
          Yetkilerini ve askeri gücü ardına alan Mustafa Kemal 16 Mayıs’ta Padişah Vahdettin’e veda ziyaretine gittiğinde  Padişahın ‘’ Paşa, paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi tarihe geçmiştir. Bunları unutun. Asıl şimdi yapacağınız hizmet hepsinden büyük olabilir. Paşa! Paşa devleti kurtarabilirsin!’’sözleriyle uğurlanır. İtilaf Devletleri  Osmanlı Devleti Karadeniz Bölgesi’ndeki güvenliği sağlayamazsa orayı işgal edeceklerini bildirmişlerdir. Batı, Güney ve Doğu’su işgal altında olan ülkenin Kuzey’i de işgal edilirse Osmanlı Sevr şartlarını kabul etmek zorunda kalacak; Padişahlık ve hanedan son bulabilecektir. İngiliz ataşesi William Deeds  Sadrazam damat Ferit Paşa’yı uyarıp endişelerini belirtirse de iş işten geçmiştir. Bandırma Vapuru yola çıkmıştır.
          19 Mayıs, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk halkıyla birlikte, Kuvayı-milliye ruhuyla kazandığı savaş; kılık kıyafet, ölçü-tartı, yeni hukuk düzeni, kadınları toplumsal hayata katan çağdaş görüşü, Köy Enstitüleri, alfabesi, Türk Dili, dünya devletleriyle aynı düzeyde oluşturulan eğitimi, tarım ve endüstri devrimleriyle; son derece değerli, ulusça yeniden doğuşun bayramıdır.
           Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü arasında Florya Cumhurbaşkanlığı köşkünde geçen anlamlı sohbeti hatırlamanın tam yeridir. Atatürk, İnönü’ye  ‘’İsmet, yıllardır birlikte neler gördük, neler yaşadık. Hiçbir zaman bana karşılaştığım en büyük zorluğun ne olduğunu sormadın’’Der. İnönü, gülümseyerek‘’ bu soru cümlesini tekrarlayarak sorar.‘’Gerçekten karşılaştığınız en büyük zorluk nedir?’’ Der. Atatürk ‘’Uyandırmaktı! Paşam Uyandırmak! Karşılaştığım en büyük zorluk uyuyan Türk Halkını uyandırmaktı.’’ Deyince İnönü buna yürekten katılır. Atatürk’ün  ikinci sorusu gelir. ‘’Peki ondan daha zoru neydi, bilir misin?’’dir.  İnönü ‘’Neydi peki?’’ Deyince Atatürk  ‘’Uyanan bu halkı durdurmaktı. Uyanan halkı durdurmak, uyuyan halkı uyandırmaktan çok daha zordu’’Diye kendi sorusunu cevaplar.
           Uyumayalım! Uyanalım ve 19 Mayıs’ta Samsun’da atılan ilk adımla elde ettiğimiz Laik Türkiye Cumhuriyetimize her daim sahip çıkalım. Bunu çocuklarımıza, torunlarımıza borçluyuz.