İsrail ile Hamas arasında çatışmalar sürekken ABD’nin Irak’tan çekilme sürecine açıklamaları bölgede dikkatle takip ediliyor. Emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş, ABD’nin bölgeden çekilme gibi bir amacının bu süreçte olmadığını yaşanan gelişmelere bakıldığında kolay görünmediğini belirterek, “1990 yılından bu yana ABD bu bölgede. Tam olarak 34 yılı buldu. Türkiye özellikle ABD’nin bu çekilme söylemlerine ilişkin açıklamaları yakından dikkatle takip etmeli. ABD, Irak’taki ve Suriye’deki askerlerini çekmek konusunda bir takım açıklamalar yapılıyor ama özel şirketler adı altında ihtiyat kuvvetleri dediğimiz güçleri geliyor. Dolmayasıyla bu güçler yine bölücü terör örgütünün uzantıları ile IŞİD’e karşı mücadele altında işbirliğini sürdürecek. Türkiye işte bu noktada çok dikkatli olmalı. Ayrıca İsrail çatışmalı ortamı sürdürerek ABD’nin gitmesini istemiyor” dedi.
ABD’nin Irak’tan çekilme yönünde kamuoyunda son dönemde artan tartışmalar karşısında Türkiye’nin özellikle dikkatli olması gerektiğini belirten Karakuş, şunları söyledi:
“Burada dikkat edilmesi konu Türkiye’nin milli çıkarları. ABD bölgeden çekilme yönünde bir takım açıklamalar yapmasına rağmen bölgeden çekilmesi konusunda net bir tavır ortaya koymuyor. 1990 yılında o dönem Saddam rejiminin yaptıklarından dolayı geldiğini söyleyen ABD, o tarihten bu yana çekilme yönündeki kararını çeşitli dönemlerde dile getirmesine rağmen tam olarak hayata geçirmedi. Bunun temel nedenlerinden bir tanesi elbette ki bölgedeki çıkarları ve İsrail’in güvenliği. İsrail sürekli olarak ABD’yi o tarihten bu yana bölgede tutmayı amaçlıyor. Bu noktada da başarılı oluyor. 34 yıldır ABD bölgede durmaya devam ediyor. Dolayasıyla ABD’nin bölgede varlığı sürüyor. Burada Türkiye’nin yaşanan bölgesel süreçleri dikkatle takip edip, bu doğrultuda hassas politikalar belirlemesi büyük önem taşıyor.”
İsrail Hamas çatışmasının başlama sürecinde yaşananların karmaşıklığını koruduğunu da belirten Karakuş, “Her geçen gün bu konuya yönelik olarak yapılan yorumlar başka bir boyut kazanıyor. İsrail’in Hamas’ı etkileyerek böyle bir süreci başlatmış olabileceği yorumları da yapılıyor. Bu yönde birçok tartışma var uluslararası kamuoyunda. Dolayasıyla İsrail bu tür bir planlama ile ABD’nin bölgede kalmasını istemiş olabilir. Çatışmaları bölgesel düzeyde arttırma isteğini de bu anlamda görülebilir. İsrail, ABD’nin bölgeden gitmesini istemiyor. Bu boyutta önem kazanıyor” dedi.
ABD’nin çekilme konusundaki söylemlerine rağmen bölgede etkinliğini devam ettirmesi için alacağı yeni önlemlerin hesaba katılması gerektiğini ifade eden Karakuş, “ABD bölgede askerlerini çekerken yerine ihtiyat kuvvetlerini getiriyor. Bu ihtiyat kuvvetleri de özel şirketler aracılığıyla bölgeye geliyor. Özel güvenlik şirketleri bölgeye yerleşiyor. Böylelikle ABD’nin bölgedeki varlığı ve planları devam ediyor. Bugün Suriye’de yaklaşık bin 200 askeri olduğu ifade ediliyor. Dikkat edilmesi gereken nokta bu özel güvenlik şirketlerinin bölücü yapıyı desteklemeye devam edecek olmalarıdır. Dolayasıyla eğer PYD-YPG Suriye merkezi hükümeti ile anlaşırsa ki bu aynı zamanda Rusya ile anlaşmak anlamına gelecektir, IŞİD ile mücadele altında varlığını etkin bir şekilde sürdürecektir. 65-70 binlik terörist gücü ile ABD’nin oradaki terörle mücadele adı altındaki işbirliği sürecek. Eğitilmeye devam edecekler. ABD 4 bin uçaklık, 40 bin TIR’lık mühimmatı oraya boşuna göndermediler. Bunlara çok dikkat edilmesi gerekiyor. Dolayasıyla ABD’nin çekilme söylemlerine dikkat edilmeli. ABD’nin terör örgütüyle yakınlığı Türkiye’nin bölgesel milli çıkarları açısından olumlu bir sonuç vermeyecektir” diye konuştu.
ABD’nin Rusya ile Ukrayna arasında bir uzlaşma sağlayıp, kendi istediği yapıyı Suriye’de oluşturabilmek için Rusya ile anlaşmasının da mümkün olabileceğini kaydeden Karakuş, “Bu noktada eğer anlaşırlarsa o zaman PYD-YPG Suriye merkezi hükümetiyle anlaşacaktır. Bu da zaten ABD ile Rusya’nın anlaşması demektir. Suriye bu yapıyla anlaşırsa o zaman Suriye’nin doğusunda istedikleri bu terör yapısını oluştururlar. Bu yapı Suriye sınırları içinde olacağından, Türkiye’nin Suriye’den Türkiye’nin çekilmesini isteyeceklerdir. Böyle bir antlaşma durumunda Türkiye’de yaşayan 4 milyona yakın sığınmacının Türkiye’de kalması anlamına gelecektir. Eğer bir de Suriye’de anayasa yapımı sürecinde de böyle bir antlaşma olursa sığınmacıların tekrar dönmesi mümkün olmayabilir. Türkiye’nin Suriye’de terör yapısını engellemek ve sınır güvenliğini sağlamak için kontrol ettiği bölgeden çıkması da istenebilecektir. Dolayasıyla bu tür tuzaklara çok dikkat edilmeli ve politikalar bu konuları dikkate alınarak hassasiyetle hazırlanıp, hayata geçirilmelidir” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin F-16 savaş uçaklarını alması ile birlikte Yunanistan’ın da F-35 uçakları almasının ABD yönetiminin kendi iç dengeleriyle bağlantılı olduğuna da dikkat çeken Karakuş, şunları anlattı:
“Türkiye’ye F-16 savaş uçakları verilirken, Yunanistan’a da F-35 savaş uçaklarının verilmesi durumu zaten bekleniyordu. Burada ABD yönetimi kendi içindeki dengeyi korumuşu oldu bir anlamda. Ermeni ve Rum lobisinin ayrıca son dönemde İsrail- Hamas çatışmasında sürecinde Türkiye’nin politikalarından hoşnut olmayan Yahudi lobisinin istekleri de bir anlamda göz ardı edilmemiş oldu. ABD’de de yılda 4 F-16 uçağı üretiliyor. Bu üretimin 2 uçak daha arttırılarak 6’ya çıkarılması söz konusu. Bu şekilde bir üretimde Türkiye uçakları tahmin edilen süreden daha kısa zamanda alır. Ayrıca Türkiye, elektronik harp için özel mühimmat da alıyor. Özel füze ve roketlerde alıyor. Bu açıdan bu mühimmatın gelmesi de bu süreçte önem kazanır.”