Berlın 1945 ve sonrası -7

ALMAN ENDÜSTRİSİNİN MÜTTEFİKLER VE SOVYETLER TARAFINDAN YOK EDİLMESİ
 II. Dünya Harbi’nin sonunda Almanya’ya karşı harbi kazanan ABD, İngiltere ve Fransa bir tarafta ve Sovyetler diğer tarafta, Alman endüstrisinin üretim kapasitesini azaltmak için çabalıyorlardı. 1949’da Batı ve Doğu Almanya ile Doğu ve Batı Berlin ayrılmış durumda idi. Saar bölgesi Fransız ekonomik kontrolünde idi. Batı Almanya’nın motoru durumunda olan Ruhr Bölgesi International Authority of  Ruhr’un yönetimindeydi.  Harp öncesi Oder – Neisse hattının doğusundaki Alman bölgesi Silesia dahil Polonya’ya ayrılmış ya da Sovyetler Birliği’ne katılmıştı. Bu bölge Ruhr’dan sonra Almanya’nın ikinci büyük sanayi merkeziydi.
 1945 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında gerçekleşen Potsdam konferansı sonucunda taraflar ABD Hazine Bakanı Henry Morgenthau Jr.’ın önerdiği Morgenthau Planı’nı uygulamaya karar verdi. Müttefikler Alman Silahlı Kuvvetleri’nin ilgasına, devlete ve özel teşebbüse ait silah ve silah yedek parçası üreten fabrikaların kapatılmasına karar verdi. Tahrip edilecekler arasında bütün gemi ve uçak ve onların yedek parçalarını üreten fabrikalar da vardı.  İleride askeri bir önem kazanması ihtimali olan ürünleri üreten özel teşebbüs firmaları da bunların arasında idi. Daha sonra bu kısıtlamalar, “barış zamanı doğan ihtiyaçlar nedeniyle” yeniden düzenlendi. Avrupa standartlarına uygun olarak her endüstride ne kadar firmaya ihtiyaç olduğu saptandı. Böylece her bir endüstri dalında bulunması gereken firma adedi meydana çıktığından ancak o miktar firmanın çalışmasına izin verildi.
 29 Mart 1946’da Müttefiklerce imzalanan “Endüstri Düzey Planı’na – The Level of İndustry Plan”ına – göre Alman Ağır Endüstrisi 1938’deki seviyesinin % 50 düzeyine indirilecekti. Bunun anlamı imalat sanayiinde 1500 fabrikanın kapanması idi. Ocak 1946’da Allied Kontrol Council, Alman Çelik Endüstrisi’nin üretimine bir maksimum sınır getirdi. Bu miktar harp öncesi çelik üretiminin % 25’i olan 5.800.000 tondu. Çelik üretiminin çoğunun yer aldığı Batı Almanya’nın İngiliz Bölgesinde,
İngilizler bu kadar çok kısıtlamaya karşı çıktı, limitin 12 milyon ton olmasını istedi. USA, Fransa ve 3 milyon ton olmasını isteyen Sovyetler bunu kabul etmedi. Bu şekilde devre dışı kalmış çelik fabrikaları kapatıldı. 1932 yılı Büyük Krizi sırasındaki Alman çelik üretimi düzeyinde kalması istenen kapasitenin anlamı Alman hayat standardının 1932’deki düzeyine düşmesi demekti.
 American Economics Division Şefi Tuğgeneral William Henry Draper Jr.  2 Şubat 1946’da Berlin’den Washington’a gönderdiği raporda Almanya’nın bir tarım ve hafif sanayi ekonomisine dönüştürüleceği sonucuna vardıklarını yazıyordu. Almanya’nın ekonomisi, gelecekte 66. 500.000 kişilik nüfusa sahip olacağına göre tasarlanıyordu. Ülke minimum hayat standardına sahip olabilmek için, büyük miktarda gıda maddesi ve ham madde ithal etmek zorunda kalacaktı. Almanlar,  geçmişten farklı olarak, ağır sanayi malları yerine kömür, kok kömürü, elektrik aletleri, deri eşya, bira, şarap, alkollü içecek, oyuncak, tekstil, müzik aletleri ve giyim eşyası ihraç edecekti. (http//en.m.wikipedia.org/wiki//Allied- plans -for -German – Industry, 7.12.2023).
