İstihdam ve gençlerimiz

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) işsizlik rakamlarında DİSK’le, enflasyon rakamları konusunda da ENAG’ la tam bir mücadele içinde. Çünkü bu iki kuruluş, öylesine rakamlar veriyorlar ki, TÜİK’in verileri adeta boşa düşüyor.Örneğin;DİSK diyor ki gerçek işsiz sayısı 2 milyon 961 bin değil, 8,1 milyon!TÜİK’e göre dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 8,5’e düştü ama gerçek işsizlik oranı yüzde 21,3. Dar ve geniş tanımlı işsizlik arasındaki puan farkı 12,8. Geniş tanımlı kadın işsizliğinin oranı yüzde 29,3.Yaşadıklarımıza bakılırsa, DİSK’in verileri baştan sona doğru. Biz gerçekten ülke olarak böyle yoğun bir işsizlik yaşıyoruz. TÜİK’in değerlendirmeleri ise uyguladığı bir takım kıstaslara göre doğru. Kaldı ki, TÜİK’in verileri İŞKUR’un verileriyle bile örtüşmüyor. DİSK-AR tarafından, TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ekim’de 8 milyon 143 bin kişi olarak gerçekleşmiş. TÜİK’e göre pandemi öncesinde, 2019 ekim’de yüzde 13,5 olan dar tanımlı işsizlik ekim 2023’te yüzde 8,5 olarak gerçekleşmiş. Ancak aynı yıllarda geniş tanımlı işsizlik yüzde 18,8’den yüzde 21,3’e yükselmiş. Son bir yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 547 bin artarak 7,6 milyondan 8,1 milyona yükselmiş. Covid-19 salgını sonrası geniş tanımlı işsizlik oranı 2,5 puan, geniş tanımlı işsiz sayısı ise 7 milyon 731 bin kişi artmış.Burada ortaya çıkan bir diğer önemli sorun ise işsiz kalanların “işsizlik ödeneğinden” yararlanamadıkları yönünde. DİSK’e göre, işsizlik ödeneği şartlarının ağır olması yararlananların sayısını olumsuz yönde etkiliyor. TÜİK’in toplam dar tanımlı işsiz sayısını 2 milyon 961 bin kişi olarak açıkladığını yazımız başında belirtmiştik. İŞKUR’un ekim verilerine göre işsizlik ödeneği alabilenlerin sayısı 360 bin civarında. Yani, ekim resmi işsizlerin sadece yüzde 12,2’si işsizlik ödeneği alabilirken 2,5 milyonu aşkın işsiz işsizlik ödeneğinden yoksun kalmış. Bu da işsizlerin yüzde 87,8’nin işsizlik ödeneği alamadığı anlamına geliyor.Burada, ayrı bir başlık açmamız gereken işsizler grubunu ise kadınlar oluşturuyor. Geniş tanımlı kadın işsizlerin oranı yüzde 29.3 olarak belirlenmiş. Bu gerçekten, çok büyük bir oran. Şöyle açıklayalım, gerçek işsiz sayısının 8.1 milyon olduğu düşünülürse bunun hemen hemen yüzde 30’unu kadınlar oluşturuyor demektir ki, bu da 2.5 milyona yakın bir rakama tekabül ediyor. Çok zor koşullar altında, erkeklere nazaran çok daha düşük ücretlerle istihdam edilen kadın çalışanların sorunları alt alta sıralandığında uzunca bir listeyi oluşturuyor. İşsizlik bir ülkenin karşılaşabileceği en büyük ekonomik ve sosyal sorunların başında geliyor. Genç nüfusumuzla övünüyoruz, ancak bu gençlerimize istihdam olanağı sağlayamıyoruz. Eğitimli olan gençlerimizi ise gelişmiş ülkelere kaptırıyoruz. Yetişmiş hekimlerimiz, ebelerimiz, sağlık teknisyenlerimiz ve mühendislerimiz ülkelerini terk ediyorlar. Rakamlar artık on binlerle ifade edilir boyutlara ulaştı.Eğitimlerini tamamlayıp, iş bulmak üzere kapı kapı dolaşan gençlerimiz ne yazık ki her uğradıkları kapıdan elleri boş dönüyor. Yüz binlerce öğretmenimiz atama bekliyor. Onlar atama beklerken, onların işini imamlara veriyorlar. Gençlerimiz kurye motosikletlerinde can veriyorlar. Aldıkları eğitim üzerine çalışacak iş bulamayan kızlarımızın büyük bir çoğunluğu marketlerde kasiyerlik yapıyorlar. Mavi yakalı gençlerimizin durumu da bunlardan çok farklı değil. Onlarda asgari ücretle, nereden bir iş bulurlarsa hemen işbaşı yapıyorlar. Asgari ücret ve ona komşu ücretler ülkemizde “ortalama ücret” olarak nitelendirilmeye başladı. Gelişmiş ülkelerde yüzde4-5’leri geçmeyen asgari ücretliler ülkemizde yüzde 60’lar düzeyinde.Bunlar bize sağlıklı bir istihdam yapımızın olmadığını gösteriyor. Biz sayıları milyonlarla ifade edilen ve her yıl bunlara eklenen yüz binlerce gencimize iş ve aş bulmak zorundayız. Bunun da en geçerli yolu ülkeye yabancı yatırımcının, yabancı sermayenin gelmesidir. Çünkü ülke olarak yatırıma ayıracak tek kuruş paramız yok. Ödenecek borçlar, onların faizleri, kamu-özel işbirliği projelerine aktarılan kaynaklar, uygulanan akıldışı faiz uygulamalarıyla tam bir çıkmazın içindeyiz.Elinde parası olan sermaye sahipleri de yatırım yapmaktan korkuyorlar. Çünkü onlarda yabancılar gibi hukukun içine düştüğü zaaflardan çekiniyorlar. Yani işin özeti, çağdaş hukuk kuralları içinde, zaman geçirilmeden ekonomi biliminin gösterdiği yoldan giderek, kaybettiğimiz değerleri geri kazanmalıyız. Başka bir çıkış yolumuz kalmadı!