Kendinize kalanı zihninize not edin

Farklı disiplinlerden sanatçıların bir araya geldiği, Buluşmalar ve Müdahil’in ardından 5 Sanatçı 5 Sergi projesinin üçüncüsü bu yıl ‘‘Kendine Not’’ başlığı altında Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde başkentli sanatseverlerle buluştu. Yonca Karakaş, Mehmet Kemal İçten, Merih Demirkol, Barış Kabalak ve Raşit Altun’un resim, heykel, dijital sanat, fotoğraf alanlarındaki farklı disiplinlerden eserlerin yer aldığı  ‘‘Kendine Not’’ sergisi yoğun bir katılımla açıldı.
Resim, heykel, dijital sanat ve  fotoğraf alanlarındaki çalışmalardan oluşan Kendine Not sergisi birbirinden farklı çalışmalara imza atan beş sanatçıyı aynı projede buluşturdu. Yonca Karakaş “İyinin ve Kötünün Ötesinde”,  Mehmet Kemal İçten, “Altta Kalanın Canı Çıksın”, Merih Demirkol, “Durgu” Barış Kabalak, “Sessiz Senfoni” ve Raşit Altun ise “Katı Olan Her Şey Akıyor” başlıkları ile Kendine Not düştüler.
‘İZLEYENLER KENDİLERİNCE NOTLARINI ALSINLAR’5 sanatçı 5 sergi proje müdürü Eylem Altıok, “Biz bu projeye Döndü Özkök ve Sencer Kafkas’la birlikte 3 sene önce başladık. Bu yıl üçüncüsünü yapıyoruz. Bu sene adını ‘Kendine Not’ koyduk. Bizim için anlamlı bir başlık. Biz kendimizce altını doldurabildik. İstiyoruz ki sergiyi izleyenler de kendilerince notlarını alsınlar. Sergi onların da hafızasında yer etsin. Bizler yaptığımız işten mutluyuz. ‘Kendine Not!’ dedik çünkü her bir izleyici, öncelikle bunu kendine özel bir çağrı olarak alsın; devamında kendi deneyimini, kendisine kalanı zihnine notlasın istedik. Sergi, izleyicinin hafızasında yer etsin, yer etsin ki gelecekte zihninin geri çağıracağı bir iş olsun arzusundayız. Elbette ki dert edindiğimiz majör noktalardan biri de projenin, kentin belleğine de kaydedilip; orada arşivlenmesi ve hatırlanası olması” ifadelerini kullandı.
“İYİNİN VE KÖTÜNÜN ÖTESİNDE”Sergiye İstanbul’dan katılan Yonca Karakaş “İyinin ve Kötünün Ötesinde” başlığı atında, fotoğraf disiplininden hareketle belleğinde yer edinen genetik mühendisliğiyle bitki, hayvan ve insan formlarıyla kurguladığı fotoğrafları, insanın mükemmellik arayışına uzanan “-mış gibi” yaptığı durumları, kimlik ve aidiyet duygusuyla şekillenen ideal yaşam üzerinden izleyicisine aktarıyor. Sanatçı çalışmalarında genel olarak var olan evrenin hikayelerini alternatif evrenlerde gösteriyor,
“KATI OLAN HER ŞEY AKIYOR”Eskişehir’den katılan Raşit Altun ise “Katı Olan Her Şey Akıyor” başlığı altında gerçeklik ile hayal arasında bir  denge üzerinde gezdiriyor izleyenleri. Sanatçının eserleri, gökyüzünün içsel sırları ve tanıdık yüzünü bir araya getirerek izleyicisini etkileyici bir dünyaya davet ediyor adeta. Resimlerinde, bulutların arasında gizlenen, belirgin ışık demetleriyle ortaya çıkan bir Güneş’in varlığını hissetmek mümkün. Havada süzülen küçük, akışkan kümeler adeta doğanın dansını yansıtıyor. Belki de adını bilmediğimiz, yere inmeye hazırlanan bulutumsu formlar, eserlerin gizemini arttırarak izleyiciyi cezbetmeye davet ediyor.