 Amerikan Bölgesi’nden yapılan kereste ihracı düşünülenden çok fazla olmuştu. Amerikan yetkilileri aşırı kereste ihracının  “Alman ormanlarının ilerde harp amaçlı kullanılmasını önlemek” amacıyla yapılmış olduğunu söylüyordu. İngiliz Bölgesi’nde de Mart 1948’de E.J.Bryce bu şekilde devam ederse, kendi bölgelerinde orman kalmayacağını yazıyordu.
 1950 yılına kadar 706 fabrika kapatıldı ve makineleri bulundukları yerlerden çıkarıldı. Sovyet bölgesinde de benzer şeyler oldu. Sovyetler birçok makine parkını Moskova’ya sevk etti. Fakat bunlardan tam yararlanılamadı. Bir kısmı yollarda zarara uğradı, bir kısmı monte edilemedi, çalışanlarından da iyi bir verim alınamadı. Verim alınanlar çok azdı.  Alman toplam çelik üretimi böylece hayli gerilemiş oldu.
 1946’ların ortalarından itibaren Amerikan ve İngilizlerin Alman ekonomisinin büyümesine karşı olan politikasında yumuşama başladı. Morgenthau Planı’nın çok katı olduğu ortaya çıktı. Alman ekonomisini daraltmak yerine genişletmenin daha yararlı olacağı düşünüldü ve Alman üretim kapasitesi arttırıldı. Bu değişikliğin bir nedeni de işgal kuvvetlerinin katlandığı masraflardı. Gerçi bunlardan Alman hükümeti sorumluydu. Fakat hem ABD hem İngiltere, Alman halkını aç bırakmamak için sürekli olarak gıda maddesi ithal ediyordu. 1946 Eylül’ünde Morgentau Planı tamamen terk edildi. Truman yönetiminin politika değişikliği için ABD Genel Kurmayı, General Clay ve General Marshall etkin şekilde lobi faaliyetinde bulundu. “Günde 1500 kalori alan bir Komünist ile 1000 kalori alan ve demokrasiye inanan biri arasında” kesinlikle bir tercih olamazdı.
 1947 yılı Temmuz’unda Başkan Harry S. Truman, Alman ekonomik rehabilitasyonunu önleyen JCS 1067 nolu genelgeyi kaldırdı ve onun yerine JCS 1779 nolu genelgeyi yayınladı, genelgede “Düzenli ve refah içinde bir Avrupa için üreten, istikrarlı bir Almanya’nın katkılarına gereksinim vardır” deniyordu. Bu değişikliğe karşı olanlar çıktı fakat genelge uygulandı. Truman’ın bu girişimiyle, Alman ağır endüstrisinin kısmen de olsa, yeniden kurulması için ışık yakılmış oldu.  
 Harp öncesi düzeyinin % 25’ine inmiş olan Alman çelik endüstri kapasitesi %25 arttırıldı, eski seviyesinin % 50’sine ulaştı. Böylece endüstri üretimindeki dar boğazlar giderilmeye başladı. Amerikan ve İngiliz İki bölgeli ekonomi 1948’in ilk aylarında dibe vurmuştu. Çünkü İsviç’ten yüksek kaliteli demir ithalatı yasaktı. Çelik fabrikaları bu nedenle düşük kaliteli ve iki misli kömür tüketimi gerektiren demir kullanmak zorunda kalmış ve maliyetler çok yükselmişti. Ayrıca Almanlar 1 Nisan 1948’e kadar, çeliği harp sırasındaki fiyatıyla satmak zorunda bırakılmış, büyük zararla karşılaşmış ve bazıları üretimden çekilmek zorunda kalmıştı. The Allied Control Council – Müttefik Kontrol Konsülü – Alman kömür satış fiyatını maliyetinin yarısı olarak saptamıştı. 1945 Mayıs’ından 1947 Eylül’üne kadar, USA, İngiltere ve Fransa dünya ortalama ihraç fiyatı ton başına 25 -30 dolar olmasına rağmen, Alman kömürünü ton başına 10 dolardan ihraç ediyordu.  Yalnız bu kaynaktan Müttefikler Alman ekonomisinden 200 milyon dolar para kazanmışlardı. Eylül’de ihraç fiyatı yükseltilmesine rağmen dünya fiyatından hala 5-7 dolar daha düşüktü.
