Türkiye’de ihracata dayalı büyüme modeli en çok konuşlan konulardan birisi. Ekonomi yönetimlerinin ve iktidarların en çok kullandığı ifadelerden birisi haline gelen ‘İhracata dayılı büyüme’ neden gerçekleşmiyor? Ülkemizde sürekli üzerinde konuşulan ve iktidarın genel politika olarak benimsediği konu ihracata dayalı büyüme olduğunu söyleyen Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu, “Son 20 yıllık sürece baktığımızda ülkemizde hep yüksek oranlı ihracat artışları hedeflendi ve hatta 500 milyar dolarlık yıllık ihracat hedefleri konuldu ancak hiçbir zaman hedefler gerçekleştirilemedi. Yüksek ihracat hedefleri gerçekleştirilemezken ithalatın sınırlandırılması hedefleri de bir türlü tutmadı, ithalat kısa dönemler hariç sürekli ihracatın önemli ölçüde önünde yer aldı ve bu nedenle de ülke döviz darboğazından çıkamadı. Bugün de bu sorun şiddetli bir şekilde devam ediyor” ifadelerini kullandı.
İhracat artışında istenilen düzeyin yakalanamamasının birkaç nedeni olduğunu belirten Babuşcu, “İlki üretim yapımızın ihracatta avantaj sağlamayan sektörlerde yoğunlaşması. İkincisi kendimize özel ihracatta avantaj sağlayacak marka değerlerimizin bulunmaması. Üçüncüsü teşvik mekanizmalarında tam tutarlı olmayan politikalarımız. Bunlar içsel nedenleri oluşturuyor. Konu ihracat olunca tabii ki dış pazarların durumu da önemli. Bizden mal alacak ülkelerin ekonomik durumları iyi ise ihracat olanakları daha rahat, ekonomik durumları kötü ise ihracat olanakları daha kısıtlı oluyor. Ülkemizde dış ülkelerin ekonomik durumlarını test eden ve buna göre gelecekte ihracat olanaklarının durumunu ortaya koyan bir çalışma İstanbul Sanayi Odası tarafından yapılan Türkiye ihracat iklim endeksi çalışması. Bu çalışmanın ekim ayı raporu yayımlandı. Öncelikle bu çalışmaya ilişkin bilgi verecek olursak; ihracat iklim endeksleri ulusal PMI (purchasing manager index-satın alma yöneticileri endeksi) anketlerindeki üretim trendlerine ilişkin verilerin ağırlıklandırılmasıyla hesaplanıyor. Ağırlıklar resmi istatistiklere göre ticaret partnerlerinin ilgili ülkenin dış ticaretine yaptığı katkıların göreli önemine göre oluşturuluyor” ifadelerini kullandı.
Türk imalat sektörü ihracatının en büyük on pazarından yedisinin bulunduğu Avrupa’da olduğunu belirten Babuşcu, “İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi çalışması sonuçlarına baktığımızda endeks değeri eşik değer 50’nin altında kalarak Ekim 2023 için 48,5 olarak gerçekleşti. Böylece endeks değeri ekimde üst üste üçüncü ay 50 eşik değerinin altında gerçekleşmiş oldu. Eylülde 49 olan endeks 48,5’e gerileyerek dış talep koşullarında yılbaşından bu yana en belirgin bozulmayı gösterdi. Endeks bu yıl en yüksek endeks değerine nisan ayında 53,1 ile ulaştı. Ancak nisan sonrasında sürekli düşen değer ekim ayında dip yaptı. Son aylarda görülen bu gerileme büyük ölçüde Avrupa’daki ana ihracat pazarlarında süregelen yavaşlamadan kaynaklandı. ABD büyüme tarafında kalırken, bazı Asya ülkeleri ve Ortadoğu büyüme eğiliminin yaşandığı diğer bölgeler oldu. Türk imalat sektörü ihracatının en büyük on pazarından yedisinin bulunduğu Avrupa’da söz konusu pazarlardan biri hariç tümü ekim ayında daralma kaydetti. Gerilemenin olmadığı ve üretimin değişim göstermediği tek ülke İspanya. Türk imalat sanayii ürünlerinin en büyük ikinci ihracat pazarı olan ABD, ılımlı da olsa büyümeye devam etti. Talebi olumlu yönde etkileyen pazarların büyük bölümü Ortadoğu’da yer aldı. Bir diğer önemli ihracat pazarı olan Rusya’da ise üretim artmaya devam etti. Dördüncü çeyreğin başında güçlü performans gösteren diğer pazarlar ise Hindistan, Singapur, Endonezya ve Filipinler gibi Asya ülkeleri oldu” diye konuştu.
“Bu sonuçları ihracatımız açısından değerlendirirsek önümüzdeki dönemde olumsuz bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz açık” diyen Babuşcu son olarak şunları söyledi:
“En çok ihracat yaptığımız Avrupa ülkelerinin ekonomik durumları ümit vermiyor. Diğer ülkelere ihracat olanaklarını kısa sürede artırma olanağı bulunmuyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde hedeflenen ihracat artışını gerçekleştirmek mümkün görünmüyor. Sonuç olarak; yurt içi talebin de kısılmasına yönelik önlemler alındığını düşünürsek 2024 büyüme rakamlarında fazla iyimser olmamalı. Ayrıca dış ticaret dengesinde ihracat artışı ile iyileşmeyi hedeflemek de pek gerçekçi değil.”