Eğitimcilere kim bakacak?

Büyük Atatürk, eğitime ve öğretime büyük önem vermişti. Öyle ki, Milli Mücadelenin en yoğun olarak yaşandığı günlerde bile bu konuya önem vermiş, Ankara’da kongre toplamıştı. Eğitim ve öğretimin neferleri olan öğretmenlerimiz için “yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” diyerek, onlara olan büyük beklentisini ifade etmişti.
Ancak içinden geçmekte olduğumuz bu günlerde öğretmenlerimiz gereken değeri görmüyor ne yazık ki. Devletin kadrolu öğretmenlerinin yanı sıra, eğitimde yaşanan öğretmen açığı komik ücretlerle çalıştırılan sözleşmeli ya da ücretli öğretmenlerle karşılanıyor. Öğretmenlerimiz, atanmamalarının yanı sıra bir de düşük ücretlerle mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
Anadolu Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Sendikası (Anadolu Eğitim-Sen), öğretmenlerin içinde bulunduğu ekonomik durumu tespit etmek amacıyla 5 bin 301 öğretmenin katılımıyla bir “ekonomik durum anketi” yaparak tescilledi.
Ankete göre öğretmenlerin yüzde 82,2’si maaşının yeterli olmadığını belirtirken, yeterli görenlerin oranı ise sadece yüzde 4,8 düzeyinde kalmış.Aldığı maaş ile ailesinin ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan öğretmenlerin orasını ise yüzde 88,1 olurken, öğretmenlerin yüzde 60,2’si çoğu zaman ekonomik zorluk yaşadıklarını belirtmişler. Ekonomik zorluğu her zaman yaşayan öğretmenlerin oranı ise yüzde 27,9 gibi yüksek bir orana ulaşmış.
Ankette, uzman ve başöğretmen ücretlerinin maaşlara yansımasının öğretmenler odasında ayrışmaya yol açtığı da gözler önüne seriliyor. Buna göre öğretmenlerin yüzde 62,5’i maaş farkından rahatsızlık duyarken, yüzde 37,5’i uzman ve başöğretmen maaş farkının herhangi bir ayrışmaya yol açmadığını düşünüyor.
Maaşlarına ocak ayında zam yapılan öğretmenlerin yüzde 82,3’ü alım güçlerinin artmak yerine düştüğünü ifade ederken, yüzde 14,1’i kısmen arttığını, yüzde 3,6’sı ise alım güçlerinin arttığını ifade ediyor. Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 70,4’ü ailesinden maddi destek almazken, yüzde 23,3’ü maddi destek almak zorunda kalıyor.
Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 83,8’i yaşadıkları maddi sıkıntıların mesleki motivasyonlarını düşürdüğünü ifade ederken, öğretmenlerin yüzde 90,8’i maaşlarının hak ettikleri düzeyde olmadığını düşünüyor. Maaş düşüklüğünün öğretmenlerin toplumdaki saygınlığını düşürdüğünü söyleyen öğretmenlerin oranı ise yüzde 94,2
Verilere göre maaş ile birikim yapamayan öğretmenlerin oranı ise yüzde 74,3 olurken, öğretmenlerin yüzde 69’unun kredi borcu bulunuyor. Öğretmenlerin sadece yüzde 52,8’i kredi borcunun tamamını ödeyebilirken, yüzde 22’si yalnızca asgari tutarını, yüzde 25’i ise asgari tutarın biraz fazlasını ödeyebiliyor. Öğretmenlerin yüzde 51,3’ü kredi taksitlerini ödeyemeyeceğini düşündüğü için ev ya da araba almak için bankalara başvuruda bulunmuyor.
Ankete göre maaşı ile temel ihtiyaçları dışında seyahat, eğlence, tatil gibi ihtiyaçlara harcama yapamayanların oranı yüzde 57.8 iken, kısmen yapanların oranı yüzde 35.4, yapabilenlerin oranı ise yüzde 6.8
Öğretmenlerin yüzde 21.6’sı geçim zorluğundan dolayı ek iş yaptığını ifade ederken, yüzde 15.7’si zaman zaman yaptığını, yüzde 62.7’i ise ek iş yapmadığını ifade ediyor. Öğretmenlerin yüzde 43.2’si ekonomik koşulları daha iyi bir iş teklifi aldıklarında öğretmenlik mesleğini bırakacağını, yüzde 34.4’ü bırakmayı düşüneceğini, yüzde 22.1’i bırakmayacağını ifade ederken, evi kira olan öğretmenlerin yüzde 33.1’i kiralarını ödemekte zorlandığını, yüzde 23.9’u kısmen zorlandığını, yüzde 43’ü zorlanmadığını söylüyor.
Öğretmenlerin yüzde 70,1’i ay sonunda cebine para kalmadığını söylerken, yüzde 35,3’ü aileleri ile ya da bekarlarsa  kendileri dışarıda yemek yiyemediğini belirtiyor. Ankete göre dışarıda yemek yiyebilen öğretmenlerin oranı yalnızca yüzde 11,6.
İşte öğretmenlerimizin içinde bulundukları durum aynen böyle. Şimdi, bu öğretmenlerin geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza yeteri kadar eğitim ve öğretim verebileceklerini düşünebilir misiniz? Elbette ki, bu şartlar altında ezilen öğretmenlerimizin durumu çağın gerektirdiği seviyeye yükseltilmesi gerekir.
Kaldı ki, öğretmenlerimizin tüm sorunları bu kadar da değil. Öğretmenlerimiz, tıpkı sağlıkçılarımız, doktorlarımız gibi, öğrencilerin ve onların velilerinin tehditleriyle de mücadele etmek zorundalar. Hayatını kaybeden, ağır şekilde yaralanan, hergün tehdit ve baskı gören öğretmenlerimizin durumunun da süratle ele alınması gerekiyor.
Öğretmenlerimizin ve eğitimimizin durumu böyleyken, isminin başında “milli” yazan Milli Eğitim Bakanlığımız, öğretmenlerimizin, okullarımızın sorunlarını bir kenara bırakarak, ÇEDES gibi akıl-mantık dışı uygulamalarla, çağın gerisinde kalan müfredat programlarıyla zaman geçirip,  çocuklarımızı “heder” ediyor.