 1945 -47 arasında en önemli sorun yiyecek maddeleri kıtlığı idi. Bu dönemde bir Alman ortalama olarak günde 1080 kalorilik gıda maddesi yiyebiliyordu. O da bulabilirse. Halkın uzun dönem sağlığı risk altında idi. Halk yavaşça açlığa sürükleniyordu.  Batı Avrupa ülkelerinden çelik ve kömür karşılığı gıda maddesi satın almak isteyen Almanlara, eskisi gibi satış yapan İtalya ve Hollanda, ürünleri tahrip olduğundan satış yapamıyordu. Danimarka ancak ayda 150 ton domuz yağı, Türkiye fındık, Norveç balık ve balık yağı, İsveç önemli miktarda yağ teklif ediyor fakat Müttefikler ticareti yasaklıyordu. Müttefiklerin 1948 yılında, son üç yıl içinde Almanya’ya yaptığı gıda yardımı 1.5 milyar dolara ulaşmıştı. Halka verilen yiyecek karnelerinde gıda kompozisyonunda ve miktarında birçok eksiklikler vardı.
Müttefikler Almanya’yı işgal sırasında birçok patent, know – how ve copyright haklarını içeren entelektüel Alman varlığına da el koydu. “Science Technology and Reparations: Exploitation and Plunder in Postwar Germany” isimli kitabında John Gimbel, ABD’nin harp tazminatı olarak aldığı entelektüel Alman varlığının değerinin 10 milyar doları bulduğunu yazmıştı. Aynı tarihte, 1948 yılında USA’da GDP 258 milyar dolardı. 1948 – 1952 arasında Avrupa için uygulanan toplamı 13 milyar doları bulan Marshall yardımından Almanya 1 milyar dolar borç,  400 milyar dolar da hibe almıştı.  İşgalin bir sonucu olarak bütün ABD şirketlerine rakipleri olan Alman şirketlerinin kayıtlarını ve arşivlerini ve işyerlerini inceleme fırsatı verilmişti. ABD Ticaret Bakanlığı, harbi Almanlar kazanmış olsaydı onların da aynı şeyi yapacağı düşüncesindeydi. Amerikalılar yalnız patent, çizim ve know-ow’a el koymamş, aynı zamanda fiziki ekipmana da el koymuştu. Bunların arasında elektron mikroskop, kozmetik ve tekstil makineleri, ses alma cihazları, böcek öldürücü tarım ilaçları, çikolata paketleme makineleri, sürekli olarak tereyağı üreten makineler, hayvan dışkısını tarlaya serpen makineler, dondurma yapım,  buz patenti ve kağıt peçete üretim makineleri bunların arasındaydı.
 Batı Almanya Başbakanı Konrad Adenauer bu konuda şöyle söylemişti: “Bir Amerikan uzmanı, IG Farben şirketine ait patentlerin Amerikan kimya endüstrisine verilmesi Amerikan kimya endüstrisini 10 yıl öne çıkarmıştır demişti.  Alman ekonomisine bu durumun yarattığı zarar çok büyüktür.  Rakamla ifade edilemez. Almanya “patent Birliği”ne üye olmadığı için, yeni Alman buluş ve icadları korunamaz. İngiltere, barış anlaşmasında ne yazılı olursa olsun,  bunlara saygı göstereceğini bildirdi. Amerikalılar ise bunu reddetti. Buluş sahibi korunamayacağından, buluşunu hayata geçiremeyecektir. Bu da Alman ekonomik kalkınmasına önemli bir engel yaratacaktır.” Diğer yandan  Hague Convention – Lahey Konvensiyonu – doğrudan askeri bir amacı kapsamıyorsa,  galip  olanın düşmanın  özel  varlığına el koymasını  yasaklamaktaydı.