Kızlarımızın babalarına benzeyen erkeklerle evlenmesi kaderin bir oyunu değildir. Korkutularak, bir fanusun dışına çıkarılmayarak büyütülen kız çocukları babalarına benzeyen bir erkekle karşılaştıklarında beyinleri onlara o erkeğin bildiği tipten olduğunu söyler. Yani o erkeğin defolu, yanlış, yorucu ve üzücü olduğunu görse de, bilinmeyenden daha fazla korkması öğretildiği ve özgüveni törpülendiği için, sınırlarını ve kurallarını bildikleri bir erkek tipiyle karşılaştıklarında bilinçaltı onlara “sen bu erkek tipini babandan tanıyorsun ve onunla nasıl bir hayatın olacağını biliyorsun, bu erkekle iyi veya kötü başına ne geleceğini evinde bütün çocukluğun boyunca gördün ve yaşadın. Bilmediğin tipte bir erkekle ne yapacağından korkmana gerek kalmayacak, o halde hemen bu erkeği kap” diyecek ve başka türden erkekleri tanımamış, kendine güveni gelişmemiş, babasından farklı bir erkekle akraba ortamında bile iki çift samimi laf edememiş kızlar babalarına benzeyen erkeklerle evlenecektir. Evin dışındaki dünyadan korkutarak büyüttüğümüz her kız çocuğu babası alkolikse alkolik erkekten rahatsız olmaz, sinirli babayla büyüdüyse öfkeli erkeği katlanılabilir bulur.
Ama kızlarımıza özgüven verebildiysek ve onları korkutmadan büyütmeyi başarabildiysek, evdeki babanın defoları ona bir erkekte katlanmak zorunda olduğu şeylermiş gibi gelmez. Amca, dayı, enişte, öğretmen, diğer babalar gibi farklı erkek tipleriyle iletişim kurarak büyürse illa bildiği gibi bir erkek bulmaya çalışmaz, farklılıklardan korkmadan Çocuklar evin içinde gördüklerini öğrenirler. Şanslı olanları ise dışarıdaki hayatla gerçek ilişkiler kurarak temas edebilme imkânı bulur ve doğru insanlarla karşılaşırsa evlerinde yaşadıkları haksızlıkların yanlış olduğunu anlar ve mücadele eder. Hiranur vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındayken evlendirdiği kızı, sosyal medya hesapları açtığında orada tanıştığı kadınlardan kendi başına gelen şeyin korkunç olduğunu öğrenmişti. Tarikatın içindeki kapalı hayatında ve çocuk yaştayken kazık kadar adamlarla evlendirilen kızlar deryasında annesi ve babası eliyle nasıl bir haksızlığa uğradığını anlayamamıştı. Ne zaman tarikat habitatının dışındaki rasyonel dünyaya çıkabildi; o vakit gerçekte ne yaşadığını görebildi. Tanımadığı başka kadınlardan öğrendi o zavallı yavru dışarıdaki dünyada hiç kimsenin çocuğunu 6 yaşında evlendirmediğini ve kocaman adamların evine annelerin saçlarını tarayarak çocuklarını göndermediğini… Kendisine yapılanla nasıl başa çıkabileceğini, kocasına her şeyi itiraf ettirdiği bir ses kaydı almazsa en sonunda hiç kimsenin ona inanmayacağını da yabancı kadınlardan öğrendi.
O kadar eleştirilen sosyal medya çocuklarımıza başka türden belalar açıyor belki ama onlara evlerinin dışındaki hayatın kapılarını da açıyor. Annelerinden farklı kadınlar, babalarından başka erkekler olduğunu, o farklı insanlarla da pekâlâ normal hayatlar yaşanabildiğini görüyorlar. İnsan çeşnisini biz öğretemiyorsak bizim yerimize sosyal medya öğretiyor.
Babası gibi erkeklerle evlenen kızlar için psikoloji bilimi “anne yoksunluğu” tanımlaması yapıyor. Yani babanın davranışlarındaki yanlışlığı ve haksızlığı onaylayan bir anne varsa çocukta anne yoksunluğu da gelişiyor. Baba iyi olsa bile anne sevgisindeki noksanlık nedeniyle babasına hayran kız çocukları da gidip aynen babaları gibi erkeklere kapılabiliyorlar. Oysa çok iyi bir baba aynı zamanda berbat bir koca olabilir ve kızına bunu anlatabilecek bir anne figürü yoksa yine yanlış bilinç koşullanması kötü evliliklerin kuşaklara taşınmasına neden olur.
Kız çocuğunu kapalı ortamda yetiştirirsek, babası gibi birine yapışmasa bile evliliğinde anne ve babasının ilişkisindeki modeli uygulamaya çalışacaktır başka bir türünü bilmediği için… Evlendiği erkek babasına benzemiyorsa bu defa da çatışmalar yaşayacaktır karşısındaki adam iyi birisi olsa bile, çünkü kız çocuğu babasının annesine davranış şeklini kocasında arayacak ve bulamayınca bocalayacaktır.
Neresinden bakarsak bakalım ebeveyn olmak hiç kolay değil, sorumluluklarımızı Allah’a havale ederek çözüm bulamayız. Bütün insan ilişkilerinde ne yapacağımızı bilmediğimiz zamanların sinirli anahtarı olan samimiyet, içten bir şekilde düşüncelerimizi, korkularımızı, endişelerimizi çocuğumuzla konuşabilmek, farkında olmadan bile olsa onu hırpalamamayı önemsemek, hata yaptığımızda ondan özür dileyebilmek her çocuğun anne ve babasına güvenmesini sağlayacaktır.