Fenomenler ve futbolcular

Dünkü yazımızda yaşadığımız derin yoksulluk ve fakirlikle ilgili rakamları paylaşmıştık. Bugün de ülkemizin diğer bir gerçeği ile ilgili fikirlerimizi paylaşmak istiyoruz. Biliyorsunuz uzunca bir süredir, adlarına “sosyal medya fenemonleri” denilen görgüsüzlerin yaptıklarıyla yatar-kalkar olduk. Nereden geldiği milyonlarca lirayı, gözümüzün içine soka soka nasıl harcadıklarını gösteren bu kişilerin ardında ne gibi dolapların döndüğüne ilişkin gerçekler her geçen gün biraz daha açığa çıkıyor. Arkalarında büyük şebekelerin olduğu bu insanların açgözlülükleri -Allah’tan böylelermiş- sayesinde yaşadıklarımız bize şunu gösterdi. Bu ülkede, yıllardır, at koşturan bu kişilere kimse “durun, siz kimsiniz, bu paraların kaynağı nereden geliyor, bu paraların ne kadarı kara, ne kadarı vergilendirilmiş” dememiş. Onlarda fırsattan istifade alabildiğine at koşturmuşlar.Dönen dolaplara ilişkin yargı süreci devam ediyor. Ancak ortada şöyle bir gerçek var ki, onu da göz ardı etmemeliyiz. Bu kişiler, sanıldığı gibi öyle birkaç kişinin bir araya gelerek oluşturdukları bir şebeke değil. Bunların arkasında uluslararası karapara şebekeleri var. Bu paraların kaynağı belli değil. Rivayetler muhtelif ama, ilk etapta akla gelenleri, bahis, şike, uyuşturucu ve kumar yoluyla elde edildikleri yönünde. Ancak bunların kanıtlanması gerçekten çok zor suçlar. Bu nedenle geriye, “naylon fatura yoluyla vergi kaçırma” suçu kalıyor. İş sadece birkaç fenomenin yakalanarak tutuklanması ile bitmeyecek gibi görülüyor. Soruşturma derinleştirildikçe daha başka başka isimlerde zincire ekleniyor. Özellikle güzellik salonu tabelası altında, kurulan güzellik merkezleri yoğun bir inceleme altında. Çünkü bu tür suçlara karışan “sosyal medya fenomenlerinin” tamamına yakını bu yoldan piyasaya giriş yapmışlar. Tam bunlarla ilgili gelişmeleri takip ederken bir de ortaya, bir banka şubesi müdiresinin “ünlü futbolcuları” dolandırdığına ilişkin haberler ortalığa saçıldı. Galatasaray’ın futbolcuları ile sınırlı kaldığı ifade edilen dolandırıcılık faaliyetinde bir milyar 250 milyon liradan fazla paranın buharlaştırıldığına şahit olduk.Bu paranın nerede, kimlerin elinde olduğuna ilişkin tahkikat sürüyor, ama vatandaşların merak ettiği bu paraların ne kadarının yasal olduğu ve vergisinin ödenip ödenmediği. Çünkü parası buharlaşan futbolcu sayısı 26-29 kişi arasında değişiyor. Parayı hepsine eşit olarak bölseniz ortalama 40 milyon lira civarında bir rakam ortaya çıkar ki, bu ülkemiz koşullarında gerçekten çok çok önemli bir para demektir. Her iki olay bizlere şunu bir kez daha gösteriyor. Yurdum insanımız ne yapılırsa yapılsın bir türlü akıllanmıyor. Gençler hatırlamazlar ama bizim kuşak çok iyi hatırlar. Bu ülkede bir banker faciası yaşandı. 1980 li yılların başında, bu ülkede ağzı laf yapan, uyanık geçinen binlerce insan bir gecede banker oldular. O zamanın şartlarına göre yüz bin liraya yüzde 10 faiz veriyorlardır. Yani ayda 10 bin lira o günün koşullarına göre süper paraydı. Daha fazla getiren faiz oranları da o oranda yükseliyordu. Koca koca generaller, koca koca genel müdürler, müdürler, evini satıp bankere koşanlar, sabahın bir vakti kuyruğa giriyor, ellerindeki poşetlerde getirdikleri paraları bankerlere veriyorlardı. Ellerine tutuşturulan süslü kağıtlara bastırılmış sertifikayı alan bankerlerin ofislerinden ağzı kulaklarında evin yolunu tutuyordu. Evin yolu lafını da sözün gelişi söyledik. Pek çok vatandaşımız oturduğu evi bile satarak bankerlere yatırmışlardı.Turgut Özal hükümetinin Maliye Bakanı Kaya Erdem’in Hürriyet gazetesine verdiği röportajdan çıkarılan “parasını bankerlere yatıranlar kumar oynamıştır” sözünden sonra ortalık bir anda savaş alanına döndü. Yüz binlerce kişi bankerlere hücum etti, parasını çekmek istedi ama nafile ortada ne bir para ne de bir gerçek anlamda yatırım vardı. Devlet, daha sonra aldığı bir karar ile “tasfiye kurulları” oluşturdu, vatandaşların ana paralarını ödedi. İş bu kadarla da kalmadı, yerden pıtırak gibi biten onlarca banka, “yüksek gelir garantisi” vaadiyle milyonlarca kişiden para topladı. Ama daha sonra görüldü ki, bu toplanan paralar çarçur edilmiş ortada gerçek anlamda bir banka yokmuş. Bu kez de devlet bir gecede birçok bankaya el koydu. Mağdur olan vatandaşların parasını yine devlet ödedi. Buna benzer birçok olay daha yaşadık. Bir kısmı yurtdışındaki vatandaşlarımıza yönelikti. Onları Türkiye’de fabrika kuracağız diye kandırdılar. Cami avlularında milyonlarca Mark para toplandı. Bu paralarda toprağa gömüldü. Tüm vatandaşlarımız paralarının üzerine birer bardak su içtiler bu kez. Bir de meşhur saadet zincirimiz çıktı ortaya. Adamlar, herkesin gözü önünde topladıkları paraları çatır çatır lüks otellerin balo salonlarında yediler. Birde sanal ortamda çiftlik kurarak vatandaşlarımızdan milyarlarca toplayarak kaçanlar vardı ki, onu gençlerimizde hatırlar.Tüm bu yazdıklarımız yaşadıklarımız 1980’li yılların ikinci yarısı ile günümüz arasında yaşandı. Vatandaşın elinde ne kadar çok para varmış ki, kaptıra kaptıra bitmedi. Bunlar son olur mu diye soracak olursanız, geriye şöyle bir dönüp baktığımızda son olmayacağını görebilirsiniz. Yenilerinin planları yapılmaya başlanmıştır bile!