Bizim ülke olarak tek sorunumuz sadece enflasyondan kaynaklanmıyor. Enflasyon toplumun tüm kesimlerini derinden etkiliyor. Ancak bir de ülkemiz vatandaşları için öyle bir sorun var ki, öyle atlanılacak gibi değil.
Ülkemiz yıllardır ağır bir borç sarmalı içinde. Ne yazık ki, bu sarmal her geçen yıl biraz daha ağırlaşıyor ve vatandaşlarımızın üzerine çöküyor. Yapılan bir hesaplamaya göre ülkemizin kamu brüt borç stoku 6.2 trilyon liraya yaklaşmış durumda. Buna karşılık yine kamunun toplam varlıklarının değeri 2.2 trilyon lira civarında. Yani kamunun net borç stoku 3.88 trilyon liraya ulaşmış.
Bu ne demektir biliyor musunuz ?
Dünyaya gelen her bebek45 bin 528 lira borçla doğuyor, yani her vatandaşımız devletten kaynaklanan borçlar nedeniyle 45 bin 528 lira borçlu. Bu rakam geçtiğimiz yıl neredeyse bunun yarısı kadardı. 2022 yılında kişi başına düşen kamu borcu 23 bin 154 lira civarındaydı.yani geçtiğimiz yıl borcumuz 1.397 dolarken, bu yıl borcumuz yüzde 52 oranında artışla 2 bin 115 dolara yükselmiş.
Bizim, bu sütundan uzun zamandır anlatmaya çalıştığımız, “işimiz sadece enflasyonla mücadeleyle bitmiyor, bir de kamu borçlarının getirdiği ağır yükün ödenmesi gerekiyor” dememizdeki gaye tam da buydu.
Rahmetli Süleyman Demirel, Başbakanlığı döneminde, borçlar hatırlatıldıkça “borç yiğidin kamçısı” derdi. İşte o kamçı artık, derin yaralar açıyor sırtımızda.
Bu borçların ödenmesi gerekiyor. Yani devlet olarak, bizler ödediğimiz vergilerle bu borçların önemli bir kısmını üstlenmiş durumdayız. Devlet gelirleri içinde vergilerin payı neredeyse yüzde 100’lere ulaşmış durumda. Turizm ve bir parça da diğer gelirleri hesaba katarsanız 2024 yılı bütçesi önemli bir açıkla bağlanacak gibi duruyor. Zaten, komisyon toplantılarında da bu durum milletvekillerince dile getiriliyor.
Yeniden değerleme oranıyla, başta ÖTV ve KDV olmak üzere dolaylı vergilerden önemli bir gelir bekleniyor. Diğer, harçlar ve vergilerde yüzde 58.46 oranında artırıldı. Başta pasaport, trafik cezaları, telefon, araç muayene ücretleri bu oran nispetinde artırıldı.
Vatandaş, gelecek yıl daha çok ÖTV ve KDV ödeyecek. Bir de bunun yanında maaş ve ücret gelirlerinden doğan gelir vergisi ödeyecek. Gelir vergisinde de çok önemli bir adaletsizlik yaşanıyor ülkemizde. Bu yıl için gelir vergisinde alt sınır 70 bin lira idi, 2024 yılı için bu sınır, yeniden değerleme oranıyla birlikte 110 bin liraya yükseldi. Oysa, geçmiş yıllarda yeniden değerleme oranı hakkaniyetli bir şekilde uygulanmış olsaydı, gelir vergisinde alt sınır 280 bin lira civarında olacaktı. Ama, bu yapılmadı, ücretliler ve maaşlı çalışanlar sürekli mağdur edildiler.
Bunlar işin vergi yönü. Bir de enflasyon karşısında eriyen maaş ve ücretlerden söz etmemiz gerekiyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre son dört aylık enflasyon oranı yüzde 29.41 olarak gerçekleşti. Temmuz ayında 11 bin 402 lira olan asgari ücretin alım gücü, TÜİK verilerine göre 2 bin 591 lira eridi. Yani gün itibariyle alım gücü 8 bin 811 liraya geriledi.
Bu hesabı 7 bin 500 lira asgari emekli maaşı alan vatandaşlarımız için yaptığımızda ortaya çok daha vahim bir tablo çıkıyor. Aynı süre içinde asgari emekli maaşındaki kayıp 2 bin 205 lira. Yani geriye kalan hepi topu sadece 5 bin 295 lira. Bu parayla, kira mı, faturalarımı ödersiniz, yoksa mutfağın ihtiyaçlarını mı karşılarsınız, yoksa kredi kartına abanıp, borcunuzun üstüne borç mu eklersiniz?
Bu hafta başında “Bu Bütçeyle Zor” başlıklı bir yazı kaleme aldık ve 2024 yılı için ortaya konan beklentilerin tutturulması mümkün değil dedik. Çünkü, başta emekliler olmak üzere, asgari ücretliler, memurlar, dul ve yetim maaşı alanların, günü birlik aldıkları yevmiyelerle geçim edenleri gelecek yıl için umutları bir hayli yüksek. Yüksek olması kadar da doğal bir şey olamaz. Çünkü içinde bulunduğumuz yıl içinde bu kesimler çok fazla ezildiler. Bir kereye mahsus o da “çalışanlar hariç” verilen Cumhuriyetin 100. Yılı ikramiyesi geldiği gibi bir saat içinde eridi bitti.
Sözün özü, bu borç yükü altından nasıl kalkılacak bilemiyoruz, şu bir gerçek ki, bu borç yükünü, ülkemizin tüm vatandaşları olanca ağırlığıyla hissedecekler. Ellerine kalacak kıt maaş ve ücretlerle bir de geçim etmek zorunda kalacaklar. Burada yaşayacağız ağır kış şartlarını da bir kez daha hatırlatmak isterim.