“ALTTA KALANIN CANI ÇIKSIN”Sergiye Urfa’dan katılan Mehmet Kemal İçten, ise  “Altta Kalanın Canı Çıksın” başlığı altında, çalışmalarının genelinde insan bedenine ait birtakım özelliklerin nesnelere doğrudan ya da dolaylı yollarla transfer edilmesi hali ve bu transferi biçimsel olarak deformatif, mutatif, hibriditatif dönüşümlerle destekleyerek yeni birtakım heterotopik melez canlıklar meydana getirerek yaptığı görülmekte. Güvencesiz, tekinsiz, tedirgin gibi birtakım alt katmanlardan faydalanan sanatçının; toplumsal, bilimsel ve sanatsal alanda öznenin varoluşunu hiçleştirip eserin varlığını ortaya koyarak, ‘insan olan, insandan başka bir form’ yaratmak gibi bir sorunsalın üzerinde duruyor.
“SESSİZ SENFONİ”Sergiye İstanbul’dan katılan  Barış Kabalak, “Sessiz Senfoni” başlığı altındaki eserlerinin izleyiciyi kendi iç yolculuğuna çıkarmayı amaçladığını ifade ederek, “İnsanlık, varoluşunun özünde içsel bir çatışma ile şekillenir. Ruhumuzun derinliklerinde dolaşırken, aydınlık ile karanlık arasında gidip geliriz. Sanat, bu içsel mücadelenin izlerini taşır; eserlerim, bu labirentin duygusal karmaşıklığını yansıtarak izleyiciyi kendi iç yolculuklarına davet eder. İçsel çatışma, insan varoluşunun merkezinde yer alır. Ruhumuzun labirentinde kaybolurken, aydınlık ve karanlık arasında gidip geliriz. Sanat eserlerim, bu içsel deneyimin karmaşıklığını yansıtarak, izleyiciyi iç dünyalarının derinliklerine davet eder. Duygusal deneyimlerimiz, bir tuval üzerinde renklerin karmaşasına benzer. Benliğimde yer edinen duygular eserlerimde buluşur ve izleyiciye duygusal bir paletin kapılarını aralar. Renklerin dansı, duygusal deneyimlerimizin çarpıcı ritmini yansıtır. Sanat eserlerim, anların gücünü vurgular. Anı yakalamak, duygusal bir anın enerjisini dondurmak ve izleyiciyi o anın içine çekmek önemlidir. Bu anlamda üretimlerim, duygusal anların ölümsüz bir yansımasıdır. Sanat eserlerim, izleyiciyle etkileşime geçmeyi amaçlar. İzleyici, eserlerimde kendi içsel çatışmalarını, duygusal zenginliklerini bulabilir. Her eser, izleyiciyi düşünmeye, hissetmeye ve kendi iç yolculuklarına çıkmaya teşvik eder” diyor.
“DURGU”Bir düş işçisi olduğunu ifade eden Merih Demirkol, “Durgu” başlığı altındaki eserleri için, “Her sanat eseri gibi resim de başlanmış olmaya olan borcunu erteleyerek yoluna devam eder. Sanatçı her ertelemede yeniden nefes alır hep. Buna göre sanatçı uyurgezer gibidir, ama uyandırılmadığı sürece uyanık olan biri. Öte yandan sanatsal üretim, hangi malzeme söz konusu olursa olsun, dile açılmış savaşla gerçekleşir daima. Ne var ki, sanatçının dile niçin savaş açtığının tartışma götürmeyen bir nedeni olmasına karşın, bunu açıklamaya kalkıştığında tökezlemeye başlar; çünkü söyleyeceği şeyi ancak o şekilde ve o defaya mahsus olmak üzere söylemiştir. Ayrıca, bir itici güç olarak, sanat eserinin varoluş nedeni, kendini sonsuza dek katlayıp çoğaltamıyorsa, daha ilk adımda ağırlığını yitirir. Sanatçı açısından bu, ürettiği şeyin gerekçesi ve sorumluluğunu izleyiciye yüklemek değil, izleyici ile birlikte aramaya çağrıdır. Hiçbir sanatçı izleyicisinden daha yaratıcı değildir. Başka türlü olsaydı, zamana meydan okuyan sanat eserlerinin hemen hepsi tozlu raflardaki yerini çoktan yerini almış olurdu. Bir de şu var: Yaptığım şeyle ilgili olarak açıklama yapmakta zorlanabilirim, ama ne olduğum konusunda zihnim açık: Bir ‘düş işçisiyim’’ ben: söyleyeceği şeyin içeriğini işçiliğe emanet etmiş biri” ifadelerini kullanıyor.
Yonca Karakaş, Mehmet Kemal İçten, Merih Demirkol, Barış Kabalak ve Raşit Altun’un farklı disiplinlerden eserlerinin yer aldığı  “Kendine Not” adlı sergi 4 Şubat’a kadar Çankaya Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezinde gezilebilecek.